Dün guguk kuşu..
Bugünse sıklamen çiçeklerini anlatacağım dedim ama..Onu sonraya bırakayım.
Elbet ironi yapıyorum!
Aslında belki de hiç paylaşmadığım bir baba-oğul ilişkisinden söz etmek istedim. İçimden geldi.
Bakmayın çocukluk ve gençlik dönemlerimiz aile içi çatışmalarla geçse bile..
Yine de derin iz bırakan anları vardır.
Mesela bir asker çocuğuyum..
Yemek yerken bile bir hata yaptığımızda o malum lojman hayatlarımızda rahmetli babam görgü kitabını fırlatırdı... 'Okuyun, öğrenin' derdi..
Hava Kuvvetleri'ndeydi..
12 Eylül öncesi hatırlarım kardeşimle ben İzmir'de yağ, gaz kuyruğuna girerdik.
Garip dönemlerdi.
Ama o süreçte bile disiplini elden hiç bırakmazdı..
9 Eylül Ortaokulu'ndaydım..
Askeri liseye gitmemek için müzik dersinden sınavda kalmıştım.
Bir onun için, birde İzmir Spor'da futbol takımındayken gizlice antermanlara gittiğim için iyi dayak yemiştim..Kramponları kömürlükte saklardım.
Sonra bir gün gece yarısı sokakta üzerinde askeri üniforması varken bir saldırıya uğradı..
Uzun süre yürüyemedi, koltuk değnekleriyle yaşadı, malulen emekli oldu Ordu'dan..
İki genç sabahın erken saatinde arabadan atılan bazı şeyleri görmeseler belki orada hayıtını kaybedecekti. 56 yaşında vefat etti, kalpten..
Bazen hayatımda zorlandığımda..
Hastalık, iş, güç vs üst üste koyun çok şeyi..
Giderim dertleşirim mezarlıkta ondan güç destek isterim.
Bunu hala yaparım..İyi gelir bana.
Belki çocukluk, gençlik dönemlerimizde kuramadığımız o ilişki..
Belki bir destek 'baba' arayışı...
Ama ne olursa olsun o, devletin askeri duruşundan hiç vazgeçmedi.
Dedim ya... Yemekte hata yapsak fırlatırdı Ordu'nun görgü kitabını..
Çok genç yaşta gazeteciliğe başladığım Milliyet'teki dönemi babam hep takip etti.
Hiç taktir etmedi, renk vermedi.. Başka bakıyorduk çok şeye.
Hayata, yaşananlara..Bir gün hiç unutmam..
Turgut Özal'ın iktidar süreci.. Kurban bayramı zamanı.
Davulcu Damat ile kızı Zeynep evlilik yıl dönümü kutlayacak. İznik Darka'da..
Bizden başka ulusal kimse yoktu.. Gece koyun kamyonunda süren macera sonrası çekilen fotoğrafları merkeze ulaştırdık.Bir sonra ki gün, Milliyet Gazetesi'nin manşeti..
"İşte Özal Ailesi'ydi..
Anne baba Özal'lar hac kıyafetleri, davulcu damat Asım ve kızları elde rakı kadehleriyle gelinlikle, evliliklerini perçinliyordu.Yanlarında bir kaç sanatçı, modacı dostları.
Gazetenin sürmanşetinde bu görseller, haberin altında benim imzam!
Elbet o dönem, gazetelerin patronaj mantığı, manipülasyonu belki kavrama yetimiz yoktu.
Bugün çok daha iyi anlıyorum tabi, medyanın siyaseti, siyasetin medyayı hatta tüm alanları yönetme kültürünü. Siyasallaşan her alanın nasıl tuzla buz olduğunu görebiliyoruz!
Bayram sabahı, ben manşeti anlatmaya çalışırken hiç unutmam babam gazeteyi suratıma fırlattı..
"Utanmıyor musun ülkenin başkanı hakkında böyle haber yapmaya" sözlerinin ardından benimle 6 ay falan hiç konuşmadı..Asla siyaset yapmaz, kesinlikle hoşlanmazdı.
Tam bir askerdi.. Hele Mustafa Kemal Atatürk konusunda duruşu çok netti..
Eğer yaşasaydı...Onu bir asker çocuğu olarak bugün daha iyi anlardım..
Kılıcı da yemini de çok iyi biliyorum çünkü..
Önceki gün yemin töreninde teğemenler, İzmir'de ki İzlanda maçında tüm stadyum 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' diyordu. Ne oldu? Nesi kötü?
Mustafa Kemal Atatürk'ün siyaset üstü olduğunu hepimiz anlamalı kavramalıyız.
Asıl kafamızı kaldırıp 'O olmasaydı, ne olurduk?' diye sormalıyız kendimize..
Dün İzmir'in, bugün Bursa'nın kurtuluşunu kutluyoruz..
Anlamını herkes iyi kavrasın.