Hava Durumu

Usul ve esas...

Yazının Giriş Tarihi: 23.06.2020 07:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.06.2020 07:57

Hukukçular davaları içerik ve biçim olarak ayırır, ona göre incelerler.
Usul, esas falan diye bizim pek aşina olmadığımız laflar etmeleri bundan.
Çünkü kimi davalara şekil yönünden bakmak lazım. (Usul)
Kimi davalara da içerik yönünden. (Esas)
Sıcak haberi biliyorsunuz:
Alternatif barolar da kurulabileceğine ilişkin düzenlemeye karşı çıkan ve yurdun dört bir yanından Ankara'ya yürüyen baro başkanları dün polis marifetiyle kente sokulmadılar.
Dikkat buyurun, 60 baro başkanı, kendi ülkelerinin başkentine giremiyor!
Bu durumda, Ankara'ya neden yüründüğünün (Esas) çok manası kalmadı bana göre. Ankara'ya yürümenin amacı, ikinci planda kaldı çünkü.
Yani 'esas'a baksan da olur bundan sonra, bakmasan da.
Dertleri ne olursa olsun, Ankara'ya, kendi ülkelerinin başkentine giremediler ya, bu dava artık 'usul'e aykırı hale geldi.
Yani, özü ve muhtevası artık ikinci planda kaldı.
Demokratik olduğunu iddia eden bir ülke, 'kural hatası' yaptı.

NEPTÜN'DE BANA DA SORDULAR

Okul müdürünün biri şöyle demiş:
'Derede abdest alıyordum. Yanıma uçan daire UFO geldi. Selamınaleyküm dedi kıbleyi sordu.'
Bu müdüre kimse inanmamış. Oysa konu inanç meselesi.
Bu lakırdıdan maarifin hali pür melali yorumları yapıp, bu lafı eden üstelik bir de okul müdürü diye mızmızlananlar var. Ne var!
Bana da sordular. Neptün'ün oralarda bir yerlerde. Hem de uzay-zaman kavramları üzerine düşündüğüm bir andı.
'Te şu gördüğünüz mavi nokta var ya' dedim UFO'culara, 'Ona doğru kılın, kabul olur!'
(UFO'culara, uzayda UFO'cu denmediğini de bilmenizi isterim.)
Ne eğlenceli gezegen değil mi? Her halimiz zaytung haberi gibi.
43 yıl önce semaya fırlatılan VOYAGER 1'deki şu Türkçe mesaja ne demeli?
'Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayır olsun!'
Sanırım hiçbir uzaylı, 'Ne saçmalıyorsun Türkçe bilen dünyalı! Sabah kavramı yerleşik düzenle, kendi ekseni etrafında güneşi bir görüp bir kaybetmekle alakalı' diye itiraz etmez.
Bu mevzuları 'Türk kafası işte' diye geçiştiririz genellikle. Oysa NASA'ya bu cümleyi bildiren bir Türk değil. 60'lı yıllarda Robert Kolej'de İngilizce öğretmenliği de yapan Peter Ian Kuniholm isimli ABD'li bir arkeolog.
Edebiyat öğretmeni Behçet Kemal Çağlar bu ecnebiyle yan sınıflarda ders verirmiş. Sınıfları değiştirirken, böyle selamlaşırlarmış.
Bilim adamı Carl Sagan ve arkadaşları 1977'de uzaya çok dilli sesli bir mesaj göndermeye kalktıklarında 'Türkçe biliyorum' diye ortaya atlamış Peter Hoca ve aklına uzaya bu mesajı göndermek gelmiş.
Meraklısına: Laf tutmuş olmalı ki uzayda, VOYAGER 2'ye de aynı selamlamayı yazmış NASA'cılar!
Dönersek yeniden başa: Belli ki okul müdürüne kıbleyi soran UFO'cular VOYAGER'lerdeki 'sabah, şerif, hayır' kelimelerindeki yüksek manayı çözmüş. Yoksa niye karşılaştıkları ilk dünyalıya 'selamınaleyküm' desinler, kıbleyi sorsunlar.
Bariz belli, mesajı dinleyip hidayete erdikleri.

'ANNE ŞUNA BİR ŞEY SÖYLE, BENİ YENMEYE ÇALIŞIYOR!'

Haberin başlığı şöyle:
'Federasyon başkanının kızı, annesinin hakem olduğu maçta şampiyon oldu!'
Komik değil mi? Liyakat tartışmalarının bolca yapıldığı şu son günlerde, çok da komik görünmemeli aslında. Wushu Federasyonu'ymuş söz konusu olan. Nasıl bir spor dalı olduğunu valla bilmiyorum. Öğrenip yazardım ama, ikiyüzlülük olur. Okur hisseder bu samimiyetsizliği. Haberde, hakemlik yapan annenin, aynı zamanda aktif sporcu olduğu da yer alıyor. Tipik ve karakteristik, ayıkla pirincin taşını durumu. Bazı sporlarda olabilir belki diye baktım, Wushu hakemliği yapan birinin bir yıl süreyle müsabaka yapamayacağı bilhassa belirtilmiş.
Ve haberi okudukça içim daha bir kalktı. Herkes bu haksızlıkları görüyor ama korkudan konuşamıyormuş. Konuşanlara, bıdı bıdı ediyor muamelesi yerine direkt 'hain' damgası vuruluyormuş çünkü.
Ve daha kötüsü. Mezhepçilik yapıldığı iddiası. Avrupa şampiyonu olmuş Sadık Pehlivan isimli sporcunun Alevi olduğu için dışlandığı da iddia ediliyor haberde. Konu soru önergesi haline getirilip Meclis'e bile taşınmış, o derece.

NO COUNTRY FOR ALEVİ!

Spor ve mezhep ayrımcılığı denince aklıma yakınlarda bir arkadaşımdan dinlediğim şu anı geldi. Vakti zamanın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde herkesi yenen bir güreşçi öğrenci varmış. O kadar yetenekli ve güçlü imiş ki, üniversiteler arası müsabakalarda rakiplerini kaç saniyede tuş yapacak diye kronometre tutarlarmış. Her maçını kısa sürede hep tuşla kazanan bu delikanlı, kendi döneminin milli sporcularını da antrenman maçlarında rahatlıkla yeniyormuş.
Ve fakat hiç milli olmamış, doğrusu milli olmayı aklından geçirmemiş. Bir gün sormuşlar, 'niye böyle!' diye.
Ne cevap vermiş, biliyor musunuz?
'Ben Aleviyim, benim gibilere yer vermezler milli takımda.'
Verirler- vermezler ayrı konu. Güreş camiasında imaj bu çerçevedeymiş o yıllarda. Bu yıllarda farklı mı, bilmiyorum.
Wushu'da farklı olmadığını okuduk az önce.
Bu ülke bir türlü son veremedi ayrımcılığa, yıllarca.
Hem de hayatın her alanında.
(Misal ilaç için, göstermelik bile olsa, başka bir mezhepten bir çaycı bile işe başlatılamadı, Diyanet kadrolarında.)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.