"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim."
Ne güzel söylemiş Üstat Nazım Hikmet Ran.
Selanik'ten, Moskova'ya uzanan öyküsünde hayata kattıklarıyla değer ötesidir.
İnandığı gibi yaşadı... Ödün vermedi..
3 Haziran ölüm yıldönümüydü.
Kütüphanemde tüm eserleri mevcuttur.
Elbet bizim anlatımımız ne kadar yeter ki koskoca Nazım'a..
Bugün aynı dünya görüşünde bile olmasalar..
Onun satırlarını, sözlerini kullanan öyle çok insan var ki..
Ben okudukça...
Ona dairlerden beslendiğimi hissettim..
Hani tamamlar ya bazen onca şey sizdeki sizi..
On üç yıllık hapis hayatı boyunca geçinmek ve Piraye'yle Memet'e destek olabilmek için ipek dokur, marangozluk yapar, kitap çevirir, resim çizer, senaryo yazar.
Cezaevinde İbrahim Balaban'ı ressam, Orhan Kemal'i yazar olarak yetiştirir.
Dışarıdaki dostlarıyla, en çok da Kemal Tahir'le ve Piraye'yle yazışır.
Yirmi bin dizeden oluşan başyapıtı Memleketimden İnsan Manzaraları'nı da, hayatının on yılını geçirdiği Bursa Cezaevi'nden yazar.
Keşke bu şehirde de ona dair izleri yaşatabilsek..
Yazıma oturduğumda kafamda birçok konu başlığı vardı.
Hele biri öyle trajikomikti ki..
Şu Venezuela'ya giden kit ve maskelerin "yolcunun yanında taşıyabileceği kadarıyla" olması sebebiyle gümrük kayıtlarında bulunmamasına dair Abdülkadir Selvi'nin 1 Haziran'daki yazısı.
Ülkede her siyasal,toplumsal, ekonomik olaya dair 'ince' yorumları olan bu tarz gazetecileri gördükten sonra....
Sizler harbiden...
Nazım'ları, Yaşar Kemal'leri, Can Yücel'leri alın öpün başınızın üstüne koyun.
Kararı elbet adalet, hukuk inceleyecek verecek. Doğru ya da yanlıştır.
Ancak günümüzde mesleğin, ekranların, köşelerin çoğu taşeronlar için basit birer araca döndüğünü...
Amacınsa diyetten başka bir şey olmadığı aşikar..
Hele ego bir de tavan yaptıysa, eyvah eyvah...
Şimdi Nazım'dan girip..
Konuyu Abdülkadir'lere ve benzerlerine getirip yazının içine ettim değil mi?
Yani aklımızla, ayarlarımızla öyle oynuyorlar ki..
Bu da benim kusurum olsun bugün..
Çoğu zaman Nazım gibi düşünürüm..
"Öyle ölüler vardır ki, ben onların öldüklerini düşündükçe, vakit olur yaşadığımdan utanırım..." diyen üstada gel de katılma...
Bugün yazı dünyasında olanları gördükçe..
Gel de utanma Nazım'dan...