Klasik bir söylem oldu; “En büyük suç savaş suçu.” Oysa günümüz dünyasında en kolay işlenen suç halini aldı. Özellikle İsrail için her yol meşru hale geldi. Büyük ağabeyi ABD’nin gücüyle efelenip soykırım bile yapıyor. Gazze’de dünyanın önünde kadın, çocuk demeden üzerine bomba yağdırıp insani yardımları bile engelliyor. Hızını alamayan İsrail şimdilerde İran için aynı yönteme başvurdu ama gördü ki kazın ayağı öyle değil.
İran belli bir medeniyete sahip olmasına rağmen İran İstihbarat Başkanı İsrail ajanı çıktı. Komuta kademesini en güvenli yerde, yatak odasında vurdu. Nokta atışı. Apartmanı değil olduğu katı, salonu değil yatak odasını. İçeriden mi satıldı bilemeyiz ama Türkiye’nin geçenlerde MİT operasyonuyla MOSSAD ajanlarının nasıl avlandığını ve istihbaratın ne kadar önemli olduğunu gördük. Devletin uyumaması, doğru refleks göstermesi ne kadar önemliymiş değil mi? Adamlar İran’ın içinde İHA üssü kurmuş. Aynı yöntemle Rusya’yı dağıtmadılar mı?
İçeride hain olmayınca devleti teslim almak kolay değil. Türkiye’de İsrail’in satın aldığı hainler var mı bilmiyoruz ama içerde sıkışınca çareyi Avrupa’ya ABD’ye şikayet eden yaratıkları biliyoruz.
İran’ın yapacağı hamlerinin dünyayı nasıl sıkıntıya sokacağı bugün daha iyi görülüyor. Hürmüz boğazını kapatması bile petrol arzını nerelere getirecek. Düşünmesi bile korkunç. Irak, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt hepsi etkilenecek ve petrol arzını etkileyecek. Avrupa ciddi manada kaosa sürüklenecek hatta Çin bile petrol, doğalgazdan etkilenecek olacak ki bugün pozisyon alıyor.
Eğer petrol sevkiyatının akışı durursa özel sektör 7 gün, Nato en fazla 25 gün stoğu ile baş başa kalcak. Yani bir deli kuyuya taş atıyor kırk akıllı çıkarmaya çalışıyor misali. Bütün bunlara rağmen ABD için İsrail’in güvenliği önemli, petrolün batıya serbest akması önemli, Ortadoğu’da ABD’den başka güç olmaması önemli. Eee şimdi Cem Yılmaz’ın dediği gibi; hadi, hadi… Ne olcak şimdi? Bu petrol fiyatlarının yükselmesi en çok kime yarar derseniz Rusya derim. Ancak bu durum Çin’i zor durumda bırakır, bunun da sonuçları ağır olur.
ABD okyanus ötesinden gelip, bölge ülkelerinin elinde bulundurduğundan fazla F35, F22, F16 uçaklarıyla yüklü savaş gemilerini getirip, efelenip bir de iyilik elçisi gibi davranıyor. Körfez savaşında aynı taktiği yapmadı mı? Tasmasını tuttuğu İsrail’i meşru hale nasıl getirdiler? 1979’da Rejim Paris’te kurulup Humeyni’yi Paris’ten Air France ile getirmediler mi? Şükür namazı kılarken ABD büyükelçisi arkasında değil miydi? Lübnan’ı işgal edip, İsrail güvende değil diyerek İsrail Nükleer Silah sahibi yapmadılar mı? Görevini tamamlatmadılar mı? Şimdi İran’ı parçalayıp, İran’ın devrik lideri Şah Rıza Pehlevi’nin oğlu Rıza Pehlevi gibi ABD’nin himayesinde bulunan, batıya yakın birisini getirtip, Büyük İsrail projesini uygulamaya çalışmıyorlar mı?
Bütün bunlar olurken her kriz bir fırsat doğurur misali Türkiye için önemli bir fırsat ve stratejik bir konu var; Güney Azerbaycan. Güney Azerbaycan’da 30 Milyon, İran’ın diğer şehirlerinde ise 15 Milyon Türk yaşıyor. Bunu Türkiye’ye entegre olacak bir yapıya dönüştürerek bu fırsattan yararlanılması gerektiğini düşünüyorum.
