Hava Durumu

Uzaydan gri görünen ülke

Yazının Giriş Tarihi: 20.10.2020 08:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.10.2020 08:02

Uzaydan çekilmiş bir fotoğraf gördüm. Fotoğraf, 'bizim acilen ağaç dikmemiz lazım, hem de milyonlarca' notuyla paylaşılmış.

Çok az Ege'de, bant şeklinde Batı ve Doğu Karadeniz'de yeşillik hakim.

Gerisi kel.

Suriye'yle, İran ve Irak'la, hatta Suudi Arabistan'la aynı ton. Çöl rengi gibi.

Ama Yunanistan, Balkanlar, Kafkaslar, Doğu Avrupa ve Rusya yemyeşil.

Bizim meslekte 'fotoğrafın yalanı yoktur!' derlerdi eskiden. Şimdinin teknolojik olanakları ile fotoğraflara da her türlü takla attırılabiliyor maalesef.

Yayınlayanın amacı ağaç dikmek olduğuna göre, burada yalan aramanın manasız olduğunu düşünüyorum.

Dün televizyonda bir milletvekilinin çığlığına tanık oldum. Milletvekili Uğur Bayraktutan Artvin'in Murgul ilçesinde 6-7 gündür süren orman yangınına neden müdahale edilmediğini haykırıyordu. Yangın çembere alınmış, iddia o ki söndürmeye giden gönüllüler bölgeye sokulmuyor. Devlet ne uçak kullanıyor yangını söndürmek için, ne helikopter. Öylece yanıyor. İşin içinde Ali Cengiz (anladınız siz onu!) oyunları olduğu da başka iddia.

Konu yeni de değil. 2014'te 'Murgul'da Siyanür'e Hayır' diye platform bile kurulmuş ve o yıllardaki girişim engellenmiş.

Yani, bölgedesiyanür havuzu kurulacağını iddiası boş değil.

Son tahlilde, ne var elde:

Bir yanda gözünü para bürümüş, doğayı hoyratça talan edenler..

Diğer tarafta orman yanıyor diye eli kolu bağlı feryat edenler.

İyilerle kötüler, bu kadar mı keskin çizgilerle ayrıştılar.

ORMANI YAKANIN YÜZÜNE TÜKÜR

Biz ortaokula giderken 'ormanı sev', 'yeşili koru'(ayıyı öp) 'sen de bir fidan dik' gibi küçük sevimli sloganlarımız vardı. Kimin çevreci kimin değil olduğunu yere tükürme, çimlere basma, yemişlerin kabuklarını yere atma gibi kriterlerle ölçerdik.

Gelinen noktada deniz, hava, toprak kirliliğiyle daha bir alakalıyız.

Dereler göller kurutuluyor, şehirler yaşanmaz hale getiriliyor, ormanlar hoyratça yakılıyor artık.

Özetle, geçmişin 'çimlere basma' gibi uyarıları fazla naif kaldı.

Bugün yeni şeyler, ama biraz daha üst perdeden söylenmeli.

'Siyanürle altın arayanın yakasına yapış', 'Ormanı yakanın yüzüne tükür' gibi.Dünya görüşü ne olursa olsun insan, çok daha sert söylemler ve eylemlere girişmedikçe, ülke de elden gidiyor, gezegen de.

BİR BEKİR COŞKUN ANISI

Eskiden yazdığım gazetede, köşe logosunun yanında küçücük bir boşluk vardı. Yazı yazsan sığmaz, resim koysan olmaz. Dedim ahali anket sonuçlarına meraklı, o boşlukta her gün bir 'anket' yayınlayayım. O günkü anketin sorusu şöyleydi:

'En çok sevdiğiniz gazete yazarı kim?'

Sonuçlara göre, Bekir Coşkun, altta sıralanmış diğer yazarlara fark atıyordu.

Ertesi gün, gazetedeki telefonum tatlı tatlı çaldı. Telefonun diğer ucunda, Bekir Abi vardı. Teşekkür etti, ankete nerede rastladığımı sordu. 'Abi' dedim, 'siz zaten sevilen bir yazarsınız, niye önemsediniz ki bu anketi?'

'Sevildiğimi okunduğumu biliyordum da, Emin'le (Çölaşan) bu konuda hep takışıyoruz. Sayende şimdi onun gözüne sokacak bir belge var elimde' dedi.

Nur içinde yat, sokak hayvanlarının dostu, hüzün mizahının mimarı, kelimelerin efendisi, karısının sevgilisi!..

BU SENE, O SENE Mİ?

Bursaspor Balıkesirspor maçını dışarda izleyip eve geldim. Açtım diz üstü bilgisayarı en iyi spor filmlerinden biri sayılan 'Yeşil Sokak Holiganları' filmini izledim. Film, fanatik taraftarların adanmışlıklarının bazen hayatlarını nasıl kararttığı mesajı üzerineydi. Zaman içinde tutulan takımın başarısı, hangi taraftar grubunun daha kavgacı, daha korkusuz olmasının yanında ikinci planda kalıyordu. O kadar ki, kupa eşleşmesinde husumet yaşadıkları taraftar grubuyla kavga imkanı çıkması, her iki tarafı da sevindiriyordu.

İyi oynamak, maç kazanmak, şampiyon olmak falan hep ikinci plana itilmişti.

Filmi izlerken fanatizmin, holiganlığın ne beter bir şey olduğunu elbette düşünüyorsunuz ama...

Yaşadığınız şehrin (Filmde semt, mahalle vs) futbol takımına bağlılığın değerini de anlıyorsunuz. Bir grubun üyesi olmanın nasıl bir özgüvene neden olduğunu da. Anlamsız yaşamınıza nasıl bir anlam kattığını da.

Şiddet, kavga, gürültü, patırtı elbette kötü, elbette hayat karartır, bunları dışlayarak söylüyorum.

Pazar günkü maçın ikinci yarısında, neredeyse tamamı 20 yaş civarında 11 delikanlının bu sene gerçekten şahane bir hikaye yazabileceklerini düşündüm. Ve 2010'da tribüne asılan, 'Öyle mutluyduk ki bu sene, şampiyonluğun canı cehenneme' pankartını anımsadım.

'Bu sene' yeni bir hikaye yazmak için neden olmasın, 'o sene.'

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.