Hava Durumu

Derviş hırkası ile PR

Yazının Giriş Tarihi: 05.06.2020 08:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.06.2020 08:06

Hemen herkesin kullandığı 'Reklamın iyisi kötüsü olmaz' diye bir önerme vardır. Bu ilk anda doğrudur ama biraz zaman geçince foyalar ortaya çıkar. Mesele: bu foyanın güçlü bir şekilde duyurulmasıdır. Yoksa kötü reklam etkisini sürdürür.
Geçen haftaki yazımızda İstanbul Belediyesi'ni güya kötülemek amacıyla "pandemi tedbirlerini hiçe sayan kalabalık insan grubu, topluca bir duraktan otobüse binmişler, görüntüleri de çekip paylaşmışlar" "Fazilet Durağı" palavrası dediğimiz bu olayı "Organize Kötülük" olarak ilk önce İBB başkan danışmanı Murat Ongun köpürtür. İnsanlar buna inandı mı? İnanmak ne kelime iman ettiler.
Çünkü bu haberin üzerine muhalif gazeteciler Can Ataklı, İsmail Saymaz, Ayşenur Arslan, Merdan Yanardağ, Nevşin Mengü ve Fox TV'- den Fatih Portakal balıklama atladılar.
İBB başkanı hem konuştu, hem lanet okudu hem de savcılığa suç duyurusunda bulundu.
İşin doğrusu İBB, sosyal mesafe için sefer sayılarını artırması gerekirken tam aksini yapmıştı. Şehirdeki 30 hattı tamamen iptal etmiş.
Diğer hatlarda sefer sayılarını azaltmış, metrolar da vagon sayıları düşürülmüştü. Tam bir akıl tutulması yaşanmıştı.
Tahminim bu yanlışı örtebilmek için Fazilet durağı yalanına sarıldılar. Mahkeme kararı ile gördük ki; "Organize Kötülük" diye bir şey yok "organize rezalet var" hatta gazeteci Nedim Şener'in yazdığı gibi "Organize aptal durumuna düşmek var" şimdi yapılması gereken nedir? Burada ismi geçenlerin tamamının, İBB başkanı en başta olmak üzere, öyle yarım ağızla değil, hakkını vererek özür dilemektir. Ama işlerine gelmez ve dilemezler.
Dilemedikleri sürece de ilk yalana inananlar inanmaya devam edecektir. Organize yalan işte böyle bir şeydir. Kolay temizlenmiyor. Rusların sık kullandıkları bir sözü de hatırlatalım "Yalancılık, bozuk para gibidir. Uzun süre geçindirmez" derler. Bu yalan mahkeme sayesinde yatsıya bile varamadı.

ÇOK GÜZEL ALGI YÖNETİMİ VAR

İBB de; geçen yazımda da belirttiğim bu gibi olayların tamamı; birer cezbe halidir ki daha çok cezbeler göreceğiz. Tasavvuf kültürümüzde, yükseldikleri makamı sindiremeyenlere "meczup" denir. Meczuplardan da cezbe eksik olmaz.
O makama gelirken "İstanbul senin" diye bir slogan kullanıldı ki hâlâ kullanılıyor. Öğrendik ki; AK Parti döneminde İstanbul kart adına on yıl kullanılmak üzere bu sloganın marka tescili yapılmış, ayrıca TV kanallarında da yayınlanmış bir slogan. Hatta eski başkan Mevlüt Uysal kampanya döneminde bu slogan araklama (!) işini eleştirmişti. Yalan var, araklama var, nereden bakarsan defo var. Hizmete sıra gelince çok güzel algı yönetimi var.
Seçimin üzerinden henüz bir yıl geçmeden makyaj akmaya başladı.
Güngören sınırları içinde CHP'nin seçimde işbirliği yaptığı bir partinin mensubuna verdiği iddia edilen bir büfe olayı var ki evlere şenlik. İtiraz üzerine kaldırılıyor, büfe bu sefer bir başka yere konuyor ve İBB zabıtaları önünde nöbet bekliyor.
Konu İBB meclisine getiriliyor, suç duyurusu yapılacak noktaya gelince büfe kaldırılıyor. (İnsanın aklına: diyet borcu ödenmesine mani mi olundu diye hınzırca sorular geliyor)
İBB'nin yardım kolisi için gündeme düşen uçuk koli fiyatı tam bir lastik patlaması idi. Ama başkanımızda laf çok (çevir kazı uyanıklığıyla) o koliler prototip idi, yağını artırdık pirinç ekledik vs. açıklamasıyla zihinlerdeki kuşkuyu savdığını zannediyor.
Suriye altını nedir bilir misiniz? Altın suyuna batırılmış, görsel olarak gerçeği gibi duran hatta bir yıl, iki yıl kararmaz garantisi ile satılan çakma altınlar vardır. Bazı illerimizde bu çakma takılarla düğünler yapılıyor, düğünden sonra sorulunca da "Çalınmasınlar diye altınları bozdurduk" diyerek gerçeği gizliyorlar.
Düşmanlık üzerine kurulu bir seçim stratejisi, gerçekleri örten, tekrara dayalı yalan taktiği ile altın suyuna batırılmış başkan seçtirebilirsiniz. Mesele, Fuzuli'nin "Yalan ile kurulan yuvanın saadeti de yalandır" durumuna düşmemektir. Mesele seçildiğin kentin sorunlarını çözmek insanını mesut etmektir.
Son seçimde birlikte yol yürümeleri teorik olarak mümkün olmayan İyi Parti ve HDP'nin pratikte aynı değirmene su taşıdıklarına tanık olduk. Bu organizasyonları yaparken CHP, "ben bildiğiniz CHP değilim edasıyla, sırtında derviş hırkası ile sahne alıyordu." Derviş hırkası nedir derseniz? Hz. Süleyman döneminde, kanadını kıran dervişi şikayet eden kuş'a;
Neden kaçmadın? Sorusu sorulunca;
Derviş hırkası giymişti zarar vermez dedim, avcı hırkası giymiş olsa; kaçardım.
Hz. Süleyman kısas yapın kanat kıran dervişin kolunu kırın deyince; Kuş itiraz eder, "Kolunu kırmayın derviş hırkasını çıkarın, onunla aldatıyor"

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.