Hava Durumu

Buçuktepe'den Şehitler köprüsüne -5-

Yazının Giriş Tarihi: 21.02.2020 07:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.02.2020 07:58

12 Eylül 1980 darbesinin gerekçelerinden biri de 6 Eylül 1980 tarihinde Konya'da yapılan Kudüs mitingidir. İsrail 23 Temmuz 1980'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan etmiş, söz konusu karar 30 Temmuz 1980 tarihinde Knesset'te (İsrail Parlamentosu) onaylanmıştı. Türkiye'de 28 Ağustos 1980'de tepki olarak Kudüs'teki Başkonsolosluğu kapatıp İsrail ile ilişkileri maslahatgüzarlık seviyesine indirmişti. İsrail'e bu planını açığa vurma cesaretini Mısır'ın ihaneti sağlamıştır. Devlet başkanı Enver Sedat 26 Mart 1979 tarihinde İsrail'i tanıyan barış antlaşmasını imzalamıştı. Dolayısıyla ilk tanıyan Arap ülkesi olmuştu. (Enver Sedat'a bu ihanetinin bedeli daha sonra canı ile ödetilmişti) Arap ülkeleri Mısır'ın üyeliğini askıya almış, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ise Enver Sedat için hain demişti. İslam dünyasında böyle bir iklim varken, Konya'da 100 bin kişilik bir kalabalık miting için toplanıyordu. Bu tip kalabalıklar gizli yapılanmaların provokasyon yapmasına elverişli ortamlardır.

MSP' den Konya Belediye Başkanı seçilmiş olan Mehmet Keçeciler (1980 sonrasında ANAP'ta siyaset yapmıştır.) mitingde "İstiklal marşı okunurken oturanların devletin provokatörleri olduğunu söyler, işin doğrusu istiklal marşını megafonla bizzat Necmettin Erbakan okutmuş marş okunurken oturanlardan bir kişi bile daha sonra yakalanıp yargılanmamıştır" Darbe ekibinden Ali Haydar Saltık 29 Ekim 1980 tarihli basın toplantısında "Konya mitingi 12 Eylül'e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olmuştur" demiştir
Kudüs Türkiye'de 1980 darbesinden sonra gelen 28 Şubat Post modern darbesine giden kapıyı da aralamıştır. Ankara Sincan'da Refah Partili belediye tarafından düzenlenen Kudüs gecesinden sonra 4 Şubat 1997 tarihinde tanklar ilçe sokaklarında yürütülmüştü.
Darbelerle ilgili dikkat çeken bir tespit; 1960 darbesinde iktidarda Demokrat Parti vardır. 1971 muhtırası ve 1980 darbesinde Adalet Partisi, 28 Şubat 1997 Post modern darbesinde Refah Partisi, 27 Nisan 2007 E-Muhtırası ve 15 Temmuz 2016 püskürtülen darbede AK Parti iktidardadır. Özetle bütün darbeler sağ partilere yapılmıştır. Sol partiler iktidar yüzü mü gördü diyenler olabilir ama 1960 darbesinden sonra koalisyonun başbakanı İnönü'dür.1970-80 arası Ecevit'in başbakan olduğu CHP hükümetleri vardır.1990 sonrası yine Ecevit'in azınlık ve koalisyon başbakanı olduğu kabineler vardır. Kısaca sol partili bir başbakana asker müdahalesi yoktur.

28 Şubat darbesine gelirken Türkiye ne haldeydi? Devlet kurumları paralarını resmi mevduat adıyla %10 faizle bankalara yatırıyor, para ihtiyacını da yine aynı banka sisteminden %135 faiz ödeyerek karşılıyordu. Kısaca %125 ütülen bir Türkiye vardı. Erbakan'ın havuz sistemi denen Kamu tek hesabı ile buna son verildi ve kamunun bu zararı önlenmişti. İşçi memur ve emekli kesime de ciddi kaynak aktarılmıştı.
Bu hamle ile Türkiye'de faiz oranları %135 iken %70'lere (neredeyse yarı yarıya) inmiştir. Tabii ki gümrük duvarlarının koruması altında, ithal ikamesine dayalı; semiren ve sömüren komprador burjuvazi bundan rahatsız olacaktı. Kimdi bunlar? İstanbul sermayesi demek doğru tanımdır. Bu yapı darbeleri hep desteklemiştir çünkü darbeler onların çıkarlarına zarar vermemiştir. Millet fakirleşmiş onlar zenginleşmiştir.

28 Şubat post modern darbesinin ardından Hazine'nin faiz harcamaları 1997'de 1,7 milyar lira tutarken, 1998'de 5.6 milyar, 1999'da 10.7 milyar liraya yükselmişti.
Türkiye darbe destekçilerinin faiz ve rantlar yoluyla kolay para kazandığı bir ülkeye döndü. İçleri boşatılan kamu ve özel bankalarının Ali Babacan'ın tespitine göre Hazine'ye maliyeti 380 milyar liraya ulaşmıştı.
27 Nisan e-muhtırasında bile bir gecede büyük para kazananlar olmuştu. 26 Nisan Perşembe günü borsa 48 bin 33 puanla rekor kırmışken; 27 Nisan Cuma gecesi verilen e-muhtıra sonucu borsa 43 bin 528 puana gerilemiş hisseler o üç günde 20 milyar dolar azalmıştı.
Bu bir rakam bugün için bile bir ülkenin diğer bir ülkeye savaş açma sebebi olacak büyüklüktedir. Şunu unutmayalım; bir puanlık faiz artışının Türkiye'ye faturası yıllık yaklaşık 2,5 milyar liradır. Bu nedenle darbe demek soyulmak fakirleşmek demektir. Darbe; demokrasinin kötü yola düşmesidir, ayıbıdır.
Erbakan'ın sonradan belgesini de gösterdiği; ABD dışişleri bakanlığının Ekim 1996 tarihli çok gizli başlıklı diplomatik bir kriptosu "...Türk askeriyesi harekete geçmeye zorlanmalıdır" talimatını içeriyordu. Bundan sonrası; işin darbeye gerekçe bulma tiyatrosudur.
Başbakanlıkta verilen iftar, Fadime Şahin Müslim Gündüz, Ali Kalkancı askerden brifing alan Hakim ve Savcılar, İkna odaları, Sincan'daki tanklar gibi olayların tamamı "cambaza bak cambaza" kumpanyasıdır.
Sonuçta; dışarıda ABD İçeride İstanbul sermayesi/TÜSİAD gibi yapılar kazanan, bizler millet olarak kaybeden olduk.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.