Hava Durumu

Bir Boğaziçi yazısı -2-

Yazının Giriş Tarihi: 19.02.2021 08:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.02.2021 08:17

Boğaziçi Üniversitesi devlet üniversitesi olmasına rağmen akademik olarak kendine özgü bir getto oluşturmuştur demek yanlış olmaz. Akademisyen Mim Kemal Öke Boğaziçi Üniversitesi'ndeki dışlayan, ötekileştiren anlayışı şöyle anlatır."Boğaziçi üniversitesi liberal ve farklılıkları içerisinde barındıran bir kurumdur diyemeyeceğim. Beni aldatmayın çünkü sizin içinizden geldim. Senin milliyetçiliğinden, dini yönünden hoşlanmıyoruz. Seni de burada istemiyoruz" dediler bana.

Okulun kuruluşundaki amaç, bu toprakların zeki çocuklarını seçkinci bir kimliğe büründürüp batı için devşirmektir. Bu devşirme işini de başka devletler için bizim devlet üniversitemiz kurduğu kast sistemi ile akademik kadro eliyle yapıyor.

Nasıl olur diyenlere hatırlatalım: ABD, Robert Kolejin üniversiteye dönüşmesi izni verilsin diye Türkiye'ye atom reaktörü vermeye hazırlandığı gerek Türkiye, gerek Amerika'da basına yansımıştır. ('Türkiye'nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı', Cangül. Örnek, Say: 249-251, Can Yayınları, 2015.)

Protestolarda dikkatinizi çekmiştir. Tek bir başörtülünün bile asistan olmadığı bu öğretim kadrosu, protestolarını etkili hale getirmek için başörtülüleri en ön safhaya yerleştiriyorlar. Yeni "hürriyet kadın" imgesi, başörtü üzerinde piyasaya sürülüyor. Arkada bulunan güç öyle bir güç ki, başörtülü ile eş cinselleri bir arada yürütebiliyor.

Özerklik demelerine maalesef inanamıyoruz. Dört yıldır rektörler aynı şekilde atanıyor ses yok, darbe dönemlerinde binlere varan öğretim üyesi, okullardan atılırken gıkı çıkmayanların derdi, sıra kendilerine gelince; "devlete, bizim tekerimize çomak sokmayın biz kurulu düzenimize sizi dokundurtmayız! diklenişidir" Joe Biden'ın ABD başkanı seçilmesinden sonra Türkiye'de bazılarının biti kanlandı. Gazeteci Nuh Albayrak yazmıştı. Menderes 26 Mayıs 1960 günü Eskişehir'e gitmişti. "Benim okulum" dediği Hava Harp Okulu'nda askeri öğrencileri selamlarken, subayların bir kısmı kendisine yumruk sallamıştı. Bu terbiyesizlik yetmezmiş gibi, selamlama sırası tören mangasına geldiğinde; komutanın "Geri dön..." emri üzerine Menderes'e sırtını dönen askerler, 10. Yıl Marşı söyleyerek gitmişti. Tabi ki bu yapılanların tamamı üzerinde çalışılmış; organize bir isyan hareketi idi. Bu darbecilerin günümüzdeki izdüşümleri de, iki gün önce; aynı yöntemi, Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan yeni rektöre kıçlarını dönerek uyguladılar.

Darbe tarihimizden bir örnek daha verelim (Türkiye'de yapılan bütün darbelerin arkasında ABD vardır. Başkanın Cumhuriyetçi veya Demokrat olması fark etmiyor) 27 Mayıs'a giderken 28 Nisan olaylarında polis ile öğrencileri çarpıştırdılar. Ardından Et-Balık Kurumu'nda "öğrenciler kıyma makinelerine atıldı" propagandası ile kaos ortamı yaratıldı. Bunların benzeri Kaos ortamları 12 Mart ve 12 Eylül öncesinde, değişik boyutlarla, 28 Şubat darbesinde de Fadime-Müslim mutasyonu ile devam ettirildi. Bugün aynı olayı Boğaziçi üzerinden ellerini ovarak yapmaya çalışıyorlar. İçeride yerli taraftarlar (işbirlikçi) eliyle Türkiye üzerinde çirkin planlar deneniyor.

