Hava Durumu

Ayasofya, Montrö ve Zeki Palalı

Yazının Giriş Tarihi: 04.03.2022 08:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.03.2022 08:00

Bir süredir. Montrö’yü konuşuyoruz. Rusya-Ukrayna savaşında Montrö gündeme geldi. Bir süre önce de bir devlet görevlimiz “Montrö’den çıkabiliriz” demişti. Sizlere biraz bu konudan söz etmek istiyorum.

1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi ile bir Uluslararası Boğazlar Komisyonu görev yapmaya başlar. Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nin getirdiği kısıtlamalardan dolayı Türkiye daima endişe içinde oldu. Sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen Türkiye'nin silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek arttı. Türkiye, İstanbul’da silahlı kuvvet bulunduramıyor ve Boğazlar konusundaki hakları sınırlandırıyordu.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936'da imzalanan ve Türkiye'ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşmedir. Lozan’daki kaybettiği boğazlar konusundaki haklarını geri alır. Sözleşme, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler.

20 Temmuz 1936'da Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye'nin kısıtlanmış hakları iade edilir ve Boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye'ye geçer.

Bu konunun hayata geçmesi konusunda Ayasofya’nın da önemli bir payı vardır.

ZEKİ PALALI HOCA NE DİYOR?

Prof. Dr. Zeki Palalı, Bursa Uludağ Üniversitesi’nin ilk hocalarından biridir. “Bursa Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları Kürsüsü” kurucusudur. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı; öncesinde Bursa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları bünyesinde yer alan Deri Hastalıkları Birimi iken Eylül 1975’de Doç. Dr. Zeki Palalı’nın YÖK tarafından atanması ile “Bursa Tıp Fakültesi Deri Hastalıkları Kürsüsü” adı ile kurulur.

Zeki Palalı hocam ayrıca çeşitli STK’larda da kurucu ve üye olarak görev aldı. Kendisi bir dost toplantısında Ayasofya ve Montrö konusunu anlatmıştı. Onun bu anlatımı Ayasofya konusu gündeme geldiğinde sosyal medyada paylaşıldı. Şimdi de Montrö konusu gündeme geldiğinde paylaşılıyor.

Ben kendisinden Sevgili oğlu Diş Hekimi Dr.Ali Palalı aracılığı ile izin alarak onun Ayasofya ve Montrö konusundaki sohbetini aktarıyorum. Bakın Palalı Hoca ne diyor:

“Ayasofya, İstanbul’un silahlandırılması ve Hitler’den korunması için müze haline getirildi. Bu olay o dönemin siyasi bir manevrası idi. Lozan antlaşması ile İstanbul silahsız bölge ilan edilmişti ve İstanbul’da tek bir Türk askeri bulundurulamıyordu. Türk silahlı gücü İstanbul’da olmadığı için İstanbul tam olarak Türklerin hakimiyetinde değildi.

İşte bu konu Atatürk’ün canını sıkıyordu. İstanbul Türkiye toprağıydı ama Türk ordusunun oraya girmesi yasaktı ve İstanbul korunmasız bir halde idi.

Atatürk İstanbul’a Türk ordusunun girip tam egemenlik sağlamak için bir antlaşma yapmak istiyordu ki Almanya’nın Hitler tehditini çok büyük bir fırsat görerek hamlesini başlattı. Bu anlaşma ile Lozan antlaşmasına ilave madde olacaktı. Bu antlaşmanın adı Montrö antlaşmasıdır.

Atatürk yeni bir hamle için zamanını bekledi. Ve nihayet 2. Dünya savaşı başlamadan önce Hitler’in ve Mussolini’nin İstanbul’u geçerek Rusya’ya saldırması öngörüsünü Atatürk sezdi. (O dehanın şu ön görüsüne bakın ki 2. Dünya savaşında gerçekten de Hitler Rusya’ya saldırdı.)

Hitler tehdidinin sekiz yıl önceden farkında olan Atatürk İstanbul’un stratejik önemini Rusya’ya bildirdi ve Ruslar Hitler’in gelecekteki tehdidine önlem almak için Atatürk’e tam destek verdi.

Aynı zamanda Hitler tehdidinden korkan Avrupa ülkelerinin de ikna edilmesi gerekiyordu. Avrupa devletlerini de bu antlaşmaya çekmek için Ortodoks dinine mensup olan ülkeleri yemlemek gerekiyordu. Çünkü Ayasofya Fatih Sultan Mehmet’in fethinden önce bir Ortodoks kilisesi idi. Ve Atatürk büyük oyununu oynadı; Ayasofya’yı müze haline getirterek Ortodoks cemaatinin de sempatisini kazanıp Ortodoks cemaatinin de tam desteğini aldı ve Montrö antlaşmasını gerçekleştirerek büyük bir başarı sağladı. İşte o gün İstanbul, Türk askerleri ile doldu.

Montrö antlaşması ile İstanbul tam olarak Türklerin eline geçmiş oldu.

Yani Ayasofya’nın müzeye döndürülmesinin kritik sebebi İstanbul’un silahlanması için Ortodokslara karşı kurulmuş olan ince bir siyasi oyundur. Bu bir fetihtir, bu bir zaferdir. Bu aklın gücüdür.  Montrö antlaşması Atatürk’ün en büyük başarılarından sadece biridir. Atatürk İstanbul’u fetheden ikinci fatihtir.”

Yoruma gerek yok…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.