5. Filo merkezi Bahreyn’de bulunuyor. Bunun en önemli sebebi ABD’nin Hürmüz Boğazında söz sahibi olmak, petrol akışına sahip olmak istemesi. Özetle ABD için söz konusu petrol ve para olunca insanın hiç bir önemi kalmıyor çünkü kanla besleniyorlar. Irak’a demokrasi getireceğiz, nükleer silah var diye parçalayıp halkı perişan etmediler mi? Bugün halk yaşadıklarına bin pişman değil mi? İşlerine gelince demokrasi, insan hakları diyerek gerekli zulmü yapmıyorlar mı? Üstüne üstlük bir İsrailli yetkili Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ayar vermeye çalışıp suçlamaya kalkıyor. En basit tabirle hadi ordan! Bu ülkede savunma sistemi alırken muhalefet bize kim saldıracak diyerek kamuoyu oluşturmaya çalışmıyor muydu? Umarım neler yapmak isteğini anlamışlardır.
Hani Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra o müthiş çıkışı yapmıştı ya; “Bir taraftan FETÖ, bir taraftan PKK, bir taraftan DAEŞ, topunuuzzzz gelin. Şimdi olsa eminim der ki bir taraftan ABD, bir taraftan İsrail, bir taraftan Fransa Topunuuuuuuzzz gelinnnnnnn…
İsrailli bir gazetecinin sonunda hedef Türkiye derken içindekini açık açık dışa vuruyor. Şu bilinmelidir ki bu vatan topraklarından öyle Ortadoğudaki gibi bir metre kazınca petrol değil, şehit kanı çıkar. Bu millet asla diz çökmeyecek.
Gelin rahmetli Erbakan’ın o fıkrasını hatırlayalım;
Bir gün arkadaş gurubu bir Amerikan filimine gitmişler. İçerisinde Kızılderili gösteriliyor. Kızılderililer bir beyazı yakalamış, ağaca bağlamışlar. O sırada Kızılderililerin reisi bir kayanın üzerine oturmuş, karşısında bulutlu dağlar. O dağa bakarak purosunu içiyor, aralıklarla dumanını savuruyor. Diğer tarafta kazan kurulmuş, altında harıl harıl ateş yanıyor, su kaynamaya başlıyor. Ağaca bağlı beyazı birazdan kazana koyup haşlayıp yiyecekler. Sahne gulu gulu diye yamyam dansıyla başlamış. Artık ölüm saati geliyor. Ölüm saati yaklaştıkça ağaca bağlı beyaz adam tepinip duruyor. Korku, endişe hepsi var. Boncuk boncuk terliyor ve reise yalvarıp duruyor. Beni sakın öldürme, beni yiyeceksin de eline ne geçecek? Beni bırakırsan sana şöyle iyiliğim dokunur böyle iyiliğim dokunur falan diye dil döküyor. Bir yandan da uğraşıyor kurtulayım diye… Ama reisleri hiç istifini bozmuyor. Bir ara ipini gevşetiyor ama etrafı çevrili, yapabileceği tek şey reisin yanına gidip yalvarmak. Nitekim geliyor yanına; “Etme, eyleme…” Sadece yalvarıyor, yalvarıyor. Nihayet lütfedip reis yüzünü dönünce acaba reis ne diyecek bu beyaza diye bekleyen seyirciler o muhteşem cevabı duyuyor.
Söylediği söz şu: Mesele basit GEBERECEKSİN. Dönüp purosunu çekmeye devam ediyor. Şimdi mesele aslında basit. Netanyahu ve Trump GEBERECEKSİNİZ. İşin sonuda bu ölüm var ve siz tarihte hiç iyi anılmayacaksınız.
Bursa kadim bir şehir hiç bir zaman vatanına ihanet etmedi etmeyecek. Bu kadar yaşananlara bu kadar operasyonlara rağmen hiçbir zaman bu şehre leke gelmedi. Kimseye ne uşaklık ne ajanlık yaptı. Hep diklenmeden dik durdu. Durmayada devam edecek. Kalın sağlıcakla.
Bir romen atasözü der ki: Köpekler istedi diye, atlar ölmez.