Prof Dr Ergun Yıldırım "Devletin en fazla imkânlarla donattığı ve en zeki evlatların gittiği bu üniversite, kurtarılmış mahalleyi andırıyor. Bu mahalle beyaz, seçkinci, kibirli, batıcı, seküler ve sol. Bu beyaz üniversite mahallesi, şimdi kazan kaldırıyor ve "istemezük" diyor. Meseleyi üniversite sınırlarının ötesine taşıyor. Üniversitelerin elbette kamusal aydınlatma rolleri var. Ama buradaki aydınlanma despotizmi! Biz en iyi bilenleriz ve sizler de buna tabii olacaksınız! ABD neo-liberalizmin solcu yeniçeriliği!" diyor ki çok doğru bir tespittir. Tarihi seyir ele alınınca; bu gün emperyalist ABD'nin akademik üslerinden Boğaziçi olaylarına en ciddi karşı koyuşu göstermesi gereken kesim sol kesimdir. Erdoğan düşmanlığı, düşmanımın düşmanı dostumdur mantıksızlığı, Türk soluna 28 Şubat benzeri bir ilke karartması yaşatıyor. 28 Şubat'ta ciddi bir hayal kırıklığı yaşadık.

Bunu söylediğimiz zaman bize "İran örnek gösterilir" Türkiye için böyle bir bahane, üretmek; saçmalığı entel badana ile örtme gayretidir.

Düzenin yabancılaşması çalışmasında İdris Küçükömer hoca "solumuz sağdır bizim" derken ne kastettiğini Murat Belge bir yazısında şöyle özetler. "Sosyalist hareketin birinci özelliği düzene muhalif olmasıdır; Mustafa Kemal'in CHP'si ise düzeni kuran partiydi. Atatürk kendisi değil ama yakın çevresi, Yunus Nadi, Falih Rıfkı, Mahmut Esat, Recep Peker, Şükrü Kaya v.b. hepsi Mussolini hayranıydı."

Türkiye'de CHP statükoyu savunmasına rağmen sol olarak nitelenmiştir. Konumuza dönersek; İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan "Yenidünya düzeninde" ABD eğitim yoluyla yeni bir tahakküm kurmayı başardı. 1947 yılında Türkiye ile yapılan eğitim anlaşmasıyla bu tahakkümünü pekiştirdi. 1963 yılında Barış Gönüllüleri adı altında ABD'li ajanlar İngilizce öğretmeni sıfatıyla okullarımızda cirit attı. Boğaziçi üzerinden başlatılan fırtınada gemimizi sağ salim limana yaklaştırmak istiyorsak, yaşananlara bu perspektifle bakmamız lazım. Mesele sadece rektör ataması ve Boğaziçi Üniversitesi değil. (Hüseyin Likoğlu) Boğaziçi Üniversitesinden öyle görüntüler alırsınız ki;

Daha dün 13 canımızı şehit eden PKK'nın kuruluş yıldönümü halaylarla kutlanabilir, kutlanmıştır ayrıca, öte yandan Mehmetçiğin Afrin zaferini kutlayanlara, millî güçlere, bir karşı duruşun var olduğu yapıyla karşılaşırsınız.(fişlenirsiniz, önünüz kesilir)

Arkadaki güçler kim olursa olsun Cumhurbaşkanı'nın, "Hani siz teröristlerin yanında durmuyordunuz, hani siz PKK, YPG, PYD' nin yanında değildiniz? Bal gibi de yanındasınız ve arkasındasınız" netliği ile mücadele, bağımsız Türkiye için yeni ve doğru olan ekoldür. Okul ve rektörlük ise sadece semboldür.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.