Simit, tokat ve anıran man'ler!

Yani elbet onun ekonomik gerçeklerini..

Birikimlerini..

Altını dövizi varsa sorgulama hakkımız yok.

Yada parası olanı..

Fakat ekonomi sorulduğunda Hülya Avşar "gerekirse simit yiyip, bugünleri geçireceğiz' diyorsa..

Orada durun derim...

100 gram simit bugün 2 lira..

250 gram normal ekmekte İstanbul Halk Ekmek'te 1 lira 25 kuruş

Bakkal ve fırınlarda 230 gram ekmekse 3.5 lira..

Örneği hanımefendi İstanbul'da yaşadığı için oradan verdim.

Vatandaşın simitle karnını doyurması için iki simide 4 lira vermesi lazım.

Yanına peynir, zeytinse seyirlik.

Yani Hülya hanımcığım artık simitle karın falan doymuyor.

Sizin ki sadece doldur boşalt geyiği sadece..

Bugüne Fatma Şahin'le yayında İHA'nin ses teknisyeni ve kameramanına fiili şiddet uygulayan gazeteci Muharrem Sarıkaya'yı kaleme alacaktım.

Olmayan aklım hiç anlamadığım ekonomiye kayıverdi.

Topladık, çarptık simit hesabını..Ne yersen ye içinden çıkılmıyor..

Neyse.. Görüntüleri izlediğimde kanım dondu.

Yüzüne tokat atmak. İtip kakalamak...

Her gün ekranda Ankara'nın her dönem yalakalığına soyununlar..

Gazetecilikten tv ekranlarına geçipte bu işin sistemin nasıl yapıldığından bir haber olan sonradan görmelerden ne beklenir ki?

Bunca yıl tv yayıncılığının içinde olan..

Programlar yapan, yöneten..

Tekniğin mantığınıda birebir bilen biri olarak o arkadaşa kalkan eli nefretle kınıyorum.

Birde hiç bir şey yokmuş gibi arkasına bakan söylenen Sarıkaya'ya mı yada konuşmasına hiç bir şey yokmuş gibi aynen devam eden Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin'e mi?

İnsan bir tepki koyar.

Hatırlıyorum sunucularından Hande Sarıoğlu sosyal medyada dans ettiği için kovulmuştu..

Sarıkaya'da Habertürk'te yöneticiydi.. Yazıyı kaleme alırken istifa haberini okudum..

Demiş ki.. "Bir an kontrolümü kaybettim ve yapmamam gereken, bana ve temsil ettiğim kuruma yakışmayan bir davranışta bulundum"

Sonrasında özür dilese ne yazar dilemese..

Hiç unutmuyorum...

Mehmet Gazioğlu iç işleri bakanı olduğu an..

Takip ediyoruz. Sonrasında uzun süre birlikte yöneticilik yaptığım eski çalışma arkadaşım Kerem Dağaltı'da o tarihin en az 20 kiloluk kamerası omzunda..

Kargaşa kalabalık içinde arada kaldık.

İşte o an Kerem, elinde kamerayla daha iyi görüntüyü alabilmek için benim omzumdaydı..

Bu iş sunucusu, yayıncısı, tekniği sesçisi, rejisi, muhabiri, kameramanı, montajcısı, habercisi, programcısı, asistanı birlikte yapılır.

El ele, yanyana, gerektiğinde de omzuna alırsın...

Tokat atanların bunu anlamasını beklemem ama işte bizim sektörde bunlardan çok var..

Uzun yıllar ana haber anchorman'lığı (sunuculuğu) yapan biri olarak sözüm şu..

Ekranları 'anıran man' lerden uzak tutun..