Önümüzde sürekli şiddet, saldırı, cinayet görüntüleri..
Kadınlara, gençlere, çocuklara, hayvanlara.
Daha vahimi olana bitene bakıp duruyoruz.
Diyarbakır'da kayıp Narin'i ararken aklımıza bir çok soru geldi..
'Hayır' diyorsun...
Olmasın, kaçırılmasın, öldürülmesin...
Düşünürken, aklından geçerken insan olanın içi acıyor..
İzmir'de arabasını işyeri önüne koyduğu diye itelenip yere düşen o kadının hali..
Mudanya'da bankta darp edilen bir diğeri.....
Metro'da seyahat ederken küçücük bir çocuğu tokatlayan...
Yerde masumca yatarken bir rezilin gelip köpekleri tartaklaması ve sonrasında suratında patlayan o tokatlar.. O an beynin duruyor..
Bunu nasıl yapabiliyorlar...?
Akıl sır almıyor..
Ne var ki şiddetin türü dozu hiç azalmıyor..
Azalmayacakta...
Cinsel şiddet..
Psikolojik şiddet...
Ekonomik şiddet...
Dijital şiddet...
Her türüyle karşımızda..
Karşı karşıya kalmakta an meselesi..
Ve denetlenemiyor..
Kontrol edilemiyor..
Önüne geçilemiyor...
Hala gözümün önünde Manisa'da oğlunun gözü önünde demir çubukla dövülen o genç kadın var..
Yerde dayak yerken, yardım için yalvarırken...
Yarım metre önünde ki sandalyede oturanlar seyrediyordu ya...
Aklımdan geçeni söylemeyeyim..
Sonuçsa her yaşananın ertesi günü, karşımıza maalesef daha vahimi geliyor.
Malum siyasetse sadece konuşuyor...
Sen konuşursan zaten yandın...
Bu toplumsal histeri halini bugün nasıl yola sokacağız gerçekten büyük muamma!
TARİHTE BUGÜN
30 Ağustos 1922 - Mustafa Kemal Atatürk’ün başkomutanlığında 26 Ağustos 1922'de başlamış,
30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın başkumandanlığında zaferle sonuçlanmıştı. Sadece vatanın düşman işgalinden tamamen kurtulmasını sağlamakla kalmamış 1920'de Meclis’in açılmasıyla fiilen kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağını da kanıtlamıştır. Önüne çağdaş uygarlığı aşma hedefini koymuştur.
GÜNÜN SÖZÜ
Şiddet sadece nefreti arttırır. (Luanne Rice)