Seksi bakan pandalar!

Dünkü yazımdan sonra...

Bana soruyorlar 'sen nasıl uyandın?' diye...

Yanıtım basit.

Zor....Keyifsiz...Tatsız.

Sıkıntılı, itiş kakış, üçkağıt, hır gür dolu insanlara...

İçinde ne ararsak bulduğumuz yılın bir sonraki gününe uyandım.

Daha ne olsun? Her şey karamsar, umutsuzuydu?

Tabi ki hayır...Ama başta bu virüs canımıza okudu.

Hep derim...

Dünü geride bırakıp, önümüze bakmalıyız.

Neyin planını nasıl yapıyoruz?

Siyasetten, kurumlaşmaya kadar nerede hatalar yaptık, neresini nasıl tamir ederiz?

Kucağımızda bir yığın sorun.

Ekonomide üretim yükleri, yükün kürek mahkumları...

Bir taraftan birçok şeyin şifrelerini çözmeye çalışacağız diğer yandan şifre kırıcılarla uğraşacağız.

Yunanlı şair Konstantinos Kavafis bir şiirinde şöyle der..

"Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın. Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Bu kenttir gidip göreceğin yer. Bir başkasını umma - bir gemi yok, bir yol yok sana"

Ne dersiniz alır mıyız bundan bir ders?

Hiç sanmam.

Kurarız hayalini...

Ve şairin anlattığı gibi de yine aynı arazi etrafında döner dururuz...

Günübirlik giyilen kırmızı donlar...

Tarihe, atılan onca sözler mesajlar arşive manşet olur...

Bir sonraki seneye cilalanıp tekrar anlatılır.

Ne değişiyor ki?

Yahu mal aynı mal.

Bir yıl önce saat tam 23.59' daki insan 2 saniye sonra 00.01 de 'hop hop hop haydi değiş tonton mu oluyor"...

Yooooooo...

Anca o saatte seksi bakan pandalara bürünüyoruz...

Sabahta herkes kaldığı yerden yoluna devam ediyor.

Bir de piyangonun zengin ettikleri çıkardı eskiden ortaya.

Şimdi o da yok. 3'ün 1'i hesabı...

Bir bilet satılıyor, satılmayan üç biletin ikramiyesi 75 milyon Varlık Fonu'na aktarılıyor.

Elbet, varlığım Türk varlığına armağan olsun da!

Dedim ya...

Değişen ne var ertesi sabaha, yıla.