Bozbey ile çevre ve dünya üzerine bir sohbet

Son yazılarımda çeşitli vesilelerle çevre konusuna değindim. Bu arada bu konuda hem sanayicilerden, hem okurlardan gelen geri dönüşler beni mutlu etti.

Başka bir dünya yoktu. Bu dünyayı getirdiğimiz bu halden nasıl ve ne oranda geri dönüşünü sağlayabiliriz? Veya daha doğru bir süreçte bu yok oluşu nasıl minimalize edebiliriz?

Bu noktada her bazda, herkese düşen ciddi sorumluluklar bulunuyor. Gelişmiş ülkeler ithal ettikleri ürünlerin üretimlerinde kullanılan enerjinin yenilenebilir enerji olmasını tercih ediyor. Sularının döngüsel arıtmalarla kullanılmasını tercih ediyor. Tümü olmasa da burada bazı ithalatçılar için adeta seçici geçirgenlik dediğimiz selektif permabilite söz konusu.

Burada geri dönüş yapanlardan biri de Mustafa Bozbey oldu. Bozbey ile çevre konusunu konuştuk. Sohbetimiz adeta bir bilgi alışverişi niteliğinde geçti.

Mustafa Bozbey konuya şöyle başladı:

“Ben öncelikle çevre konusundaki duyarlığınızı ve bu konuyu gündeme getirmenizi değerli bulduğumu belirtmek istiyorum.

Gerçekten mirasımızı korumak , gelecek kuşaklara daha temiz , daha yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin sorumluluğu. Bu konu hiçbir devletin, hiçbir dünya görüşünün tekelinde olan bir sorumluluk değildir. Bu sorumluluk top yekün tüm dünyanın sorumluluğudur.

Bu konuda yapılan örnek uygulamaları ve sonuçlarını bakanlığımız tüm yerel ve genel kurumlar ile paylaşarak sürece özellikle yerel yönetimleri dahil etmelidir. Hatta süreç içine zorunlu olarak almalıdır. Çünkü başka bir dünya yok!”

BOZBEY’İN ANILARI

Mustafa Bozbey, sohbetimiz sırasında gerilere gitti. Öğrencilik günlerini anımsadı ve şu çarpıcı anısını paylaştı:

“Ben gençliğimi anımsıyorum. Atatürk Stadyumunda 19 Mayıs gösterilerini yapardık. Oradan çıkıp, Güzelyalı’ya denize girmeye giderdik. Şimdi Mayıs’ta orada denize girmek mümkün mü? Bu bile iklimlerin ne şekilde kaydığının somut ve yaşanmış bir göstergesi.

Galiba 2009 yılıydı. İstanbul’da Türkiye Kalite Kongresi vardı. Orada bir çevre uzmanı bizlere gelecekteki Türkiye sunusu yaptı. 2070 yılında Marmara ve Karadeniz’in dışında çölleşmiş bir Türkiye tablosu vardı. O sunu bu kadar somut bir biçimde karşımıza çıkınca irkilmiştik. Orada çok ciddi bir farkındalık yaşandı. Ben de çok etkilenmiştim.

Sorumluluk sahibi bir yerel yönetici olarak bu konuda yaptığımız çalışmaları gözden geçirdikten sonra bir stratejik plan hazırladık. Yol haritamızı ortaya koyduk. O sizin yazınızda söz ettiğiniz uluslararası sözleşmelere attığımız imzalar hep o çalışmaların sonunda attığımız somut adımlar oldu.”

BOZBEY’İN ÖNERİLERİ

Mustafa Bozbey’in çevre ve iklim konusundaki genelde bütünleşik olarak tanımlanabilecek önerileri de şöyle özetlenebilir:

“Karbon salınımını azaltmadaki önemli noktalardan biri de üretim. Burada olaya sadece üretmek olarak bakmamalıyız. Tüketici olarak elimizdeki ürünleri, giysileri sonuna kadar kullanmalıyız. Sorun parasını verip yenisini almak eğil. Biz çok zengin bir ülke değiliz. Tüketime yönelik yönlendirmelerde farkındalığımızı arttırmalıyız. Sorun gerçekten ihtiyacımız var ise almak. Bu noktada da ikinci el piyasaları önemsiyorum.

Bir daha söylüyorum. Bireysel bazda da bizlere düşen büyük sorumluluklar var. Suyu tasarruflu kullanmak, çöplerimizi ayrıştırararak toplamak; çevremizi kirletmemek, gereksiz lambalarımızı kapatmak, ısı yalıtımına önem vermek. Bıraktığımız karbon ayakizini minimalize etmek. Bu konularda öncelikle genç kuşakları bilinçlendirmek gerekiyor.

Bu konu çok önemlidir. Bu konu devletler üstüdür. Bu konu siyaset üstüdür. Bu alanda yapılan örnek çalışmalar, kim yaparsa yapsın; desteklenmeli ve model alınmalıdır. Burada bakanlığımıza çok önemli görevler düşmekte.”

Evet, Mustafa Bozbey kısa sohbetimiz içinde çevre konusunda bunları söyledi.

Unutmayalım, bize verilen dünya emanatini eksiksiz teslim edelim…