Hava Durumu
mobmenu

Son Dakika

    Lisanımız Türkçenin Hâl-i Pür-Melâli

    Yazının Giriş Tarihi: 08.07.2022 08:00
    Yazının Güncellenme Tarihi: 08.07.2022 08:00

    Matematik dersinde öğretmen üçgenin alanını, çocuklara şu şekilde anlatır:      

    Bir üç kenarlının alanı; “yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür.”

    Akşam babası sorar:

    Bugün ne öğrendiniz?

    Matematik dersinde, bir üç kenarlının alanını hesaplamasını öğrendik.

    Nasıl öğrendiniz?

    Bir üç kenarlının alanı: yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür.

    Yanlış öğretmişler. Doğrusu:

    Bir üçgenin alanı; tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.

    O anda, gazete okuyan dede, dayanamaz söze karışır:

    İkisi de yanlış! Doğrusu:

    Bir müsellesin (üçgenin)  mesâha-i sathiyyesi; (yüz ölçümü) kâidesiyle (tabanı ile) irtifâının (yüksekliğinin) hâsıl-ı darbının (çarpımının) nısfına müsâvidir. (yarısına eşittir) Dedenin yaptığı tarifte kullanılan dil, Atatürk’ün Nutuk’u yazdığı dildir.

    Baba, oğul ve dede arasında konuşmada yaşanan uçurum; “Dil inkılâbı” saçmalığı ile ne hale düştüğümüzün resmidir. Öyle olmasaydı Atatürk bizden isteyenlerin isteklerini tecrübe ettik ama tutmadı demiştir. (hatta dili bir çıkmaza sapladık)  diyerek dönüş yapmasını bilmiştir. Ne yazı ki İsmet Paşa döneminde tekrar yanlışa dönülmüş, Hasan Ali Yücel ve Nurullah Ataç öncülüğünde zengin lisanımız hunharca boğazlanmıştır. Allah aşkına “yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun” kelimeleriyle yapılan cümlede zerre ahenk var mı?

    Lenin’e, Rusçadaki yabancı kelimeleri atıp yerine bizdeki gibi (Öz Rusça denebilecek) çalışma teklif edilince, Lenin, “Ben Rus milletini yok etmeye gelmedim” cevabını vermiştir.

    Bir makalede okumuştum, yazar şöyle anlatıyordu:

    BBC’nin Azerbaycan Türkçesi internet sitesini açtım. Haricî İşler Nazırları diyor, yani Dışişleri Bakanları Neftin kıymeti: Petrolün fiyatı Seher programı: Sabah programı Tayyare kazasından nice sağ çıkmak olur: Uçak kazasından nasıl sağ kurtulabilir Beynelhalk müsabaka: Halka açık yarışma Matbuat icmali: Basın özeti. .

    Uzun ve baskıcı Sovyet işgalinde bile oradaki Türkçe bizdeki kadar bozulmamış. Azerbaycan’a gittiğimde orada Kültür Bakanlığı’na “Medeniyet Vezareti” denildiğini görmüştüm. “Sosyal Yardım Bakanlığı: “İctimaî Teminat Vezareti.” Tayyarede (uçakta) yolculara “Cenaplar, hanumlar!” şeklinde hitap ediliyor. 

    Büyük medeniyetlerin büyük edebiyatçıları, büyük tarihçileri,  büyük şairleri ve büyük fikir adamları olur. Böyle insanların yetişmesi için çok zengin, çok ufuklu, çok derin, çok geniş bir lisan olması gerekir. Zekâ özürlüler seviyesindeki kısırlaştırılmış bir çarşı-pazar, sokak Türkçesiyle bunları beklemek beyhude bir hayaldir. Bu dille fırından ekmek, pazardan sebze alınır kalanıyla da küfürleşip kavga edilir ancak.

    Gazete ve dergi satan bayilerin vitrinlerine bir göz atınız. Günlük gazetelerin yanında ne gibi dergiler göreceksiniz? şehevi hislere hitap eden kadın ve erkek dergileri, Bilgisayar dergileri, yemek dergileri, dekorasyon dergileri, turizm, seyahat dergileri ve diğer eften püften konuların dergileri. . Bunların arasında kaç tane, Batıdakilerin kalitesinde edebiyat, sanat, tarih, düşünce ve kültür dergisi vardır?

