Son zamanlarda yakın çevremden duyuyorum.
"Pazar günü oyumu kullanıp evde geçireceğim. Hatta cumartesi bile"
Erzurum'da yaşananlar bile insanı panikletmeye yetti.
İzledim görüntüleri..
Atılan taşları...
Yaralananları..
Bu sadece organize bir kötülük.
Fikri,kişileri beğenmeyebilirsin, bunun yöntemi şiddet olamaz!
Maksat belli, huzuru kaçırmak...
Siyasetin dünden bugüne kullandığı dil, üslup...
Bazen birilerine öyle güven veriyor ki...
Bir anda ortaya militarize tipler çıkabiliyor.
Peki Erzurum'da İmamoğlu'nu dinleyen kalabalık karşılık verseydi ne olurdu?
Yapılmak istenende belki buydu?
Fakat doğru değil.
Ama Türkiye'de tüm kamu kurumlarına bulaşmış siyasal kadrolaşma öyle kemikleşmiş ki...
Vali'si siyasetçiyle açılışta, törende, etkinlikte...
Ve daha da ötesi artık bunlar normalleşti...
Yerel otorite siyasallaştıkça refleksleri biat kültürüyle zayıfladı.
Çok iyi hatırlarım...
Eski Valiler'den Erdoğan Şahinoğlu siyasetçiyi karşılamaya bile gitmezdi.
Böyle bir anlayış kalmadı.
Sağlıkta, eğitimde, devletin bir çok alanında cemaatler siyaset ile iç içe..
Salt bugün değil, Demirel,Özal,Çiller,Yılmaz dönemlerinde de vardı.
Özellikle siyasetin sağ koridoru hiç mesafe koymadı.
Peki bu değişecek mi?
Mevcut sistemle birlikte yaşananlar...
Yarın siyaset yine aynı politikalarla beslenirse...?
Son zamanlarda bunlarıda duyuyoruz.
Onca vaat,söylem...
Asıl görmemiz gerekense şu.
Toplumun siyasete olan güvensizliği...
İnançsızlığı..
O yüzdende tüm partiler parça pinçik...
Öfkeyle nefretle,sürekli bağırıp çağıran insanlardan vatandaş uzaklaştı.
Devamında yaşanan ekonomik darboğaz geçim derdiyse seçimin ana faktörü..
Aktörlerinse işi zor..
Ancak ne olursa olsun...
Sağduyuyla, sorumlulukla sandık başına gidip görevimizi yerine getirmeliyiz.
Kendinize ait bir fikriniz varsa tabi..
Gerisi aklınıza, vicdanınıza kalmış.