Hava Durumu

BAL-GÖÇ kavgası nedir?

Yazının Giriş Tarihi: 23.06.2022 08:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.06.2022 08:12

Ryan Holiday’ın bestseller olmuş bir kitabı var. Kitabın adı  “Ego is enemy/Ego düşmandır”. Yıllar önce BUSİAD kurulduğunda kurucu başkan rahmetli Doğan Ersöz şu öğütte bulunurdu:

“BUSİAD yönetimine gelirken herkes egosunu evde gardrobunda bıraksın”

Eski Yunan’da oy veren, politikada yer alan, çevrenin iyiliği için çalışan tüm insanların sivil toplumu oluşturduğu kabul edilirdi. Hegel (1770-1831) sivil toplumu, devlet ve aile dışında kalanlar diye tarif etmiş, yani kâr amacı güden firmaları da sivil toplum kuruluşu sayardı.

Murat Belge sivil toplum kavramını Fransız Devrimi’nin fikir babalarından Jeanne Jacques-Rousseau’da da bulduğumuza dikkat çekerek şöyle devam eder:

“Kelimenin kendisini de Hegel’de buluruz, daha sonra da Marx’ta. Sivil toplum yaklaşımının, Marx’ın toplumsal analizinde pek de merkezi bir yeri yoktur ama o da Hegel’in yolundan giderek yer yer sivil toplumdan bahseder. Bu şekilde bakınca, toplumu sivil toplum ve politik toplum diye ikiye ayırmış oluyoruz. Politik toplum denen şey de, devlet. O zaman lafı devam ettirmek üzere diyebiliriz ki sivil toplum dediğimiz şey, toplumda doğrudan doğruya devletin denetiminde olmayan bütün alanların bulunduğu yerdir”

Leviathan, Tevrat ve İncil’de geçen ve kötülüğü temsil eden bir deniz canavarının adıdır. Sonrasında farklı öykü, roman ve felsefe kitaplarında farklı kılığa ve farklı adlara girer. Thomas Hobbes’un 1651’de yayınlanmış ünlü kitabının adı da Leviathan’dır (Leviathan: Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti.) Hobbes, kitabında Leviathan’ı mutlak güç ve yetkilere sahip egemen bir devleti ve dolayısıyla onu yöneten egemeni (hükümdar) tanımlamak için kullanır.

Daron Acemoğlu’nun Dar Koridor adlı eserinde işaret ettiği gibi, “STK’lar, Thomas Hobbes’un ‘Leviathan’ adını verdiği ve iktidarın kullanımına açık olan devlet mekanizmasını dizginlemeye, dengelemeye yarar”.

ÜÇÜNCÜ SEKTÖR

Kamu ve özel sektör dışında, üçüncü sektör diye de adlandırdığımız STK’lar temelinde resmi olmayan yani NGO(Non-Govermental Organization) organizasyonlardır.

Mansur Olson, “Ulusların yükselişleri ve çöküşleri” isimli eserinde STK’ları değerlendirirken genelde iki sınıflandırma yaparak, kendi pastalarını büyüten STK’lar ve toplumun pastasını büyüten STK’lar olarak değerlendirir. Bu arada toplumumuzda STK’lara katılım oranı yüzde 11’lerde. ABD’de bu oran yüzde 70’lerin üzerindedir.

Benim burada STK diye anlattığım gönüllü olarak üye olunan STK’lardır. Yani üye olunması zorunlu olmayan yapılar. Burada TSO, Akademik Odalar ve benzeri zorunlu üye olunması gereken yapıları kastetmiyorum.

Olson mantığı ile Bursa özelindeki STK’ları değerlendirdiğinizde de benzer örneklere tanık olursunuz. Bu arada STK’larda yer alan kişilerin, üyelerin de aynen STK’lar gibi benzer davranış biçimleri vardır. Kendine katma değer sağlayanlar ve de içinde bulundukları STK ve topluma katma değer sağlayanlar...

BAL-GÖÇ VE KAVGA

BAL-GÖÇ, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, 7 Ocak 1985'te Mümin Gençoğlu başkanlığında kurulur. Kurucuları şu isimlerdir:

"Mümin Gençoğlu, Yusuf Kırayoğlu, Ali Öztürk, Mehmet Kocabaş, Hüseyin Yılmaz, Sami Kocaoğlu, Zülkef Yeşildağ, Ali Osman Cesur."

Bu derneğimiz yıllarca ülkemizin uluslararası bazda Balkan göçmenleri konusunda ciddi bir lobi odağı olan, göçmen yurttaşlarımızın sorunlarına çare bulan dernek bu aralar kavgalar, ego çatışmaları ve siyaset ile anılmaya başlandı.

Kimileri bunun farkında, kimileri değil. Düşünebiliyor musunuz? Koca Bal Göç kayyuma gitti. Şu anda Bal Göç başkanlığı için çalışan üç aday var. Prof.Dr.Emin Balkan, Doç.Dr.Kader Özlem ve Hasan Öztürk. Ayrıca Turhan Gençoğlu’nun da adı geçiyor.

Bal Göç 2000’li yıllardan sonra siyasileştirilmeye çalışıldı. Ardından da bir Bal Göç başkanı milletvekili(Prof.Dr.Yüksel Özkan-CHP milletvekili) oldu.

Hal böyle olunca Bal Göç başkanlığı cazip bir hale geldi.

SON SÖZ

Şimdi 3 Temmuz’da Bal Göç genel kurulu yapılacak. İki aday Özlem ve Öztürk ortak basın toplantısı düzenleyip, genel kurulun eylül 2022’ye kalmasını istedi.

Bana bazı şeyler garip geliyor. Bal Göç dernek ve bir federasyon üyesi, o federasyon da bir konfederasyon üyesi. Burada 3 aday oturup, egolar bir kenara bırakılıp, akılcı bir ortak yönetim ve süreçte federasyon ve de konfederasyona ulaşan bir birliktelik sergileseler olmaz mı?

Ne kadar önemliymiş Bal Göç koltuğu herkes onun peşinde. Keşke peşinde olanlar Mansur Olson’un dediği gibi pastadan aldıkları payı büyütmeyi değil de, pastayı büyütmeyi düşünseler.

Koltuk/Rant/Ego üçgeni çözülmedikçe büyüyen değil, küçülen ve birilerinin arka bahçesi olan hep Bal Göç olacaktır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.