Hava Durumu

Kadına yönelik şiddet ve korunma yolları II: Örselenmiş kadın sendromu

Yazının Giriş Tarihi: 20.08.2021 08:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.08.2021 08:01

Bugünkü yazımda birkaç hafta önceki "Kadına yönelik şiddet ve korunma yolları" başlıklı yazımın nispeten devamı sayılabilecek bir konu üzerinde durmayı ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bu konu hakkında tarihe bir not bırakmayı uygun gördüm. Örselenmiş ya da kötü muameleye maruz kalmış kadın sendromu...
Örselenmiş kadın sendromu, kocasından veya duygusal ilişki yaşadığı partnerinden devamlı fiziksel, duygusal ve cinsel şiddet gören kadınların psikolojik durumlarını niteleyen bir kavramdır.
Ceza hukukunda, partnerinden devamlı şiddet gören kadının, partnerinin eylemi bittikten sonra onu öldürmesi halini ifade etmektedir.
Mesele, bu şekilde şiddet gördüğü partnerini yani sevgilisini ya da eşini öldüren kadınların meşru müdafaadan yararlanabilip yararlanamayacağı hususudur.
Türk ceza hukuku sisteminde bir suçun meşru müdafaa kapsamında sayılabilmesi için hem saldırıya hem de savunmaya ilişkin belli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Meşru savunmanın ilk koşulu ise bir saldırının varlığıdır. Meşru savunmadan bahsedebilmek için her şeyden önce, ortada zarar verecek veya tehlike oluşturacak biçimde bir saldırının bulunması gerekir. Ya saldırı başlamış ve halihazırda gerçekleşmekte olmalı ya da saldırının gerçekleşmesi veya tekrarlanması muhakkak olmalıdır. Saldırı başlamadan veya bittikten sonra meşru savunmadan söz edilemez. Yani saldırının bittiği, tekrarının da söz konusu olmayacağı hallerde meşru savunma söz konusu olmayacaktır.
Şiddet gören kadının şiddet esnasında veya şiddetin gerçekleşmesi yahut tekrarlanması muhakkak denebilecek zamanlarda meşru savunmadan yararlanabileceği şüphesizdir.
Ele alınması ve üzerinde durulması gereken konu ise, uzun zamandır şiddet görüp örselenmiş olan kadının şiddet fiilen sona erdikten sonra partnerini öldürmesi halinde meşru savunmadan yararlanıp yararlanamayacağıdır.
***
Çok iyi hatırlarsınız, Gülfidan KUŞOĞLU, eşi Uğur KUŞOĞLU'nu kendisine eziyet ettiği iddiasıyla ütü kablosuyla boğup öldürmüş ve davranışı meşru savunma kapsamında kabul edilerek beraat etmişti. Yargıtay da mahkemenin beraat kararını doğru bulup onamıştı.
Gülfidan KUŞOĞLU, eşinin aşırı derecede kıskanç olduğunu, cinayetin işlendiği gün eşiyle evde 'Macera Avcısı' adlı filmi izlerken sinirlenerek kendisini dövdüğünü, bunun üzerine öldüreceği korkusuyla da elektrikli sobanın kablosuyla eşini öldürdüğünü söylemişti.
***
Kadının tecrübe ettiği bu süregiden şiddet döngüsü zamanla öğrenilmiş çaresizlik içine düşmesine neden olmaktadır. Öğrenilmiş çaresizlik, davranışlarıyla belirli bir sonucu kontrol edip yönlendiremeyeceğini öğrenen bireyin içine düştüğü ruhsal durumu ifade etmektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, devamlı olarak şiddet gören bir kadının içine düştüğü ruh halini ve bu bağlamda kendisine şiddet uygulayan kişiden niye kaçınamadığını açıklamaktadır.
Gerçekten de ağır bir şekilde şiddet gören ve bu sendromu yaşayan, şiddetten başka türlü kaçınma imkânı bulamamış ya da bu ruhsal bozukluğu nedeniyle başka bir imkânının olmadığına inanan faile kusur isnadında bulunulmasının adilliği tartışılmalıdır.
Örselenmiş kadın sendromunun, içtihat hukukunda ve özellikle ABD ceza hukuku doktrininde çoğunlukla meşru savunma hali bağlamında tartışıldığı ifade edilebilir. Örselenmiş kadın sendromu ilk aşamada savunmaya ilişkin şartlardan mevcut saldırının bulunmayışıyla meşru savunmadan ayrılmaktadır.
Çünkü örselenmiş kadın sendromunda, fail kendisine şiddet uygulayan kişinin saldırısına karşı bir savunmada bulunmamakta, örselenmiş kadın fiilini saldırı gerçekleştikten belirli bir süre sonra ve yakın bir saldırı tehdidi olmadığı koşullarda işlemektedir.
Nitekim kendisine şiddet uygulayan kişinin saldırısından belirli bir süre sonra kadın, adam öldürme fiilini işlediğinden, örselenmiş kadınlara baktığımızda, kadınların cinayetlerini, soğukkanlılıkla ve hesaplayarak işledikleri de rahatlıkla iddia edilebilir.
Örselenmiş kadın sendromu, yasal savunma haline girmese de, meşru müdafaanın savunmaya ilişkin koşullarının değerlendirilmesinde, özellikle de hukuka uygunluk nedenlerinde hatanın ve meşru müdafaada sınırın aşılmasının belirlenmesinde kullanılabilir.
Çünkü bazı kadınlar partnerlerinden çok ağır şiddet görmekte ve çoğunlukta sonucunda öldürülebilmektedirler. Bu nedenle, evden ayrılınca, hatta ilişki bittikten sonra dahi uzun zaman sonra bile kocası tarafından öldürülen veya çok ağır şiddete maruz bırakılan kadınlar vardır. Kadın pek tabii gelecekte böyle bir durumla karşılaşabileceğini sezebilir.
Örneğin, daha önce çok ağır şiddet gören hastanelik olma gibi ve daha önceki ayrılma denemelerinde şiddete maruz kalan veya kocasından ayrılması halinde öldürüleceği gibi tehditler alan kadınlarla sıklıkla karşılaşılabilmektedir.
Ne var ki kendisine sürekli olarak cinsel saldırıda bulunan öz babasını uykusunda öldüren sanığın görülen yargılamasında Yargıtay, Türk Ceza Kanunu'nun "meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez" hükmünü uygulamış, ırza yönelik ısrarlı saldırılardan babasının vazgeçmeyeceği ve o an için son verilen saldırıların tekrarının muhakkak olduğu inancına kapılarak, meşru savunma koşulları içinde, ancak mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaş ile sınırı aşarak maktulü öldüren sanık hakkında TCK'nın 27/2 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken sanığın kasten öldürme suçunun nitelikli halinden suçlu bulunmasını usul ve yasaya aykırı bulmuş ve ilk derece mahkemesinin mahkumiyet kararını bozmuştur. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2011/1267 E., 2011/4491 K.)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.