Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos'ta başlayıp 30 Ağustos'ta zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi, dünyanın gördüğü en büyük kahramanlık destanlarından biri olarak tarihe geçer.
23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılması üzerine işgal güçleri planlarını Atatürk ve silah arkadaşları üzerine yoğunlaştırır. Burada özellikle Batı Cephesi'nde hareketlilik başlar. Yunan ordusu 1921'de Polatlı'ya kadar gelir. Polatlı'da dünyanın en uzun sürecek meydan muharebesinin hazırlıkları yapılır.

Sakarya'da 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz'u başlatan harekat emrini verir.
Başkomutan Mustafa Kemal, 26 Ağustos sabahı Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile muharebeyi yönetmek üzere Afyonkarahisar sınırlarında kalan Kocatepe'de yerini alır.
Topçu ateşleriyle şafak vakti başlayan harekatın devamında Türk askeri, sabahın ilk ışıklarıyla hücuma geçip Tınaztepe'yi ele geçirir ve Belentepe ile Kalecik Sivrisi'nden düşmanı uzaklaştırır.
Taarruzun ilk gününde 1. Ordu birlikleri, Büyük Kaleciktepe ile Çiğiltepe arasındaki 15 kilometrelik alanda, düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirir. 5'inci Süvari Kolordusu, düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulunur. 2'nci Ordu ise cephede tespit görevini aksatmadan sürdürür.
Türk ordusu, 27 Ağustos sabahı bütün cephelerde yeniden taarruza geçer ve aynı gün Afyonkarahisar, 8'inci Tümen tarafından düşman işgalinden kurtarılır. 28 ve 29 Ağustos'ta başarıyla sürdürülen taarruz, düşmanın 5'inci tümeninin etkisiz kılınmasıyla sonuçlanır.
29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçilip taarruzun kısa sürede sonuçlandırılmasında hemfikir olur ve planın 30 Ağustos'ta aksamadan uygulanması için gerekli önlemler alınır.

BÜYÜK ZAFER VE BİR KIRIK KAĞNI
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusu'nun Kurtuluş Savaşı'nda kazandığı en önemli zaferin arifesinde, 30 Ağustos sabahında şimdi belde olan Kütahya'nın Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy'de birliklere taarruz emrini verir.
Türk ordusunun, 26 Ağustos'ta başlayan Meydan Muharebesi'nde Dumlupınar'da Yunan birliklerini Allıören, Keçiler, Kızıltaş deresi yolunun iki yanında tamamen sarıp imha etmesiyle zafere ulaşılır.
Büyük Zafer'in ertesi günü, 31 Ağustos'ta Zafertepe Çalköy'de bir evin bahçesindeki kırık kağnının üzerine muharebe alanlarının haritasını koyan Başkomutan Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile durum değerlendirmesi yapar. Yunanlıların yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve onları yenmek için İzmir'e girme görüşünde birleşir.
Mustafa Kemal Paşa, Büyük Zafer sonrası 1 Eylül'de Dumlupınar'da, Batı Cephesi'ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere yayımladığı bildiride, şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları, Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi'nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını, inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakarlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk ulusu, geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki başarı ve fedakarlıklarınızı yakından görüp izliyorum. Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa öneride bulunulmasını, Cephe Kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!"
(Bir not: Ege Denizi ve Ege Bölgesi adı 1941 yılındaki 1. Coğrafya Kurultayı'nda Ege ismi, coğrafi adlandırmalarda standartlaşmayı sağlamak için resmi olarak seçilir ve bu sayede yaygınlaşır. O tarihe kadar Türkler o deniz için Bahri Sefid, Akdeniz, Adalar Denizi gibi isimler kullanırdı. Bu geniş bir konu detaylandırmak istemiyorum.)
BAŞKUMANDAN ZAFERİ’NDEN ZAFER BAYRAMINA
30 Ağustos günü, ilk kez 1924'te Dumlupınar'da Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Atatürk'ün katıldığı bir törenle Başkumandan Zaferi adıyla kutlanır. Zaferi kutlamak için iki yıl beklemenin en önemli nedeni 1923 yılının yeni Türkiye açısından hem ulusal hem de uluslararası alanda yoğunluğun had safhada olmasıdır.
Çal köyünde gerçekleşen ilk törende Atatürk, millî ruhun canlı tutulmasının önemini vurgular. Meçhul Asker Abidesi’nin temelini eşi Latife Hanım ile beraber atar.
Başkumandan Zaferi 1926'dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanır. 1 Nisan 1926'da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu'nda 30 Ağustos Başkumandan Muharebesi gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilir.
SON SÖZ
Atatürk, Büyük Taaruz ile ilgili kutlamalarda şunları söylüyor:
“Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri, Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum''.
Evet, bugün bu topraklara vatanımız diyorsak, bugün bu topraklarda dilimizi özgürce konuşabiliyorsak, bugün bu topraklarda ibadetimizi özgürce yapabiliyorsak, bunu başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile adını bilemediğimiz onbinlerce meçhul askerlere borçluyuz.
Ruhlarınız şad olsun. Işıklarda uyuyun.