Hava Durumu

Dilin (lisanın) kadar varsın (5)

Yazının Giriş Tarihi: 21.01.2022 08:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.01.2022 08:09

Şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler anlatıyor. Batıda 8 yıllık eğitimde çocuklar, 71bin kelime ile yazılmış kitaplarla yetişiyor. İngiltere, Almanya, Fransa böyledir. Japonya da 40 bin, İtalya da 32 bin,  bizde ise 6 -7 bin kelime ile yazılmış kitaplarla yetişiyor. Bizim çocuklarımız bunun yüzde 10 u kadarıyla düşünüp konuşmaktadır. “İnsanlar kelimelerle düşünür kelimelerle konuşurlar”.  Düşünce sınırlarınızı kelimeler tayin eder. Kalkınmak için düşünmek, Bunun içinde okumak gerek.

1980 öncesi ortalama rakamlarla ABD de her yıl bin kişi için 4000 kitap basılıyordu.

Almanya da 1000 kişiye 2700 Fransa da 1700 Japonya da 1000 Türkiye de ise 7 sadece yedi. Bu gün 7 sayısı on kat artsa 70 eder. ABD ise bizimkinin tersine on’da bire inse 400 eder. Farkı fark ettiniz mi? Kitap bizim ihtiyaç listemizde 122. Sıradadır. Batı dünyasında ise 18.sırada yer alıyor. Bu gün bu rakamları güncellemek mümkün ama İnternet çağında sağlıklı sonuç almak mümkün değil. Üstelik sosyal medya yüzünden kitap okuma alışkanlığı yok oluyor. Komik ama İnternette yazılan yazıları üşenip okumayanlar için “sesli makale, makale dinle vb” gibi mecralar bile var.

Filozof Wittgenstein  “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır”, demiştir. Bizimde dilimizi bu gözle görmemiz gerekirken çok keskin devrim yapıldı. Yazar M. Necati Özfatura bu durumu şöyle özetler: “Kazım Karabekir Paşa harf devrimine ilmi bir savunma ile karşı çıktı. Azınlık olan gayrimüslimler hariç şuurlu Müslümanlar Latin harflerine "Lâdin alfabesi" ( lâ olumsuzluk bildirir, yani dinsiz alfabesi)  dediler.

Yine o devirde yaşayan İslam âlimleri "Harf devrimini Kuran’a karşı bir saldırı ve Hıristiyan dünyasına bir yakınlaşma ve Hıristiyan batı kültüründe erime olarak gördüler. Bizim Osmanlı kimliği silindi. İngiltere başta olmak üzere Hıristiyan Batı ülkeleri ve Vatikan Osmanlıdan CHP eliyle intikam aldı. Bir anda edebiyat dergilerinin okuyucusu "sıfır" oldu. Tezhip sanatı yok oldu. Son derece kıymetli ve Osmanlının 600 yılına ışık tutan Osmanlı Arşivleri Bulgaristan'a kilosu 1,5 kuruştan vagonlar dolusu satılmıştır. Ve böylesi muhteşem bir tarihin büyük kısmı heba edilmiştir.

Türk tarihi ile yayınları bulunan Andrew Mango bizdeki değişim için“Dil ile alfabe birbirinden ayrılmazdı: Türkçe konuşan Karamanlı Rumlar Yunan harfleriyle Ermeni ve Museviler de kendi alfabelerini kullanırlardı. Latin harflerinin kabulüyle Türkler, Hıristiyan Batılılarla aynı safa konulmuş oldu, gâvur alfabesi vatansever, milliyetçi Türklerin alfabesi haline geldi” (Atatürk, Londra: 2004, s. 464-5)." 

Bir konuyu unutmadan yazalım. Dilimize en büyük siyasi düşmanlık Rusya’dan gelmiştir. Stalin döneminde Türk devletlerinin Türkiye ile olan bağını koparmak amacıyla tüm Türk devletlerini Kiril Alfabesi kullanmak zorunda bıraktı. Üstelik farklı kril alfabesi. Türk toplulukları bugün 20 farklı alfabe kullanıyor. Türklere bunu yapan Rusya bölgesindeki Gürcü ve Ermeni alfabesine hiç dokunmadı.

