İletişimde kasabalı kalmak!

Bir gazeteci önceliklede iletişimci olarak şöyle bakıyorum etrafıma da..

Kimse alınmasın ama!

Bir çok kurum ciddi iletişim kabızlığı yaşıyor.

Yada iletişim kurmayı e mail adreslerine birer mail göndermek..

Yazılı bir bülten..

Sosyal medya da  bir kaç tweet, iki kare fotoğraf koymayı sananların bunun ötesine bakmaları gerekiyor. Dünya başka bir yere gidiyor.

Tüm bunları yaparken...

Oldu bitti maaşAllah derken...

Ne var ki insan odaklı-özneli diyalog kurulmuyor..

Bazen ciddi kurumların aktivitelerini ertesi gün haberlerde gördüğümde..

'aaa diyorum, toplantıları mı olmuş?"

Ya öngöre kıtlığı yaşanıyor, ya bireysel egolar ağır basıyor..

Ya da düşünemiyorlar..

Ayrıca iletişim kurmak..

Birkaç yazar çizerin bahsetmesinin dışında olmalı.

Köşe yada gazete sütünlarının arasında olmak sıkışmakta yeterli değil.

Çünkü günümüz medyasının yazılı - görsel araçlarının içerik izlenme ve takip okunma alışkanlığı giderek azaldı.

Bu daha çok dijital online kültüre doğru kaydı.

Oysa bireyin parmak ucunda ki mobile ulaşabilen, bir şekilde kendini hatırlatabiliyor.

Fakat o da telefon şebekenizden dakika başı gelen cuma, yılbaşı, bayram, bağış, iban mesajlarının ötesi olmalı inanın...Çoğunu okumuyorum, anında silerim..

2-3 haber ajansı size ait bilgiyi geçip duyurduğunda da, herkes okumuş falan olmuyor.

Bir çok metin özellikle de kopyala-yapıştır ile servise konanlar birbirinin aynı. Başlıkları bile.

Çok sayıda internet sitesinde bilgilerin yer almış olması da bir şey ifade etmez.

Bunun etki-tepkisi önemlidir..

Adetle ölçüm kültürünün ötesi önemli.

İletişim planlamaları hazırlanırken..

Ki bu tarz planlama kaç kurumda var o da tartışılır..

Hedef kitleler nasıl belirleniyor?

Bu kitleler kurumun farkında mı?

Vs, vs..

İşin içerisine bir yığın bilimsel fonksiyon eklenirde. Kimine göre bilim ne ki?

Bakış ve uygulamalarda taşralıyız..

Özetle ülke yeni bir döneme girerken tüm kurumların hem kafalarını hem listelerini gerçek gazetecilerle akretide edip şöyle bir silkelenmeleri lazım. Nilüfer Belediyesi bir dönem bunu çok iyi yapmıştı. Sen ben bizim oğlan diyaloglarınında ötesi şart.

Herkes herşeyi çok iyi bilirken çoğu kendi içinde asosyal olmuş farkında değil misiniz?

Yinede yiğidi öldür hakkını yeme..

İletişim kurabilmeyi en üstte tutan kurumlarda var şehirde. Objektif olmak gerekirse.

Bana göre BTSO,Karsan,Tofaş,Busiad, Limak Uludağ,Tabibler Odası her zaman farklı.Örnek.

Belediyelerde, Büyükşehir ve Nilüfer Belediyesi ile Osmangazi bilgi ağını en iyi ve diri şekilde tutuyor. Ya öteki belediyeler...

Yılda Mart ayında 'şunu yaptık' demekle tanınırlık olmuyor, toplum ikna edilmiyor.

Siyasetende AK Parti, zaman zaman aksatsada  İYİ Parti  diğerlerinin önünde.Bunda da il başkanları Davut Gürkan ve Selçuk Türkoğlu'nun  bireysel etkileri var.

DEVA'da oldukça ilerledi. Özellikle Nilüfer ilçe adam adama markajda Canvassing (yüzyüze propaganda) sistemiyle rol kapmadan bir çok yöntemi aşmış.Vizyoner,yıpranmamış kadrolar.

Sonuçta iletişim bu. İsteyen istediğini denesin. Dokunmadığınız, seslenmediğiniz ve saygıyı hissettirmediğiniz sürece, ağzınızla kuş tutun insanları kolay kolay ikna edemezsiniz..

Düne kadarda bir çok kurum bu yüzden kaybetti.

Vekiller desem vatandaş kaçını sokakta tanır.

Refik Özen, Mustafa Esgin,Hakan Çavuşoğlu, İsmail Tatlıoğlu,Lale Karabıyık,Erkan Aydın'ı tanınma bilinmede, kendi tabanıyla diyalogta ayrı tutuyorum..

Sahi diğerleri nerede?

Mutlaka bir yerlerde çok şey yapıyor olabilirler, varsın bilmemekte bizim kusurumuz olsun.

Kaç milletvekili var bu şehrin ?

Yeni dönemde 20 olacak.

Peki eskilerden kimleri hatırlıyorsunuz?

Ve CHP genel konjonktüre sırtını dayamadan dahada çok sahada olmalı. Diyalog kurabilmeli.

Arada Büyükşehir'le 2.59 luk fark varken..

Bozbey'in katkısı birebir ortadayken gösterebileceği en iyi adayken..

Dünden mutlaka iyi dersler çıkarılmalı...Neden , nasıl, niçin kayıplar oldu?

Mesele 'ekonomi nasılsa kötü, kesin alırız'ın ötesi..

Kadro, liyakat, öngörü, refleks yeni bakış açıları hepsi için birebir önemli