Dr. Erdal ATABEK kitabını aynen böyle adlandırıyor: Kışkırtılmış erkeklik, bastırılmış kadınlık.
“Kendini cesaretle arayan kadınlara...” diye de bir not düşüyor ilk sayfasına.
HHH
Ben de bu yazımı, geçtiğimiz haftasonu Bursa’da şehrin göbeğinde yaşanan menfur cinayet üzerine kaleme alıyor ve erkek şiddetinin son kurbanı merhum Yasemin Ulutaş’a ithaf ediyorum.
HHH
Bursa’nın en kalabalık en uğrak yerlerinden birinde güzel bir haftasonunda aracınızla seyahat ederken eski eşiniz yolunuzu kesiyor ve gözünü kırpmadan sizi katlediyor.
Belki boşanmayı hazmedememiş belki yeni yaşantınızı.
Yıllarca aynı yastığa baş koyduğunuz, çocuklarına annelik yaptığınız, hayat arkadaşınız yapıyor size bunu.
Anlaması çok güç.
Kabul edilmesi imkânsız.
*****
En güçlü insan en çok korkan insan mıdır? Güçlü insanın aklının derinliklerindeki çekirdek korku güçsüzlüktür.
Ya gücünü kaybederse? O zaman ne olacaktır?
Rezillik, utanç, küçülme.
Aşırı erkeklikle yüklenen her erkek çocuk bu korkuyla da yüklenmiştir.
Artık bu “erkekliğini kaybetme” korkusuyla ürkütülebilir.
Ürkütülür de.
Erkekler böyle öldürülebilir. Öldürülür de.
Çocukken, “pipini keserim” diye öldürülür.
Hapiste, “artık erkekliğin işe yaramaz” diye öldürülür.
Yatakta, “senin erkekliğin kalmamış” diye öldürülür.
Erkekler bu yolla ne kolay öldürülür ne çok öldürülür.
Hayatları boyunca ölüp ölüp dirilirler.
İnsan olmanın yolunu buluncaya kadar.
İnsan olmanın “erkek olmak” değilse de insan olmak olduğunu anlayıncaya kadar.
*****
Adam:
“Ben erkeğim anladın mı?” diyordu, “erkek.”
Kadın anlıyordu. Susuyor ve anlıyordu. O erkekti. Onun erkek olduğunu hep anlamak zorundaydı. Hayatı boyunca erkeklerin erkek olduğunu anlamayı öğrenmişti. Babası, ağabeyleri, erkek çocuklar...
Sonra birden aklına geldi. Neden kendisi de “ben kadınım” demiyordu?
Aklından öyle bir sahneyi geçirdi.
Kadın:
“Ben kadınım anladın mı?” diyordu, “kadın.”
Hayır. Olmuyordu. Bu sahne bir türlü gerçekleşmiyordu aklında. Kadın oluşuna canı sıkıldı. Böyle bir şey söyleseydi biliyordu olacağı: “Kadınsan kadınsın, yani, ne olmuş?”
Öyle ya, kadınsa kadındı, ne olmuştu.
Olay neydi, kadın unutmuştu. Aklında kalan, adamın “ben erkeğim anladın mı?” sözleriydi, öfkesi geçtikten sonra da düşündü bunları.
Neden erkekler ikide bir “erkeklik”lerini söylemek zorunda kalıyordu?
Neden kadınlar ikide bir “kadın” olduklarını düşünmek zorunda kalıyordu?
Aman canım, dünyanın düzenini kendi mi değiştirecekti? Böyle olmuştu, böyle gidiyordu işte...