Yakın tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biri, 26 Ağustos 1922.
14 Mayıs'ta İzmir istihkâmları işgal edildi. İngiliz birlikleri Karaburun ve Uzunada'yı, Fransız birlikleri Urla ve Foça'yı, Yunan birlikleri de Yenikale'yi işgal ettiler. 15 Mayıs 1919 sabahı İtilaf Devletleri donanmasının koruması altında Yunan askerleri İzmir rıhtımına çıktılar sonrasında ise Türklere karşı katliamlar başladı.
Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’nin araştırmasına göre Yunanlılar Anadolu’da kaldıkları süre içinde 640 bin Türk sivili öldürdüler. İngiliz ordu subayı ve yazar Harold Courtenay Armstrong Londra’ya gönderdiği raporlarda ‘Yunan ordusunun İzmir'den Anadolu içlerine doğru ilerlerken sivilleri katlederek, yakarak, yağmalayarak ve tecavüz ederek gittiğini’ bildirdi. Bir başka İngiliz tarihçi yazar Arnold J. Toynbee, Yunanların organize bir şekilde katliamlar yaptığını İzmit, Yalova ve Gemlik bölgelerinde evlerin yağmalandığını zulme tanıklık ettiğini yazdı.
Amerikalı yazar Marjorie Housepian Dobkin ise Yunan işgali altındaki İzmir'de 4 bin Müslüman idam edildi. Menemen Katliamında 200 Türk sivil öldürüldü. Bir köyde Yunan ordusu köye zarar vermemeleri için 500 altın lira talep etti. Ödeme yapıldı, ancak köy yine de yakılıp yıkıldı. Bergama Baskını sonucu en az 80 bin Türk sivil bölgeyi göç etmeye zorlandı tespitinde bulunup kitabında yazmıştır.
John Patrick Douglas Balfour, bilinen adıyla Lord Kinross, Yunanlıların Anadolu’da kaçarken neler yaptığını en iyi anlatan tarihçidir.
Lord Kinross; "Bölgedeki kasabaların çoğu harabeye dönmüştü. Uşak'ın üçte biri artık yoktu. Alaşehir, yamaçları tahrif eden karanlık bir kavrulmuş boşluktan başka bir şey değildi. Köyün ardına köy, Yunan askerleri tarafından kül yığını haline getirildi. Tarihi kutsal şehir Manisa'daki 18 bin binadan sadece 500'ü ayakta kaldı”.
Ölüm sayısı açısından Türklere yönelik en büyük katliam olan Yalova Katliamında Ermenilerin ve Rumların Yunan ordusu ile işbirliği yaptığı görüldü. Orhangazi, Yenişehir ve Armutlu katliam sırasında yakıldı. Armutlu ‘da kadınlar sistematik olarak tecavüze uğradı. İstanbul Hükümeti'nin hayatta kalanlar ile yaptığı bir soruşturma sonucu ölü, kayıp ve yaralı sayısı toplam 35 olarak belirlense de, diğer Osmanlı ve Türk belgeleri ölü sayısını 5,500-9,900 olarak tespit etti.
Geri çekilme sırasındaki Yunan vahşeti örneklerinden birinde, 14 Şubat 1922'de Aydın Vilayetinin Türk Karatepe köyünde, köy Yunanlar tarafından kuşatıldıktan sonra tüm sakinler camiye konuldu ve cami yakıldı. Ateşten kaçmayı başaran az sayıda kişi vuruldu. Toplam 385 kişi öldürüldü. İtalyan konsolosu M. Miazzi, Yunanların 60 kadın ve çocuğu katlettiği bir köyü ziyaret ettiğini rapor etti. Bu rapor, daha sonra Fransız konsolosu Captain Kocher tarafından doğrulandı.
Mart-Nisan 1921'de, Bilecik kasabası geri çekilen Yunan ordusu tarafından yakıldı. 208 kişi öldürüldü. 24 Haziran 1921'de İzmit'te, çoğunlukla erkeklerden oluşan 300 kadar sivil Yunan ordusu tarafından idam edilirken şehir yağmalandı ve bir bölümü ateşe verildi. 5 Eylül 1922'de Salihli Yunan ordusu tarafından ateşe verildi. Şehirdeki binaların %65'i yok oldu ve en az 76 kişi yanarak öldü. Ayrıca, 100 kız tecavüz etmek için kaçırıldı.
4 Eylül'de ise Turgutlu kasabası Yunanlar tarafından ateşe verildi. 6 Eylül'e kadar süren yangın sonucu şehrin %90'ı yok oldu ve bin kadar kişi öldü. Yunan ordusu tarafından çıkarılan yangınlar sonucu Uşak'ta 200, Alaşehir'de 3 bin kişi yanarak öldü. 1922 Manisa yangını boyunca 3500 kişi yanarak ölürken, 855 kişi Yunan askerleri tarafından vurularak öldürüldü. Ayrıca Türk kaynaklarına göre, 300 kız tecavüz edilmek için kaçırıldı.
Manisa’nın yakılmasına tanıklık eden küçük Gülfem hatıratında; "Sabaha karşı milislerden kaçtıktan sonra, tepelerde gizlemek için kuru bir dere yatağına tırmandık. Biz tırmanırken, şehir yanıyordu ve biz onun ışığı ile aydınlatıldık ve ısısı bizi ısıttı. Şehir üç gün ve üç gece yandı. Ben evlerin pencere camlarını bomba gibi patladığını gördüm. Üzüm reçeli gibi köpüren, birbirine yapışmış. Havada kendi ayakları ile ölü inekler ve atları, balonlar gibi. Eski ağaçlar kökleri ile devrildi. Ben bu şeyleri unutmadım. Isı, açlık, korku, koku. Üç gün sonra, aşağıda vadide toz bulutları göründü. At sırtında Türk askerleri; biz onları tepelerde bizi öldürmeye gelen Yunanlar sanıyorduk. Ben yeşil ve kırmızı bayraklar taşıyan üç asker hatırlıyorum. İnsanlar ağlıyor, atlarının toynakları öpüyordu "Bizim kurtarıcılarımız geldi diye" anlatır.
Gelenler 26 Ağustos 1922 tarihinde taarruz emri alan Türk askerleriydi. Bu katliamlar pek anlatılmaz lakin ne kadar insanımız katledildi halen tam bilmiyoruz, ne zulümler yapıldı tam bilmiyoruz.103 yıl önce bu gün katliamlardan halkın kurtulmasının başlangıcıdır.
Zafer haftamız kutlu olsun..