Türk tarihinde ilk defa Monarşi (Hanedan)rejiminden vazgeçilerek devletin yönetim şekli cumhuriyet olarak kabul edildi 29 Ekim 1923 tarihinde.
Anlamı çok büyüktü;
Her şeyden önce insan olarak devletin kayıtlarına geçtik, sadece gayri Müslimler, vergi ödeyenler veya büyükbaş hayvanlar değil Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes eşit olarak nüfusa dâhil edildi. Bir düşünün Osmanlının son döneminde zorunlu göç ile gelenlerin kayıtları dahi yok.
Cumhuriyetin ilanı ve sonrasındaki devrimler Osmanlı İmparatorluğunda son yüz elli yıldır tartışmaların bir sonucudur aslında bakmayın siz bir gecede cahil kaldık diyenlere.
Neden mi?
Osmanlı padişahları içinde yenilikçi padişahların başında eğitim alanında II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed gelirken tarihçiler açısından reformcu padişah II. Mahmud olarak kabul edilir.
II. Mahmud’u diğer padişahlardan ayıran en büyük özelliği kıyafet konusunda yaptığı yeniliktir, baştan sarık çıkarılmış yerine fes gelirken şalvar yerine pantolon cübbe yerine ise pelerin gelmiştir, bu yenilikleri yapan aynı zamanda halife unvanını kullanan Türk padişahıdır. Cumhuriyet döneminde kılık kıyafet değişiminde fes yerine dünyanın kullandığı şapka pantolona ilaveten takım elbise çarık yerine kundura gelmiştir.
Peki, II. Mahmud dönemindeki kılık kıyafet konusundaki yeniliklerle Cumhuriyet döneminki kılık kıyafet değişikliği arasında düşünce olarak fark var mı?
Eğitim konusu, Cumhuriyet devrimlerinin en tartışılan konularından biridir ama bu konu dahi Osmanlı döneminde tartışmaya açılmış hatta örnek bir Türkçe alfabe dahi yazılmıştır lakin devletin içine düştüğü durumdan dolayı uygulanamamıştır. 1862 yılında Ahmet Cevdet Paşa ve Münif Paşalar, Arap alfabesinin Türkçedeki bazı sesleri ortaya çıkarmada yetersiz kaldığını ve bunu aşmak için bir takım iyileştirmeler yapılması için ilk harekete geçen devlet yetkilileri olmuştur.
“İslamlar alfabelerini ıslah etmedikçe talim ve terbiyede kolaylık, dolayısıyla Avrupa medeniyeti seviyesine yükselebilmek imkânsızdır” sözleri gazetelerde çıktığında henüz Cumhuriyet ilan edilmemişti ve bu sözlerin sahibi ünlü şairimiz Namık Kemal’e aittir.
Hatta ulemadan alınan fetva ile 1884’te Ebuziya Tevfik ve Şinasi gibi devrin önemli simaları basımda 500’ü aşan harf sayısını 112’ye indirme denemelerinde bulunmuş yeni alfabe matbaası için harfler dahi döktürülmüştür.
Peki, Cumhuriyet döneminde 1 Kasım 1928 tarihinde harf devrimi ile Osmanlı dönemindeki yeni alfabe çalışmaları arasındaki tek fark kanunla uygulanmaya başlanmasıdır, çünkü zaten 1808 yılından beridir Osmanlı misakı millisinde tek dille eğitim tartışılan konuların başında değimliydi?
Mesela 1808 yılında başlayan yeniliklerde Ayanlık kaldırıldı köylerde muhtar, şehirlerde başta müşir sonrasında Vali ve Kaymakamlar geldi. Tımar sistemi kaldırıldı özel mülkiyet sistemi getirildi ve toprak padişahın olmaktan çıkarıldı bu günkü manada toprak reformu yapıldı. Devlet kurumlarında bu dönemde ilk defa padişah resimleri asıldı. Vakıf, Belediye, Pasaport ve resmi gazete uygulamasına geçildi.
Devlet memurlarının zorunlu ceket, pantolon ve fes giymesi kararlaştırıldı. Devlet memuru yetiştirmek amacıyla “Mekteb-i Maarif-i Adliye” açıldı. Yabancı dil bilen Müslüman diplomat yetiştirmek için “Tercüme Odaları” ve posta teşkilatı kuruldu. Avrupa’ya ilk defa öğrenciler gönderildi. Orta dereceli okullar olan “Mekteb-i Ulum-ü Edebiye” ve “Rüştiyeler” açıldı. Bu yeniliklerin tamamı 30 yıldan az bir sürede II. Mahmud döneminde yapıldı.
Şimdi sormak lazım Cumhuriyetin ilanıyla bir gecede cahil kalanlara; Osmanlının son döneminde yapılan yeniliklerle Cumhuriyet döneminde yapılanlar arasında ne fark var?
Hatta Osmanlı döneminden gelen kurumların tamamına yakını Cumhuriyet döneminde ve bu günde devam etmiyor mu?
Gelenekçi kafaların yenilikler karşısında başarı sağlaması mümkün olmamıştır. Türk devletlerinin gelenekçi dehlizlerinde ne değerler ne topraklar kaybedildi. Yenilikçilerin kurduğu Cumhuriyet’le neler kaybettik ve neler kazandık?
Bir düşünün lütfen.
Cumhuriyetimizin 102. Yılı kutlu olsun.