Hava Durumu

Rejim ve Sistem evrimimiz -2-

Yazının Giriş Tarihi: 20.11.2020 08:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.11.2020 08:11

Tek parti döneminde TBMM'nin üzerinde bir faşist konsey denemesi yapan CHP'nin hamlesini Atatürk "Başvekil (Başbakan) hazretleri anlaşılan yorgunluktan, önüne gelen raporları okumadan imzalıyor!" diyerek kanun hükmündeki bu kararnameyi reddetmiş ve iptal etmiştir.

TBMM üstündeki bu "Faşist Konsey" fikri, 1960 darbesinde "Milli Birlik Komitesi" 1980 darbesinde ise 5 kişilik "Milli Güvenlik Konseyi" olarak karşımıza çıkmıştır. Bunlar geçici süre ile görev yapmıştır. 1961 anayasası ile meclis ikili olarak inşa edilmiştir. Her halükarda TBMM'nin üzerinde gözükmese de meclis kararlarını filtreleyen bir senato 1980 darbesine kadar görev yapmıştır.

Senato ne yapıyordu? Kabaca açıklamak gerekirse: (Senato için okumuşlar meclisi denirdi. T.B.M.M.'de çıkarılan yasalar cumhuriyet senatosuna gelir, burada bir kez daha görüşülüp senatörler tarafından onaylandıktan sonra cumhurbaşkanına gönderilirdi. Milletvekili olabilmek için ilköğretimi tamamlamış olmak yeterliyken, senatör olabilmek için üniversite mezunu olmak gerekli idi)

Senatonun siyasal hayatımıza girişinden 12 Eylül 1980'e kadar 18 hükümet kurulmuştur. Kurulan her hükümete ortalama bir yıldan az bir süre düşmektedir. (istikrar sağlamamıştır) Özellikle 70'li yıllarda, hükümetlerin daha az ömürlü olduğu dikkat çekicidir. Örneğin; 1970-80 arası 12 hükümet kurulmuş ve en uzun ömürlüsü ancak 2 yıl 82 gün yaşayan 1.Milliyetçi Cephe hükümeti olmuştu..

1961 anayasasında 1924 anayasasına göre bazı noktalarda (örgütlenme, sendikal haklar vb) getirilen özgürlükler vardır. Bunun sonucunda işçiler işverenlere karşı sınıfsal mücadele başlatmış, köylü toprak reformu talebini dillendirmeye, sol gençlik ise antiemperyalist söylemlerle "tam bağımsızlık" istemeye başlamıştı. Terazinin diğer kefesinin karşı eylemleri ile de sağ ve sol çatışması başlatılmıştı, ABD 6.filosunu protesto eylemleri maalesef can kaybı ile sonuçlanmıştı.

20 Mayıs 1969 darbe teşebbüsü Celal Bayar 1969'da hapisten çıkmıştı ve seçim yaklaşıyordu. Demokrat Partililerin siyasi haklarının iadesi gündemdeydi. CHP'nin de destek verdiği 218 imzalı bir Anayasa değişikliği teklifi Mecliste kabul edilmişti ve Senato onayı ile DP'lilerin siyasi hakları geri verilecekti, Celal Bayar'da seçimde aday olacaktı. Genelkurmayda bazı hazırlıklar yapıldığı yönünde haberler çıktı. Demokrat Partililerin hakları teslim edilirse; askeri darbe yapılacağı söyleniyordu, bunun üzerine senato teklifi onaylamadı (Meclis kararı Senato süzgecinden geçemedi)

İsmet İnönü, Cevdet Sunay'a yazdığı mektupta şöyle sızlanıyordu: "Sayın Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı olarak ben ve partimin yetkili organları, siyasi hakların iadesi için Millet Meclisine verilmiş bulunan 218 imzalı bir anayasa değişikliği teklifini destekleme kararı aldığımızdan beri, gerek zatı devletlerinin, gerek bazı yüksek komutanların uyarı ve ısrarlarına muhatap olmaktayız." Askeri vesayet ayırım yapmadan uyarıyor ve Meclis iradesini tanımıyordu.

Bu yaşananlar üzerine Başbakan Süleyman Demirel, "askerin muhtıra vermediğini ve Meclisin zedelenmemesi için seçime gidilmesini önerdi". Yapılan 1969 genel seçiminde Demirel'in önderliğindeki Adalet Partisi 450 kişilik Millet Meclisinde yüzde 46,6 oy ve 256 milletvekili ile yeniden iktidar oldu.

Seçim sadece vade uzatımı olmuştu. Nedeni de askerdeki cunta virüsü bünyeyi terk etmemişti. 9 Mart 1971'e doğru Doğan Avcıoğlu, parlamenter sistemin sonuna gelindiğini iddia ettiği yazılar yazmıştır. Hasan Cemal'in de belirttiği gibi 9 Mart'tan bir hafta önce çıkan yazısı için "Bekleyiş" başlığını atıyordu, bu yazıda "İktidar koltuğu boş. Yöneticiler, ülkeyi yönetmekten aciz. Demirel gitsin, işler düzelir ya da erken seçim ülkeyi istikrara götürür tekerlemelerinin, eski hamam eski tas hükümetine bir yenilik getirmeyeceği biliniyor. Hamam aynı kaldıkça tellakların değişmesi, hiçbir şeyi değiştirmiyor" sözleriyle bir bakıma darbe için baca göründü diyordu.

9 Mart 1971'de içinde dönemin Kara ve hava kuvvetleri komutanları Faruk Gürler ve Muhsin Batur'un da bulunduğu bir cunta yönetime el koyacak, Küba tipi bir yönetim kuracaklardı. Cuntanın içinde İlhan Selçuk da vardı Dönemin sıkıyönetim savcısı Baki Tuğ bir röportajında Cuntacılar "Üç milyon kişilik ölüm listesi hazırlamıştı diye bir demeç vermişti." 9 Mart Darbe günü yaklaştıkça BAAS tipi sosyalist bir darbe olacağından endişe eden ABD ve MİT kendi planlarını devreye sokarlar. Cuntanın iki ismi Faruk Gürler ve Muhsin Batur,12 Mart'ta bir muhtıra verileceği garantisi ile darbe niyetlerinden vazgeçirilir.

Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ın "Sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı" sözleri 12 Mart 1971 darbesinin görünür gerekçesi olmuştu. Her ne kadar darbe hükümete karşı yapıldıysa da ordu içindeki 9 Mart cunta yapılanmasına yapılmıştır iddiası da kabul gören bir gerçektir.

Türk solu yaşanan süreçte deyim yerindeyse silindirle ezilmiştir. Sol görüşlüler ordudan atılmış, sol yayınlar toplatılmış, yasaklanmış, tutuklamalar, işkenceler ve idamların yanında Türkiye İşçi Partisi ve DİSK kapatılmıştır.

Parlamenter vesayetçi sistem asker direktifleri ile Meclis eliyle yeniden tahkim edilmiştir. 1961 Anayasası'ndaki özgürlüklerin budanması yoluna gidilmiş, o dönemdeki budama yetmeyince; Kenan Evren'in "1961 Anayasası bize bol geldi, içinde oynamaya başladık; oynaya oynaya 12 Eylül 1980'e geldik" gerekçesi ile özgürlüklerin budanmasına devam edilmiştir. 1982 anayasası da öyle dar olmuştur ki içine sığamaz olduk. Bu güne kadar yirmiye yakın operasyon yaptığımız, üç değişiklik için ise referanduma gittiğimiz, değiştirmekten yorulduğumuz bir anayasadır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.