Hava Durumu

Yassıada'da hukuk idam edilmiştir

Yazının Giriş Tarihi: 01.10.2021 08:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.10.2021 08:06

27 Mayıs'ın failleri Milli Birlik Komitesi'nin çıkardığı ilk yasa idam yetkisiydi. Düzenleme 12 Haziran'da yapılmasına rağmen 27 Mayıs'ta yapılmış gibi kayda geçirildi. Geçici bir maddeyle de Yassıada yargılamalarını yapacak olan Yüksek Adalet Divanı adıyla emre amade bir mahkeme oluşturuldu. Salim Başol denen terbiyesizin başkanlığındaki mahkemenin verdiği kararların temyiz mercii de yoktu. Mahkeme 14 Ekim 1960'ta başlamış, 15 Eylül 1961 tarihinde kararlarını açıklamıştı. Polatkan ve Zorlu 16 Eylül'de, Menderes ise 17 Eylül'de idam edilmiştir. Menderes'i aşağılamak için son anda prostat muayenesi yapmışlar. Yani makata parmak sokularak yapılan bir muayene imiş. İdama giden insana bunu yapana ne denir?

Yassıada sürecinde yapılanlar yargılama değil yargı kılıfı ile infazdır. İlköğretim çağında çocukların oynayabileceği tıyatral bir gösteri sergilenmiştir. Sanıkların sürekli hakaret edilip aşağılandığı, azarlandığı duruşmalarda en temel hakları olan kendilerini savunmalarına da izin verilmeyen sözüm ona mahkeme (!) süreci.

Adnan Menderes itiraz ettiğinde Salim Başol utanmadan; "Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor" diyebiliyordu. Hasan Polatkan sözlü savunma yaparken Başol "Öyle şey olmaz, kısa kes, az konuş!, Sizi on beş dakikadan fazla dinleyemeyiz." dediğinde; Polatkan sadece "İdam istenilen bir davada kendimi müdafaa etmeyeyim mi?" diyebildi.

17 Şubat 1961'de Sağlık Bakanı Lütfü Kırdar mahkeme esnasında fenalaşıyor. Salim Başol'a "Ayakta duramıyorum efendim, bir sandalye verir misiniz?" diyor. Salim Başol azarlıyor. Adamcağız oraya yığılıyor, mikrofonun önünde ölüyor

Yassıada'da başbakan ve bakanların yanında, hukuk resmen idam edilmiştir. Şu rezalete bakın! Hasan Polatkan'ın 175 sayfalık savunması yıllar sonra, dönemin Yassıada İrtibat Bürosu Müdürü Albay Ömer Faruk Erus'un kasasında bulunmuştur.

Demokrasi ve özgürlükler adası ilan edilen Yassıada'ya gelen Metin Feyzioğlu, "O dönem burada kurulan, bir çadır tiyatrosu ve önceden verilmiş kararların yüze okunmasıydı." Tutanaklardan burada yaşananın mahkeme değil soytarılık olduğu görülüyor. Adı mahkeme olan bir tiyatro kurulmuş. Mahkeme başkanının her sorusu "Biz sizi mahkum edeceğiz ama siz yine de konuşun" der gibiydi. Bu yargılama falan değil hem siyaseten hem yargısal bir kara lekedir" der.

Görgü tanıklarına göre infazların gerçekleştirildiği İmralı'da mezarların mahkeme kararlarından aylar öncesinden hazırlandığı aktarılır. 27 Mayıs tarihi senelerce "Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak" kutlanırdı, 12 Eylül darbesi ile kaldırılmıştır.

Neler uydurdular neler: Yavuz Donat'ın kaleminden iki örnek

Darbenin ilk günü... Eskişehir Sıkıyönetim Komutanlığı bir bildiri yayınladı:

Hükümet üyeleri 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve para ile yabancı ülkelere kaçarken yakalandılar. Yalanın böylesini hiç duymuş muydunuz?

Darbeden sonra... Gazeteler manşet attılar: Celal Bayar'ın İş Bankası'ndaki bir kasada 103 milyon lirası var. Hemen "Müfettişler" görevlendirildi. Banka kasası "Yargı gözetiminde" açıldı. Kasadan çıka çıka, Celal Bayar'ın ölmüş oğlu Refii'nin bir tutam saçı çıktı. (Yavuz Donat 27 Mayıs 2019 Sabah) Celal Bayar; Yassıada' da 26.Eylül 1960 tarihinde 77 yaşında, darbe çetesinin kepazeliklerine; dayanamayarak intihara teşebbüs etmiş ama kurtarılmıştır

Bayar'ı intihara sürükleyen davranış şudur: Tutuklular, Ankara'dan Yassıada'ya getirilirken, onlara karşı bazı hakaretler ve hırpalamaların olduğu söyleniyordu. Bu söylentiler ülkede öyle çok yayılmıştı ki, darbeciler bu iddiayı boşa çıkarabilmek (karşı propaganda oluşturmak amacıyla) yaklaşık 2-3 ay sonra, tutukluların Yassıada'ya ne şekilde götürüldüğünü, bir film çekerek halka göstermek gereğini duymuştu.

Bir senaryo hazırlanır, Ordu Foto-Film Merkezi tarafından emir gereği bir film çekilir. Başta Bayar ve Menderes olmak üzere, bütün tutuklular çok düzgün kıyafetler içinde, iskelede duran bir askerî tekneye götürülmüş ve oradan indirilip, çok düzenli bir şekilde, iki muhafız subay eşliğinde adaya ilk ayak basışlarıymış gibi filme alınır. Bu film Türkiye'de bütün sinemalarda halka gösterilmiş ama halk inanmamıştı
Celal Bayar işte bu kepazeliklere dayanamamış "Bize Yeşilçam oyuncuları gibi film çevirttiler, revay-ı hak mıydı bu?" diyor ve intihara kalkışıyordu.
Adnan Menderes de intihar etmiş ama kurtarılmıştır.

Bugün için Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın itibarları iade edilmiş, mezarları da taşınmıştır ama Türkiye çok büyük bedeller ödemiştir. O dönem hazırlanan 1961 anayasası ile vesayet sistemi tahkim edilmiştir. Hükümet Danıştay'la, Meclis AYM ile kontrol altına alınmıştır. Başbakanlar devamlı darağacı ile korkutulmuş, Kendilerini devletin asli sahibi sananlar 12 Mart 971, 12 Eylül 980, 28 Şubat 1997 darbelerini yapmıştır. 27 Nisan E-Muhtırası verenlerin suratlarına çarpılmıştır. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ise, Kılıçdaroğlu'nun tankların arasından sıvışıp Bakırköy Belediye başkanının evinde TV seyrettiği, Yurtta sulh cihanda sulh sloganını seslendiren Meral Akşener'in (linç edilirim korkusuyla evinden çıkamadığı itirafı var. Yukarıdaki slogan darbe konseyinin adı olmuştu.) o gece milletin "Bu devletin sahibi benim" diyerek sokağa dökülmesi ile darbe önlenmiştir. Ne yazık ki bu ülke yarım asrını darbelerle geçirmiş, ilerlemeyi hatta yerinde saymayı bırakın geri gitmiştir. Kurtarmak için gittiğimiz Güney Kore nerede? Biz neredeyiz? Onlarda kalkınma ve sanayi hamleleri yapılırken bizde darbe hamleleri yapıldı. Maalesef. Her darbe döneminde de içeriden ve dışarıdan ülkemiz soyulmuştur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.