Enflasyonda Avrupa'da birinci dünyada onbirinci sıradayız

Ülkemizde gün geçmiyor ki yeni bir büyük problemle karşılaşmayalım. Günlük yaşıyoruz bu bugünün sorunu değil uzun yıllardır plansız, programsız, stratejik yaklaşımlardan yoksun, kaynak ve risk yönetiminden uzak, tesadüflere bağlı bir yönetim şekli. Bir bakıyoruz, bir gün büyük ihracat hedefleri koyarak ne kadar çok ihracat yaptığımızla öğünüyoruz, birkaç gün sonra yaşanan bir enerji kriziyle birdenbire neredeyse tüm ülkede üretimi durduracak, ihracat taahhütlerimizi yerine getiremeyecek seviyeye gelebiliyoruz. Bir anda kurdaki büyük değişimleri, büyük bir hızla yoksullaştığımızı, pahalılığı, enflasyon artışında tüm dünyada önderlik ettiğimizi bile unutabiliyoruz. Unutmadan yazayım bakın bizi dünya kıskanıyordu ya(!) enflasyonda AB içinde Almanya (%5,8) İtalya (%3,8) Fransa (%2,8) Danimarka (%3,1) İsveç (%3,3) gibi  Bu yedi ülkenin toplam enflasyon rakamı 35,7 iken bizde ise resmi rakamlara göre 36,1 le yedi ülkenin toplamını geçmiş bulunuyoruz. Gerçekten bunu nasıl yapabiliyoruz diye bu ülkeler bize hayret ve hayranlıkla bakıyorlar bizi kıskanıyorlardır. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), Avrupa Birliği (AB) ve Euro Bölgesi'nin Kasım ayı yıllık enflasyon verilerini yayımladı. Buna göre, Eurostat’ın Kasım ayındaki raporuna göre enflasyon %4,9 dur. AB de Ağustos 1991’den bu yana enflasyon 31 yılda kaydedilen en yüksek seviyeye ulaşmasına rağmen Türkiye bu oranların çok üstünde olup 6,1 le Avrupa da birinci Dünyada ise Suriye, Arjantin, Zimbabve, Surinam, İran, Etiyopya, Angola gibi ülkelerden sonra 11. sıradadır. Bu arada Avrupa yatırım bankası (ECB) da aralık ayında Euro bölgesi enflasyon beklentilerini revize ederek 2021 için yüzde 2,6’ya, 2022 için de yüzde 3,2’ye yükselttiğini belirtmek isterim. Bu bilgilerde Avrupa da et, süt, akaryakıt, enerji gibi emtialar da  fiat artışlarını örnekleyerek bizdeki durumu örtmeye çalışan bazı yandaş yazar ve programcılara kısa bir bilgi notudur  

DOĞALGAZ KESİNTİSİ NEDENİYLE OSB LER DURMA NOKTASINA GELDİ

Maalesef benim de yazı yazarken bile önceliklerim gündeme bakarak bir anda değişebiliyor örneğin geçen haftadan başlayarak iklim değişiklikleri küresel ısınma, yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili yazayım derken yine bu kavramlarla eşdeğer ani olarak yaşadığımız enerji krizini öne alma ihtiyacı hissettim. Yıllardır enerji üretiminde çeşitlilik gerektiğini, mevcut durumu yenilenebilir enerji kaynakları ile dengelemesinde, enerjinin dışa bağımlılıktan kurtulmasının son derece stratejik bir yaklaşım olduğunu söyler dururuz ama dinleyen kim? Hatırlıyorum da enerji üretiminde 90 lı yıllarda bir ara doğalgazın üretimdeki oranı otoprodüktörler ve DKÇ Santralleri ile P lileri bulmuş meslek odalarıyla birlikte bundan süratle vazgeçilmesi gerektiğini günlerce aylarca bıkmadan söylemiştik. Şimdilerde doğalgazdan üretim oranı 0 lar seviyesine düşmesine rağmen geldiğimiz duruma bakın sanayi bölgeleri doğalgaz kesintisinden ötürü önümüzdeki hafta kısmi olarak kapanıyor. 35-40 yıldır görev yaptığım sanayi bölgelerinde böyle bir kesinti  ilk oluyor. İran'ın Türkiye'ye doğalgaz sevkiyatını durdurmasının ardından Türkiye genelindeki organize sanayi bölgeleri ile tüketimi 1600 kilovat saat büyük sanayi kuruluşlarına elektrik tüketimini sınırlandırıldı. OSB'lerin yaşayacağı doğal gaz sıkıntısına, elektrik kısıtlaması da eklendi. Kentimizde ise NOSAB DOSAB başta olmak üzere Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü haftanın ilk üç gününde sınırlama uygulayacak olup koskoca sanayi bölgeleri şimdilik toplam  72 saat (3 gün) kapanacak ve üretim duracak. Botaş ve Enerji bakanlığının bu tür risklere karşı bir planının olmadığı görüldüğü gibi bu kesintinin nedeninin de arka planında ne olduğu halen belirsizdir. Bu kesinti sanayici ve ihracatçıyı çok zor duruma düşürecek. Enerji maliyetlerindeki 5 lere varan artışlardan sonra bir de enerji arzın da böylesi bir sorunun yaşanması üretimi, ihracatı, verimliliği son derece olumsuz etkileyecek, geç teslimlerden ötürü gelebilecek  cezalarda sanayiciyi çok zor duruma düşürecektir.