Boş koltuk

Mağduriyet, bazen çok güçlü karakterler ve beraberinde sembolleri yaratır, gazeteci Fatih Altaylı’nın haftanın beş gün program çekmek için oturduğu koltuğun milyonların sessiz protestosunun sembolü olduğu gibi.

Gazeteci Fatih Altaylı hafta sonu Türkiye’nin gündemindeydi, Cumhurbaşkanını tehdit ettiği gerekçesiyle önce gözaltına alındı sonrasında tutuklandı Silivri cezaevine gönderildi.

Altaylı’nın tutuklanması beraberinde tartışmaları getirdi özellikle sosyal medyada adet trol savaşı yaşandı, fakat gerçeklerden çok uzaklarda gerçekleşen tartışmalar fikrimce ülkem için hiç hoş bir görüntü vermedi, tartışmaların içinde gerçeği neredeyse hiç görmemek toplumumuzun ayrışmanın zirvede olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ben olaya başka bir açıdan bakmak istiyorum, Altaylı bir Youtube yayınında Cumhurbaşkanını tehdit ettiği suçlaması ile tutuklandı. Bir ülkenin Cumhurbaşkanını tehdit etmek ciddi bir suçtur ve Altaylı bu suçu işlemiş ise en ağır şekilde cezalandırılmalı şüphesiz.

Lakin Altaylı bir gazeteci ve Türkiye’nin en çok izlenen Youtube yayınlarını yapıyor bu yayınlarda ülkenin gündemindeki konuları yorumluyor kısaca yaptığı gazetecilik faaliyeti bu kadar.

Cumhurbaşkanına tehdit oluşturulacak her hangi bir unsur varsa devletin güvenlik güçleri olduğuna göre bu olay nasıl izah edilebilir?

Gerçekten Altaylı’nın tutuklanmasına neden olan o yayın ortaya çıkana kadar devletin savunma refleksi neden alarm vermedi. 85 milyonluk bir ülkenin Cumhurbaşkanına tehdit gerçeği bir yayın ile mi ortaya çıkmış oldu?

Cumhurbaşkanları öyle her kesin kafasına göre laf söylediği sıradan insanlar değil bir milletin temsilcileridir, terör örgütleri dahi şahısları direk hedef almaz politikalarını eleştirirken bir gazetecinin tarihi olayları günümüzle yorumlaması nasıl oluyor da tehditte dönüşüyor?

İleriki günlerde Altaylı tutuksuz olarak yargılanmak için salıverilirse ne olacak?

O zaman birileri çıkıp siz ne yapıyorsunuz adam Cumhurbaşkanını tehdit etti siz serbest bırakıyorsunuz derse ne olacak?

Cumhurbaşkanı ve makamı adalet kullanılarak tartışma konusu yapılır mı?

Bakmayın siz sosyal medyada para karşılığı trollerin olayı tehdit boyutuna getirdiğine işin aslı tüm çıplaklığı ile ortada, bizi sözde kıskanan Avrupa ve diğerlerinin karşısında nasıl gülünç duruma düştüğümüzü yabancı hesaplardan takip edebilirsiniz.

Bir başka açıdan daha değerlendirelim olayı, madem Altaylı tehdit etti Cumhurbaşkanını nasıl oluyor da kendisi cezaevinde olmasına rağmen kendi Youtube kanalına gönderdiği metinler milyonlar tarafından izlenip beğeniliyor?

Bu ülkede Cumhurbaşkanını tehdit etmek milyonlarca beğeni alabilir mi?

Böyle bir davranış Türk milletinden beklenebilir mi?

O zaman yanlışlık nerede?

Bizim ahali başbakanı, bakanlar, milletvekillerini, belediye başkanlarını ve il başkanlarını acımasızca eleştirir ama iş Cumhurbaşkanına gelince durur çünkü o makam milletin makamıdır. Siyasi tartışmaların geçmişlerini internetten bir tarayın Cumhurbaşkanlarının bu tartışmaların tamamına yakınında olmadığını görürsünüz.

Hâsılı kelam bir gazetecinin boş bırakmak zorunda kaldığı koltuğu Türk medyasının ulaşamadığı izleyici kitlesine ulaşıyor.

Peki, kim kaybediyor?

Altaylı mı?

Yoksa Altaylı’yı cezaevine gönderenler mi?

Devlet mi?

Millet mi?

Bu arada;

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğünde birçok uluslararası ve yerel basın özgürlüğü kuruluşu, gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanmasını kınayarak derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Ortak açıklamada, "Fatih Altaylı’nın sözlerini suikasta teşvik olarak değerlendirme kararı, cezai sorumluluğun tehlikeli şekilde genişletilmesidir. Bu durum Türkiye’de ifade özgürlüğünü daha da aşındırma tehdidi taşımaktadır” açıklamasında bulunuldu.

Hadi bakalım buradan yakın!

Türkiye’deki sözde basın meslek kuruluşların ağzını bıçak açmazken Altaylı’ya ilk destek yurt dışından geliyor.

Türkiye’de milyonlar bir boş koltuk ile nasıl mesaj veriyor değil mi herkese.

Ne acı bir gerçek ülkemiz adına.