Sen, ben, bizim oğlan, haaa bir de bizim kız!

Külliye'de bir ödül töreni vardı..
Cumhurbaşkanı Erdoğan..
"Yılın İletişim Ödülü"nü Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a,
"Yılın Kitabı Ödülü" Hilal Kaplan'a,
"Yılın Köşe Yazarı Ödülü"nü ise Abdulkadir Selvi'ye verdi.
Ne dersiniz?
Başlıkla uyumlu mu?
Bugüne kadar birçok yazımda Hilal Kaplan, Abdülkadir Selvi yorumlarım yaptım.
Ama adı medya olan fakat tamamen siyasallaştırılan yapı içerisinde kim ne ödül alırsa alsın...
Boşlukların plaketlerinden öteye gitmez..
Çünkü inandırıcılığı yok..
Samimi değil..
Ve hâlâ aynı görüşteyim..
Adı gazeteci-yazar olan bu isimlerin asla toplumda karşılığı yok..
Hele ki..
Dün bölücü terör örgütü lideri Fetö ile yan yana fotoğraf çektirip..
Sosyal medyalarında yalayıp yutanların...
Bugün elde plaketle dolaşmalarıysa samimi gelmiyor.
Gazeteci işini bırakıp siyasal taşeronluga soyundukça hiçbir zaman güven vermez.
Ne vahim ki...
Bugün medyanın geldiği nokta işte budur.
Hatta tüm kamusal alanların siyasallaştırılması da sadece tek tip bakış açısını doğurur.
35 yıla varan mesleki hayatımda....
Dünden bugüne sayısız gazete haber, köşe yazısı, TV, haber program başarı ödülleri aldım. Bir gün öyle bir noktaya gelmiştim ki..
Hepsini bir kutuya koyup çöpe atmıştım...
Bugün siyasal gazeteciliğin geldiği noktayı gördükçe..
Ne kadar doğru yaptığımın bir kere daha farkına vardım.
Aşmamız gerekense..
Sen, ben, bizim oğlan..
Haaa bir de bizim kız muhabbetinin ötesi..
Bunu aşan topluma ulaşır..
Yok kriterler her daim kraker yapmaya devam edeceklerse..
Geçmiş olsun..
Oldu da zaten !