Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in..
"Kız çocuklarını okula göndermeyen velilerin argümanlarından bir tanesi de 'Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum.' O zaman veliyi ikna etmek için biz gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz." açıklamalarını okurken...
Ne alaka dedim?
Nereden çıktı?
Kanun açık..
'KARMA EĞİTİM ESASTIR'
Gerekirse kız okulu açabilmeliyiz'in bir mantığı var mı?
Hatta böyle bir bakış açısı alternatif bir fikir olarak görülebilir mi?
Hangi aileler bunlar?
Kız çocuklarını okutabilmenin kılıfı gibi..
Ama biz daha okul çağında başlıyoruz.
Ayrıştırmaya..
Uzaklaştırmaya...
Sonra da yırtınıyoruz kadın- erkek eşitliği diye..
Gerçi bu sadece bizde de değil..
BM VERİLERİ VAHİM!
Geride bıraktığımız 11 Temmuz, Dünya Nüfus Günü'ydü...
Çoğunuz bilmiyordur...
Bilincede bir şey değişmiyor gerçi..
Bu kutsal gün..
"Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gücünü ortaya çıkarmaya odaklanma‘ temasıyla kutlanıyormuş!
Ne kadar anlamlı değil mi?
Hangi toplum, hangi cinsiyet eşitliği?
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in mesajıda aynen bu görüşümü doğrular nitelikte...
“Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için neredeyse 300 yıla ihtiyaç var. Anne sağlığı ve aile planlamasına erişim konularında herhangi bir ilerleme yok, aksine yerimizde sayıyoruz”
Bu konuda gerçekten raydan çıkan o kadar çok şey var ki?
Sözde herkes konuşuyor...
Ama özde uygulamalar tam tersi..
BM Kalkınma Teşkilatının yayınladığı son nüfus raporu traji komik.
Dünyada 8 milyar 45 milyon kişi yaşıyor.
Dünya nüfusunun yüzde 49,7’sini kadınlar oluşturuyor.
Kadınların yüzde 40'ından fazlası cinsel ve üreme sağlığı ya da üreme hakları konusunda tek başına karar veremiyor.
Her üç kadından biri birlikte olduğu erkeğin şiddetiyle karşı karşıya kalıyor.
Kadınların yaklaşık üçte biri ayrıca cinsel şiddete de maruz kalıyor.
Dünyada, yalnız altı ülkenin parlamentosunun yüzde 50‘sini ya da fazlasını kadınlar oluşturuyor.