Parkta yogaya yasak. Konsere yasak.
Festivale yasak.
O'na yasak.
Buna yasak.
Son zamanlarda öyle arttı ki...
Peki nasıl analiz edelim bunu?
Yaşam tarzına müdahil olmak değil mi?
Kim, kimin ahlak bekçisi?
Kim, neye göre ahlaklı, ahlaksız?
İsteyen istediğini giyer...
Taytından, sutyenine...
Voleybol maçlarındaki şorta kadar takıntı neyin nesi?
Nereden çıktı bunlar?
Hiç bitmeyecek mi?
Bitmiyor...
Her güne mutlaka yeni bir yasaklı gündem ekleniyor.
Ama meselenin özü hep söylediğim gibi.
Her alandaki siyasallaşma.
Yaşananlarda sonuçları.
Peki bunlarla uğraşmak zorunda mıyız?
Bırakılıyoruz.
Pattt diye hatta avucumuzun içine hatta.
Saatli bomba gibi.
Benimsersen 'bizden', değilsen 'öteki'
Oysa...
“Testi yapmak istiyorsan eğer çamuru biçimlendiriyorsun; ancak istediğin şey çamurun kendisi değil içindeki boşluktur.”
İşte...
İçteki çamura bulanmış
boşluklarla aklı sıra şişeleri
dolduruyoruz da...
Kapak açık kalmış kardeş, bak akıyor...Şarıl şarıl hemde.
Toplumda karşılığı yok, olmuyor.
Herkesin kendi gerçeği, bakış açısı ve içinde bastırdığı açıkça ortadayken...
Asıl sorun...
Beyinlerdeki derin dekolte!