    Üvey Türkçe vatmış gibi, öz Türkçe diye uydurma kelimelerle dilimize yabancılaştık. Devrik cümlelerle dilde ahenk kalmadı.                                                                          

    Mustafa Kemal Paşa 1919’da Samsun’dan Sultan Vahdettin’e çektiği telgrafı şu cümle ile başlatmıştı:  Atebe-i ulyâ-yı Hazreti Hilafet penahîye (Çok yüksek, saygıdeğer, hilâfeti koruyan, halifeliği haiz, padişaha)  Bu cümleler hangi dilcilere battı ki; lisanımızı hançerlediler.

    Zengin ve ince Türkçede “Evet efendim” denilirdi. Genetiği değiştirilen Türkçede “aha oha” gibi sesler duyuyoruz.

    Ne lâtif, ne leziz, ne nefis ifadelerinin yerini  “Amma da kral be!” kabalığı aldı.

    Vâlide-i muhteremeniz (saygıdeğer anneniz) hanımefendi nasıllar?

    Cümlesi Anan nasıl’a döndü. Dildeki bu yalınlaşma bana mizahi bir filmi hatırlattı.

    (Oflu Hocanın şifresi adlı filmde eşi ölmüş ama gözü dışarıda fıldır fıldır bir dede evlenme arzusundadır. Kahvehaneye geldiğinde selam vereceği zaman “cümleten selâmûn aleyküm” diyeceği yerde “cümleten ananız nasıldır” diye soruyordu.   

    Yahya Kemal ve dil inkılâbı (Daha önce bu konuyu kısa not olarak yazmıştım)

    Atatürk Yahya Kemal’i Dil İnkılâbı’nda çalışmak üzere davet eder, bu talebi kabul edemeyeceğini nazikçe belirten büyük şair, “ Benim dilde ilmim yok, yalnız vehmim vardır. Ben bu vehimle baş başa kalmak istiyorum” diyerek affını ister.

    Dilde özleştirme yanlışından “tabii yola” dönüldüğünde; yine bir meclis toplayan Atatürk, yakınına oturttuğu Yahya Kemal’den şiirlerinden birini okumasını rica eder.

    Sonraki gelişmeleri Nihat Sami Banarlı şöyle aktarır.

    Yahya Kemal, o mecliste Ses gibi, Açık Deniz gibi yeni şiirleriyle birkaç gazelini okudu. Şiirleri büyük bir zevkle dinleyen Atatürk, meclistekilere:

    Beyler! İşte hakiki ve güzel Türkçe budur! Dedi ve devam etti:

    Yahya Kemal Bey! Hatırlıyor musunuz? Sizi dil çalışmalarına davet ettiğim zaman, bana: ‘Benim dilde ilmim değil, sadece vehmim vardır, müsaade edin, ben bu vehimle baş başa kalayım, demiştiniz. Şimdi anlıyoruz ki dil davasında siz haklı çıktınız.

    Yahya Kemal, derhal, doğruldu, eğildi, ceketini düğmeledi ve:

    Paşam! Size karşı haklı çıkmak, çok tehlikeli değil mi? Dedi.

    Atatürk, bu sözdeki “nükte”yi ve bu sözdeki ince vehmi, tabii çok iyi anlamıştı:

    Hayır, asla! Bu aynı zamanda bizim millete ve tarihe karşı haklı çıkmamız demektir, sizin o zamanki vehminiz, bizi bugün mesut ediyor. Sonra yanındakilere döndü:

     Görüyorsunuz ya beyler dedi, Yahya Kemal Bey’in vehmi sizin ilminizi mağlup etti!  (Banarlı, Türkçenin Sırları S. 104-105)

    Yorum Ekle
    Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
    Yorumlar
    Yükleniyor..

    YAZARIN DİĞER YAZILARI

      En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.