Mizaru, Kikazaru, İwazaru

Görmedim, Duymadım, Demedim diye bilinen üç maymun efsanesinin yaşandığı Japonca 'daki orjinalini alarak yazıya başladım. Nedeni de, bizdeki muhalefetin halini bir sonraki esprili aşama çok net açıklıyor. O nedir derseniz? Görüyorum, Duyuyorum, Biliyorum ama Tırsıyorum.Kılıçdaroğlu dolayısıyla da CHP'nin PKK bir terör örgütüdür dememek için verdiği kıvırtma cevaplar "Tırsıyorum" cevaplardır. Neden terör örgütünün ismini belirtip lanetlemiyorsun sorusuna KK "terör örgütünün reklamını yapmak zorunda değiliz, kullandığımız dil devlet diline uygundur." Pes yani. PKK demek bu kadar zor mu? Efenim Genelkurmay bölücü terör örgütü diyormuş, evet amma Genelkurmay PKK da diyor. Bu ucuz kıvırtmalar siyasete irtifa kaybettiriyor maalesef. Arşivlerde karşınıza CHP'nin 19 Ocak 1999 tarihli Algan Hacaloğlu başkanlığındaki komisyonun Doğu ve Güneydoğu Raporu çıkar. Çözüm için iki mega projeden söz edilir. Demokratikleşme ve yerinden yönetim projesi. Merkezin yetkilerinin yerele taşınması projesidir. Bunun bir adım ötesi öz yönetim, özerklik kavramlarını getirir ki HDP ve PKK çizgisi bu kavramları kullanmaktadır. CHP bu raporu tam 22 sene önce yayınladı. Yani? diyenler olacaktır. Anlatalım; 91 Genel seçimlerinde Leyla Zana'dan Hatip Dicle'ye, Ahmet Türk'ten Sırrı Sakık'a tam 21 HEP'li (o zamanki HDP) SHP (dönemin CHP'si) listelerinden meclise taşınmıştı. CHP ulusalcı duruşunu ayaklar altına alarak bu yapıyla seçim işbirliğine hep teşne olmuştur. Sırrı Sakık Meclis'te CHP'lilere bakarak "1999 yılında genel seçimlere gidiyoruz, CHP barajın altında. Sayın Genel Başkanınız bize elçi gönderdi; "sizinle ittifak yapmaya hazırız" diye. Oturduk konuştuk. "Sayın Türk'ü, Sayın Sakık'ı, Sayın Yurttaş'ı kaldıramam, ama bana 20 tane militan gönderin onları aday edeyim" dedi.

Gelelim bölücü terör örgütü PKK için yapılanlara, gerek AK Parti öncesinde, gerekse AK Parti döneminde Devlet olarak yapılması gereken her şeyi yapılmıştır. İngiltere'de Tony Blair IRA terör örgütü ile pazarlık yaptığında "İngiltere'nin menfaati için şeytanla bile pazarlık yaparım" demişti. Türkiye'de terörü bitirmek ve "kayıp 100 yılı geri almak ümidiyle" her formülü denemiştir. Görülmüştür ki; PKK kendisi "ben silahı bırakıyorum dese bile silah bırakamıyor" çünkü ipleri müttefik bildiğimiz Puşttefik güçlerin elindedir. Bu durumda devlet Son terörist temizleninceye kadar kararlılıkla mücadele edecektir ve ediyor.

Recai Kutan anlatıyor "1965 yılında GAP bölge koordinatörü iken Diyarbakır'a 2685 barış gönüllüsü geldi. Savaş olmayan yerde barış gönüllüsü ne yapar dedim. 2 yıl Diyarbakır'da kaldıktan sonra bölgeden ayrıldılar. Daha sonra PKK kurulduğunu açıkladı. Anladık ki Amerikalılar 1965-1967 yılları (iki yıl boyunca) bölge insanını nasıl ayrıştırırız diye araştırma yapmışlar. Güneri Civaoğlu: 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan'dayım, ABD kumanda merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında Amerikalı yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye'nin Güneydoğu'sunu ve Kuzey Irak'ı işaret ediyor. Avucunu o coğrafyada dolaştırırken "Savaş bitecek. Amerika Irak'tan çıkacak. Silahlarının büyük bölümünü bırakacak. Bunlar içinde ağır silahlar, roketler de olacak. Yöredeki Kürtler bu silahları alacaklar ve Türkiye'ye karşı kullanacaklar. Toprak isteyecekler. Türkiye, ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak."

Şimdi de madalyonun tura kısmına bakalım KK neden PKK demiyor kıvırtıyor acaba? Bunun cevabı " Dostu HDP kızmasın diyedir. Başka bir izahı yoktur. Meral Akşener neden CB adayı değilim, başbakanlığa adayım diyor. Çünkü HDP, Meral hanımın CB adaylığına karşı çıkmıştır da ondan. HDP Millet İttifakının gayri resmi ortağıdır. Hatta bu ittifak için genel algı şudur: Bu kurgu yerli değil, dış kurgudur. Patentinde Erdoğan'dan kurtulmak isteyen AB, ABD, NATO vardır. Bu nedenle KK için Bahçeli'nin Zillet dediği bu ortaklık kutsaldır. Zaten geldiği koltuğa seçimle değil, kasetle gelmiştir. Borçludur, ödemezse haczederler!

PKK tarafından ölüm listesine alındığı bilinen yazar ve Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu bir sohbet esnasında anlatmıştı. "2019 İstanbul Belediye seçimlerinde kampanya boyunca İstanbul'da çalıştım. Apo içeride olduğu müddetçe örgüt üzerinde hâkimiyeti yoktur. İptal edilen mart seçiminde 600 bin civarında HDP seçmeni sandığa gitmişti. Haziranda tekrarlanan seçimde ise bir milyon 100 bin HDP seçmeni sandığa giderek oy kullandı" demişti. Bu formülle/işbirliği ile İstanbul ve Ankara belediyeleri el değiştirdi. (KK boşuna dostlarımızla demiyor)

Özetle KK "kahrolsun PKK" diyemez. HDP vetosundan CB adayı değil de Başbakanlığa adayım diyen Akşener bir fıkra hatırlatıp güldürüyor, Hani "alacaklısı Nasrettin Hoca'ya "borcunu ne zaman ödeyecek-sin?" diye sormuş. Hoca da "şuraya çalı ekeceğim, koyunlar onlara sürtünecek, çalılarda yün kalacak, ben de yünleri sataca-ğım" demiş. Adam da haliyle gülmüş. Hocada "Köftehor, peşin parayı görünce nasıl da gülüyorsun!" demiş ya. Başbakanlık o hesap. Fıkraya gülmeyi bırakalım millet olarak tetikte olalım. Çünkü Sn Akşener 2016 yılında da "Yoook 15'inden sonra inşallah işler değişeceeek, ben başbakan olacağım" diyordu, 15 Temmuz darbe girişimi oldu (Bu tarihi güya MHP kongresi için söylediği iddia edildi ama algı farklı olmuştur) Çünkü konuşmalarında "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyordu. Bu slogan da darbe konseyinin adı olmuştu. Bunlar tesadüf mü? Darbeden bir ay önce bir akademisyen "Ben profesör olacağıma keşke bir Albay olsaymışım mesela. Bu süreçte daha çok katkım olurdu" demişti. Detaylı bilgi için https://-www.-dailymotion.-com/video/x6hwiuj adresindeki kısa videoyu seyredin; vay be diyeceksiniz.