Asıl kriz, deprem gibi kapıda!

Siyasete öyle bir odaklandık ki...
İktidarın, Hizbullah'ı terör örgütü olarak görmeyen Hüda Par ile diyaloğu..
Aynı partinin parti programında ki..
Eyalet sistemi, özerklik ve federasyon tartışılabilmeli..
Şeyh Said'in yakınlarından özür dilenmeli..
'Ne mutlu Türküm diyene' yazısı silinmeli.
Medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve resmi statü tanınmalı..

"Bir Türk dünyaya bedeldir." şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmeli görüşmeleri yazılıp çiziliyor..Vs,vs,vs...
Devamında yine AK Parti kurmaylarıyla koalisyon görüşmelerinde,Yeniden Refah Partisi'nin..
Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesini sağlayan 6284 sayılı kanunun Cumhur İttifakı'na katılması için 'kaldırılmasını' istemesi..
Özelikle de Cumhur ortağının tepkisini merak ettim.Bu derin uzlaşı arayışı, her iki partinin işbirliği cumhur ittifak'ı na katkı koymaz.
Bilakis uzaklaştırır...Kürt seçmenin ya da daha katı muhafazakar tabanın oyu da gelmez.
Gelin arşivleri, söylemleri hatırlayalım.
CHP'nin kuruluş sürecinden bu yana olan 27 yıllık tek başına iktidarı, 'Yeter söz milletin sloganıyla' 1950 yılında Demokrat Parti'ye geçti. 
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes..
Sonrasında... 1965'te  Süleyman Demirel 'Ana davamız su ve yol' dedi. AP kazandı.
1973'te “Su kullananın, toprak işleyenin” sloganıyla Bülent Ecevit sahnedeydi.

12 Eylül darbesi sonrası Anavatan Partisi lideri Turgut Özal "iş bitiricilik-orta direk ve çağ atlama" sloganlarıyla önde bitirdi yarışı.
Liberal sağ etkindi. Sonrasında...
AK Parti, 3 Y "yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk"söylemleriyle 3 Kasım 2002'de kesintisiz ve tek başına iktidar olma sürecini Recep Tayyip Erdoğan'la yakaladı.
2015'te HDP'li vekiller ve İmralı heyetiyle çözüm sürecinde Dolmabahçe buluşması bile yapılmıştı.
Buluşmada HDP kanadından Pervin Buldan, İdris Baluken ve Sırrı Süreyya Önder..
Hükümet kanadında ise dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ve Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu yer almıştı.
Sonra da yanına MHP'yi ülkücü camiayı aldı. O günlerden bu günlere..
Üstüne şimdinin sözde siyasal iletişimcilerinin sanki hiç o diyaloglar yaşanmamış gibi.. 
Ekranda Hüda Par'ı sevimli gösterme çabaları..
Oysa ana hedef  toplumun tamamının nasıl kucaklanacağı olmalı!
Siyaset, iktidara bir şekilde gelmenin hesaplarını yapıyor.
Ama unutmamaları gereken şöyle bir gerçek var.

Züccaciye dükkanında ki fil gibiler.
Bir anda herşeyi kırıp döküp yerle bir edebilirler..
Yazıya otururken 'başlığı' atıp sonra devamını getiririm.
Bugüne asıl anlatmak istediğim kriz ise siyasetin fabrika ayarlarına dönmesinin tam tersiydi.
NASA’da görevli bilim insanlarının yaptığı yeni bir araştırmadan söz edecektim.
Küresel sıcaklıkların rekor seviyelere yükseldiği son 20 yılda hem kuraklık hem sellerin arttığı..
İklim krizi hız kazandıkça bu gibi felaketlerin artacağı . 
Deprem gibi kapımızda olduğu..
Ama siyasal sendromlarımızın arasında boğulduk kaldık.
Baksanıza başlık farklı, içerik farklı oldu!