Fransız vali: “ Cezayirlileri Kuran okudukları Arapça konuştukları müddetçe yenmemiz mümkün değildir. Kuran’ı aralarından kaldırmamız ve Arapça dilini söküp atmamız gerekir.” Dedi. Onları Arapçadan uzaklaştırıp orada Fransızcayı aşıladılar. Dilleri bozuldu. Öyle ki Fransa sadece Cezayir değil Afrika’da bir topluluk kurdu: “Frankofoni” .Fransızca Konuşan Ülkeler Topluluğu. Bu sayede Afrika’yı sömürüp durdu. Cumhurbaşkanı De Gaulle: “Biz Cezayir’den çekileceğiz ama yerimize bıraktığımız yönetici elit, bizim çıkarlarımızı bizden daha iyi koruyacak” demişti. Çünkü kendi dilinden uzaklaşanlar, kendi kültüründen de uzaklaşıyor hatta düşmanının kültürüne hayranlık duyuyor.

Yazar Yusuf Kaplan “Harf Devrimi’nin tek amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere, geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Dini eserler, eski yazılı olduğundan okunamayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” Bu sözler, Millî Şef İsmet İnönü’ye ait.

Bu sözler, Sabahattin Selek tarafından 1968 yılında yayınlanan, sonraki baskılarda çıkarılan İnönü’nün Hatırat kitabında yer alır. Sabahattin Selek, kayda alıp da yayımlamadığı bölümler de olduğunu söylüyor. Acaba İnönü, daha neler söyledi de, sonunda söylediklerinin önemli bir kısmı “sansür yedi” Yayımlanan kısımlarında bile İnönü’nün söyledikleri yenilir yutulur cinsten şeyler değil: Devrimlerin gerçek hedefini çok güzel fâş etmeye yetecek “şeyler”

Devrimin gerçek amacı böyle olunca dilin geldiği hale bir bakalım.

Dili mahvederken çok kullanılan iki ek “sal” ve “sel” eklerini bilirsiniz. “Sal” ve “sel” sevenlerine göre bu ek Arapça, farsça, Fransızca veya herhangi bir dilden bir kelimenin arkasına getirildi mi o kelime Türkçe olur. Mesela: tarih, din, hukuk, akıl, ruh gibi kelimelerin hepsi Arapçadan Türkçeye geçmiş kelimelerdir ama bunlara ( i )  (tarihi, dini gibi) ek ekleyeceğimiz yerde “sal”  veya  “sel” eki eklenip sırasıyla  tarihsel, dinsel, hukuksal, akılsal, ruhsal denilirse bu kelimeler Türkçe olurmuş.  Ama bu zevat “sal” ve “sel” ekini adlî, askerî, millî, malî kelimelerinin  sonuna getirerek adilsel, askersel, millisel, malsal neden yapamadılar acaba. Çok Salaksal (!) değil mi?

Bu konuda Yavuz Bülent Bakiler, Ordinaryüs Prof Z.Fahri Fındıkoğlu hocanın “Türkçemizi “sal” a bindirdiler, “sel” e verdiler!” diye hayıflandığını nakleder.

Atatürk de “Nutuk” u  1927’ de yazdığında 20 bin Arapça ve Farsça kelime kullanmıştı. (Yazar Süleyman Kocabaş)

 Atatürk, dildeki uydurukça sıkıntısını görüp dönüş yaparken;  Yazar Ahmet Cevat Emre’ye  “Dilde ve musikide inkılap olmaz.” Demiştir.

 (Ahmet Cevat Emre, İki Neslin Tarihi,  Hilmi Kitapevi, İstanbul, 1960, s. 338 – 339) 

Yine yazar İsmail Habip Sevük’e de: “Bu dil işi bu tutumla (uydurukça ile) sökmeyecek;  ben öldükten sonra döneceklerine  ben kendim dönerim.” Demiştir. (İsmail Habip Sevük, Dil Davası, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1949, s. 29) 

Karıştırılmaması için; Dil devriminden dönülmüş, harf devrimi ise keskin bir şekilde devam ettirilmiştir. Keşke diğer ülkelerin yaptığı gibi, Latin alfabesinin yanında mevcut alfabede yasaklanmayıp serbest bırakılsaydı da kültürümüzden kopmasaydık Asırlar boyu biriken zenginliğimizi ateşe vermeseydik.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.