Yaramazof  kardeşler!

Savaş çıkardı diye Rusya’ya aklı sıra ambargo tesis eden, aptalca ve saçma yaptırımlar olayına giren sözde batı uygarlığının yediği naneler malumunuz.

Rusya’yı protesto ameliyesinin bildiğin azotu çıkarıldı.

Rus orkestra şefinin işine son vermeler mi, İtalya’da bir üniversitede ‘Dostoviski’ dersinin iptal edilmesi mi?

O kadar ki, ABD ve Kanada’da AVM’lerin raflarından votka şişeleri kaldırılmış, kimi ülkelerde tiyatro gruplarının gösterileri iptal edilmiş, futbolculara yol verilmiş. Hatta Mc Donald’s, Starbucks gibi çok uluslu şirketler (ÇUŞ yani!) Rusya’dan çekilmiş, bazı sosyal medya şirketleri, Instagram, ‘nesfiliz’ falan faaliyetlerini durdurmuş.

Buna inanmayacaksınız, Rus kedileri de bu ambargodan nasibini almış.

Ve yuh artık diyorum, Kanada’da bir restoran zinciri ‘Poutine’ isimli yemeği menülerden çıkarmış.

Biz bu işlerde biraz daha dengeliyiz: Hollanda ile papaz olunca portakal bıçakladık, Amerika’yla gıcıklaşınca  ‘cola’ yerine ‘fanta’ içtik, Doğu Türkistan’a duyarlı olduğumuzu göstermek için de bir-iki kere Çinli sanıp Japon Koreli falan dövdük!

Neyse ki başımızda beynelmilel münasebetlerle, sanatı, kültürü, edebiyatı, sporu ayıracak, bu saçma protestoları batının yüzüne vuracak bir Cumhurbaşkanımız var.

Sizi bilmem, Erdoğan kürsüden ‘savaşın Dostoyevski ile ne alakası var’ diye kükrerken, retoriğin, belagatın dibine vururken ben gurur duydum.

Bence de ne alaka yani, Dostoyevski!..

Biliriz az buçuk hepsini: Tostoy’u, Arvidas Sabonis’i, Çaykovski’yi. Rahmaninov’un da yeri ayrıdır bizde.

Raskolnikof’u da duymuşluğum var yeminle.

‘Karamazot Kardeşler’i okumadım değil, okumaya çalıştım, gayret ettim, olmadı.

Puşkin Puşkin sırıtmayın, bunların hepsi aynı şeyin laciverti, tamamı Gogol’un ‘palto’sundan çıkmadı mı neticede.

SANA NE YAĞDAN!..

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, gıda fiyatlarına ilişkin spekülatif açıklamalar yapılmaması hususunda televizyon kanallarını uyarmış.

Ayçiçeği yağıyla alakalı kışkırtıcı neşriyat yapmayın diye.

‘Hazır henüz ucuzken marketlere hücum’ diye haber yapmamak lazım demek.

Akaryakıt gıda olmadığı için bu hususta neşriyat yapılabiliyordur belki.

Misal şöyle:

‘Abi saldırmayın pompaya, yarın da zam gelecek nasıl olsa!’

Şaka yaptığıma bakmayın, RTÜK’ün yaptığı büyük hadsizlik!

Bu ülke ve bu medya böylesi bir densizliğe şahit olmamıştı.

Uzun lafın kısası, herkes rahat olsun, kimseye haberin nasıl yapılacağı dikte edilmeyecek benim iktidarımda!

Düsturumuz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu lafı olacak:

‘Basın özgürlüğünden doğacak sakıncaların giderilme aracı yine bizzat basın özgürlüğüdür.’

10 LİTRE- 2 BARDAK

Yağ demişken, eski AKP milletvekili ve aynı zamanda Tayyip Bey’in özel doktoru da olan Turhan Çömez şöyle bir kıyas yapmış:

İngiltere’de ayçiçeği yetişmez. Asgari ücretli bir İngiliz 1 saat çalışarak 10 litre ayçiçeği yağı alabilir.

Türkiye’de ayçiçeği yetişir. Asgari ücretli bir Türk 1 saat çalışarak ancak 2 bardak ayçiçeği yağı alabilir.

10 litreye karşı 2 bardak!

Nasıl fark?

(RTÜK’e sormak lazım, bu kıyas da mı yasak!)

BİZE BÜYÜMEMİŞ!..

Türkiye yüzde 11 büyümüş.

Muazzam bir büyüme oranı bu.

Bu büyümeye 100 dersek eğer, çalışanın payı eskiden yüzde 35’miş, artık 25.

Patronun payı ise yüzde 45’miş artık 58.

İşçi 35’ten 25’e gerilemiş.

Patron 45’ten 58’e çıkmış.

Öyleyse Türkiye büyüdü diye topluca sevinmeyelim.

Bir kısım sevinsin, bir kısım sevinmesin.

Kime büyüdüyse o sevinsin!

ALTI’NIN TERSİ DOKUZ!

Devlet Bahçeli ‘twit’ atmış:

‘Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti, Türkiye’nin öncülüğünde Antalya Diplomasi Forumu’nda bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı ile Ukrayna Dışişleri Bakanı’nın ateşkeş ve barış arayışını kundaklama girişimidir ve dış bağlantılı siyasi bir operasyondur.’

‘Twit’i iki kere okudum, çok uğraştım etkisinden çıkamıyorum!..

Laflara bak: Dış bağlantılı siyasi operasyon, kundaklama falan.

Bu işte bir ‘kundak’ var ama akli ‘melek’e olarak bence.

Kundaktaki bebek melekesi gibi bir şey işte.