24 Kasım'ı..

Öğretmenler gününü geride bırakırken..

Önümüzde ki eğitim gerçeğini sahi nasıl yorumluyorsunuz?

Mesela nitelikli bir eğitimden söz edebilir miyiz?

Ya da liyakatlı kadrolaşmadan!

Ya eşit işe eşit ücretten?

Öğretmen açığından..

Bilim ve laiklik yerine...

Sivil Toplum adına tarikat yapılanmalarından...

Ayrımcılık ve inanç sömürüsüne ne ararsanız var.

Özünde ana sorunsa siyasal iradenin 'eğitim' adına yapmak istedikleri.

Bakan demişti ya bir dönem..

"Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bunların içerisinde sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor"

Sahi mesele sadece dağa çıkmalarını engellemek mi?

Oysa günümüz gerçeklerine baktığımızda fark ediyor musunuz bilmem ama bunlar artık öyle normalleşti ki!

Dışarıda eğitimciler, sendikalar ne kadar eleştiri getirirse getirsin sistem bildiğini okuyor..

Dün hala akıllarda..

O rol modeller, abi-abla'larla herkes bildiğini okudu.

Diyeceğim o ki...

Öğretmenler gününü yılda bir kez kutlamanın ötesinde...

Kafamızı kumdan çıkarırsak koskoca bir boşlukta olduğumuzu kavrarız.

Mesele tahtanın akıllı olmasının ötesinde..

O tahtaya hangi akılla neler yazdığımızdır..

Yol belli..

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk adresi göstermiştir..

"Öğretmenler!...Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir."