Hava Durumu

Birinci adam, ikinci adam

Yazının Giriş Tarihi: 09.10.2020 08:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.10.2020 08:12

Birinci adam güneşi, ikinci adam gölgeyi sever.

Bernard Shaw

Tarih 17 Eylül 1937 Bakanlar Çankaya'ya davetli idiler, akşam sofrasında dost meclisi birazda kalabalık bir haldedir. Atatürk Orman Çiftliğinden tutunda, dış politika ve ziraat vekaleti (tarım bakanlığı) ile ilgili konular dile getirilir. İsmet İnönü "Yani Zıraat Vekili'nin çekilmesi isteniyor. Tıpkı bundan evvel yapıldığı gibi fikrim alınmaya lüzum görülmeden vekillerim (bakanlarım) istifaya icbar ediliyor (zorlanıyor) en mühim memleket davaları hep sofra başında kararlaştırılıyor! Sofradan emirler alıyoruz." diye isyankâr bir eda ile konuşur.

Atatürk'ün yanındaki herkesin hükümet işlerine karışmasından da şikayetçi olur. Kavga hararetli bir tartışmaya dönüşür ve ağır sözler söylenir. Sofrada toplanmış olan dost meclisi erkenden dağıldı. Eskiden de böyle çok tartışmalar yaşanırdı fakat ertesi sabah İnönü, Atatürk'ün yanına gittiğinde "Canım sen bildiğin gibi yap" cevabını alırdı. Fakat son dönemlerde bu hararetli tartışmalardan sonra İnönü, Atatürk'ten bu cevabı almıyordu. (İsmet İnönü Abdi İpekçi'ye verdiği röportajda bu kavganın sebebini 'gündelik şeyler, her arkadaşın başına gelen durumlar' olarak tanımlar)

Ertesi günü İstanbul'da Tarih ve Dil Kurultayı yapılacaktı. İnönü ve Atatürk aynı trenle kurultaya gitmekteydiler. Atatürk, İnönü ile kısa bir görüşme yaptı: "Şimdiye kadar bin meselede bin defa kavga ettik fakat dün akşamki bayağı aleni oldu. Ben şimdiye kadar her işte mutabık olduğumuzu sanıyordum... Dün geceki halinden anladım ki yanılmışım. Mademki aramızda mutabakat yoktur, bu vaziyette artık teşrik-i mesai edemeyiz (birlikte çalışamayız). Biraz çekilmen, istirahat etmen lazım, biraz ara verelim" dedi. Bu teklifi hemen kabul etti. Atatürk "aklında bir isim var mı ?" diye sordu. İnönü hiç kimseyi kendi makamına teklif etmedi. Bu sefer Atatürk Celal Bayar dedi. İsmet Paşa "İsabet buyurdunuz, her hususta olduğu gibi" diye karşılık verir.

Kurultayda yan yana, aynı locada oturuyorlardı. İnönü bir kağıda "Bana dargın mısın?" diye yazarak Atatürk'e verdi. Atatürk cevaben: "Hayır her şeyi unuttum, bildiğin gibi arkadaşım ve kardeşimsin" yazmıştı. Mesajlaştıkları bu kağıt İsmet İnönü tarafından saklanmıştı ve günümüzde halen muhafaza edilmektedir.

İstanbul'daki Dil Kurultayından hemen sonra, Atatürk, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı çağırttı, "İnönü'yü görevden alacağını, ordunun buna tepkisinin ne olacağını" sordu "Muvafıktır Paşam" dedi Mareşal.

Fahrettin Altay, anılarında, Atatürk'ün İnönü kaynaklı bir 'oldu-bitti''ye karşı önceden orduyu bağladığını yazar. Çünkü her ikisi de komitacı bir gelenekten geliyordu.

(Anadolu Ajansı: 21 Eylül 1937 haberi) "Başvekil (başbakan) Malatya mebusu İsmet İnönü'ye talep ve ricası üzerine Reisicumhur Atatürk tarafından bir buçuk ay mezuniyet (izin) verilmiş ve Başvekâlet vekâletine (başbakanlığa) İktisat Vekili Celal Bayar vekâleten tayin edilmiştir. (atanmıştır)" (oysa İnönü azledilmiş, "görevden el çektirilmiş" bir nevi emekliye sevk edilmişti)

İddia edilir ki; Atatürk, İsmet'in başbakanlıktan ayrıldıktan sonra rahat durmayacağını bildiği için kendisine Londra Büyükelçiliği'ni teklif ettirmiştir. Tevfik Rüştü ret cevabını getirince de,"Hımm, demek bizimle uğraşacak," demiştir. Gerçekten de İnönü adını unutturmamak için çeşitli oyunlara girişmişti. Mesela Hipodroma at yarışı seyretmeye gidip halkın arasına oturmuş, halk ta bu mütevaziliği (!) görünce kendisini alkışlamıştır. Atatürk, bu olayı "İnönü'yü ben bilirim, bizim zayıf anımızı kollayacaktır," demiştir.

Yakın arkadaşı Kılıç Ali, İnönü için "İmandan fitneye kadar her sahada şeytan" der (Bozdağ,1972) Tarihçi Cemal Kutay kendisiyle yapılan bir söyleşide bir adım daha ileri gider: İsmet İnönü'nün Millî mücadelede bir rolü olmamıştır. Çünkü İnönü o günlerde, İstanbul Hükümetinin Sadrazamı olan ve aynı zamanda Harbiye Nazırlığı (Milli savunma bakanlığı) makamında da bulunan meşhur Damat Ferit Paşa'nın müsteşarıdır.

Atatürk ülkeyi kurtaracak çareler peşinde koşarken o, Kâzım Karabekir'e "Ağa olup çiftçilik yapmayı" teklif etmiştir. (Şevket Süreyya Aydemir, 2. Adam 1.Cilt, sf.127)

Kurtuluşun Amerikan mandacılığına sığınmaktan geçtiğini düşünen İsmet Paşa Milli Mücadelenin başarı ihtimalinin arttığını görünce, "mandacılıktan" vazgeçip, "kuvva-yı milliyeci" olma yolunu seçmiştir. Anadolu'ya (geriye dönmemek üzere) esas geçişi 9 Nisan 1920'dedir. O tarihten itibaren de Atatürk'ün hiç bir sözünden çıkmamış görüntüsünü ustalıkla vermiş, nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. Atatürk bütün bunları çok iyi bilmektedir. Bunun içinde tedbirli ve dikkatlidir.

İsmet Paşa hakkında yakın tarihçiler, gazeteciler, yazarlar, hatıratlarında da siyasiler bunları kayıt altına alırken; yine dönemin yakın tanıklarından iki CHP milletvekilinin (her ne kadar o sözler kavgalı dönemden önce söylendi dense de) naklettikleri lehte ifadeleri buraya alalım.

Falih Rıfkı Atay bizzat Atatürk'ün ağzından "Çocuklar eğer Çankaya'da rahat edebiliyorsam, İsmet sayesindedir." Sözünü nakleder.

Yakup Kadri de Atatürk'ten "Çocuklar ben ölürsem İsmet Paşa'nın peşinden gidin" dediğini aktarır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.