İlçe belediyelerine devrolan arazilerde güzel şeyler oluyor...

Bütünşehir yasası ile beraber köyler mahalleye dönüştü, yine köy tüzel kişiliğine ait araziler de ilçe belediyesine devroldu.
İşte asıl sorgulanması gereken bu arazilerin nasıl kullanıldığı.
Bazı belediyeler bazı arazileri ellerinden çıkartırken bazıları da kamu yararına satmadan önemli çalışmalar yapabiliyor.
Eğer,
O devrolan araziler satılırsa köylerde huzursuzluk çıkabilir.
Ama ilgili belediye tarafından kamu yararına kullanılırsa hem istihdama hem de ekonomiye katkı sağlar.

İşte bu örnekler;
Misal, Nilüfer Belediyesi Konaklı'da köy tüzel kişiliğinden belediyeye devrolan arazide ürün üreterek katkıda bulunuyor.
Keza Mudanya'da o arazilerin üzerindeki zeytin ağaçlarından zeytin ve zeytinyağı satılıyor.
Yenişehir'de ise köylülerin kullanımına açılmış durumda.
Keles'te ise hobi bahçeleri yapılacak.
Bunlar güzel çalışma.
Kim yaparsa yapsın tebrik etmek gerekiyor.
Mustafakemal-paşa'da ise daha güzel bir çalışma yapılıyor. Belediye mülkiyetine geçen toprağı verimsiz fakat güneş enerjisi verimli Sünlük Mahallesi eski ismi ile köyünde güneş enerji santrali kuruluyor.
Toplamda 2988 fotovoltaik panelin kullanılacağı çevre dostu yatırımın toplam maliyeti ise 8 milyon TL.
Gerçekleşecek 1 megavatlık GES yatırımı sayesinde 904 bin kilogram karbondioksit salınımı engellerken her yıl 82 bin adet ağacın kesilmesini önleyecek...
O köyde yaşayan 300 hanenin elektrik ihtiyacı da karşılanmış olacak.
Öte yandan yatırım 4 yılda kendini amorti ettikten sonra bugünün parası ile yatırım daha sonra ayda 140 bin TL belediyeye gelir sağlayacak.
Bu tür çalışmaları sonuna kadar destekliyor ayrıca bu çalışmasından dolayı Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Mehmet Kanar'ı tebrik ediyoruz.

MARMARA DENİZİ ENTÜBEDEN UYANABİLECEK Mİ?

Gündemde sıcaklığını koruyan konulardan biri de Marmara Denizi'nde yaşanan halkın anlayacağı dille deniz salyası bilimsel adıyla müsilaj sorunu...
Geçen 5 Haziran Cumartesi Dünya Çevre Günü idi...
Bu günde biz daha umutlu olmak isterdik Ama maalesef böyle bir günde biz Marmara Denizi'nin entübe edildiğini gördük.
Zamanında önlemler alınsaydı buna gerek olmayacağı kesindi.
Ama Marmara Denizi'nin entübe sürecini anlatalım.

Detaya girmeden bu denizi sadece biz değil sözde çevreci olan çevresel atıklarını kendi ülkelerine dökmeyen utanmadan bizim denizlere döken o ülkelerin de hatırı sayılır sorumluğu var.
Keşke;
Marmara Denizi'nden geçen gemileri zamanında sıkı denetleseydik denize akıttıkları ve attıkları çevresel atıklara göz yumulmasaydı güzel olmaz mıydı?
Keşke;
Marmara Denizi'nin etrafına kümelenen kentlerdeki sanayicilere yönelik zamanında çevreyi kirletenlere bakanlığın ve yerel yönetimlerin belirlediği şartların uygulanmasına uymayanların üretimlerine izin verilmeseydi güzel olmaz mıydı?
Keşke;
Marmara Denizi'ne kıyısı olan kentler kanalizasyon atıklarını denize akıtmasaydı güzel olmaz mıydı?
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Şimdi sırada havamız kaldı.
Daha doğrusu ozon tabakasının delinmesine ramak kaldı.
Filtresi ve bacası olmayan fabrikalar çevreyi kirletip, ozon tabakasını da iyice delerlerse ne olacak?
Suyun ve oksijenin olmadığı yerde nasıl yaşanıyorsa demek ki herkes o zaman en azından çevresi kirlenmemiş Mars'a gitmeye kalkarsa şaşırmamak gerekir!
Bakalım Marmara Denizi entübeden uyanabilecek mi?
Yoksa hep beraber ölümüne mi şahitlik edeceğiz...
Bizden hatırlatması.
Yarına kalmadan yerel ve genel yöneticilerimiz bir an önce harekete geçsinler...