Hava Durumu

DDT’den günümüze pestisitler

Yazının Giriş Tarihi: 30.11.2023 07:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.11.2023 07:59

Önce size belirli birkaç kuşağın adını çocukluğundan beri bildiği bir maddeden söz edeceğim. İlkokulda sınıf duvarlarımızda karşımıza çıkardı. Eski filit pompa dediğimiz bir aletle sıkılırdı. Adı DDT’ydi.

Bilimsel adıyla Dikloro Difenil Trikloretan yani DDT, tarımda ilk defa böcek ilacı (insektisit) olarak kullanılmaya başlanan kimyasal bir maddeydi. DDT maddesi 1874 yılında Avusturyalı kimyager Othmar Zeidler tarafından sentezlenir. Aradan geçen 65 yıllık bir zamandan sonra bu maddenin böcek öldürücü etkisinin olduğunu ilk olarak İsviçreli kimyager Paul Hermann Müller fark eder.

DDT maddesinin popülerleşmeye başladığı dönemlerde sıtma virüsü halk arasında oldukça yaygın bir virüstü. Bu nedenle bilim insanları sıtma virüsünü azaltarak birçok insanın hayatını kurtarmak istiyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında sıtma virüsünün taşıyıcısı olan sivrisineklere karşı kullanılmaya başlandı. Hem ilk tarım ilacı olması, hem de virüse bağlı ölümlerin azaltılması açısından önemli bir gelişmeydi. Müller’in bu başarısı karşılıksız kalmadı ve 1948 yılında Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü kazandı.

Aradan yıllar geçer 1950’lerin sonlarına doğru Amerikalı Rachellouise Carson, DDT’nin insanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer canlılar için zararlı olduğunu, bazı türleri yok ettiğini tespit eder. Carson, yayımladığı Sessiz Bahar isimli kitabı ile dünyada çevresel hareketi başlatır. Önce ABD’de sonra tüm dünyada 1970’den sonra DDT yasaklanır.  Carson'a ölümünden sonra Başkanlık Özgürlük Madalyası, Jimmy Carter tarafından verilir.

Yaklaşık 50 yılı aşkın bir süredir dünyada kullanılmayan bu maddenin hala kalıntılarına geçtiğimiz yıllarda kutup bölgesinde rastlanır. Yani bu tür maddeler kolay kolay doğadan kaybolmuyor.

İşte bilim böyle bir şeydir. Hiç bir şey dogma gibi kesin kabul edilmez. Bilimin temelinde yatan merak etme, sorguluma, deneme/yanılma ve diğer dürtüler bilimin ve özünde uygarlığın gelişimine katkı sağlar.

Özetle bilim sayesinde  bir dönemler insan yaşamını sıtmadan kurtarmak için vazgeçilmez olan bir maddenin(DDT), bir süre sonra sadece insanlık için değil doğadaki birçok canlı (balıklar, kuşlar dahil)  için ne kadar zararlı olduğu ortaya çıkar.


PESTİSİT ÜZERİNE NOTLAR

Salı günü BUSİAD’da BUSİAD Gıda ve Tarım Uzmanlık Grubu’nun düzenlemiş olduğu “Çevre ve insan sağlığı açısından Pestisit Sorunu ve çözüm önerileri” paneli vardı.

Pestisit, tarımda zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır. Pestisit, kimyasal bir madde, virüs ya da bakteri gibi biyolojik bir ajan, antimikrobik, dezenfektan ya da herhangi bir araç olabilir. Zararlı organizmalar, insanların besin kaynaklarına, mal varlıklarına zarar veren, hastalık yayan böcekler, bitki patojenleri, yabani otlar, yumuşakçalar, kuşlar, memeliler, balıklar, solucanlar ve mikroplar olabilir.

Her ne kadar pestisitlerin kullanılmasının bazı yararları olsa da insanlar ve diğer hayvanlar için potansiyel toksiteleri nedeniyle bazı sorunlar da yaratabildiği, bunlara karşı neler yapılabileceği bu toplantıda konuşuldu.

O toplantıda tarım ürünlerinin nerede ise yüzde 60’sının sahada, yüzde 10’nun da depolamada kayba uğradığını öğrendim. Bu çok büyük bir oran. Ayrıca pestisit kullanımının artmasına rağmen tarım ürünleri üretimindeki azalmanın devam ettiği, son 50 yıl içinde, biyoçeşitliliğin yüzde 50 oranında kaybolduğu bilgisi ve daha  birçok değerli bilgi paylaşıldı. Bu satırlarda bunların hepsini paylaşmak olanaksız.


TOPLANTIDAN NOTLAR

Bu toplantıyı Uludağ Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan yönetti. Toplantıya BUÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nabi Alper Kumral, BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Sibel Gürün, BUÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar, Sagron Kurucu Ortağı Ali Sarıbal ve Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü  Ömer Doğan katıldı.

Doç. Dr. Dindar, şunları ifade etti:

“Türkiye’de içme suyu arıtma tesislerine ulaşan sularda saptanan 49 mikrokirleticinin 33’ü pestisit. Türkiye genelinde su kaynaklarında kalitenin düşmesine sebep olan mikrokirleticilerin 20’sinden 16’sı pestisit. Yani sadece yediklerimizde değil, içtiklerimizde de pestisit var. Dünya genelinde tüm tarım arazilerinin yaklaşık üçte ikisinin en az bir pestisit etken maddesi ile kirlenmiş (kontamine) olması endişe vericidir. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2014-2018 yılları arasında pestisit kullanımı yüzde 51,10 artmasına rağmen, hektar başına ton olarak buğdaydaki verim artışı yüzde 14,17 azalmıştır.”

Prof. Dr. Nabi Alper Kumral, “Çok yüksek etki, kolay uygulanma, düşük maliyet, kolay ulaşılabilirlik, depolama ömrünün uzunluğu nedeniyle pestisitler tercih ediliyor. Deri, ağız ve solunum yoluyla zehirlenmelere neden oluyorlar. Bunların yüzde 11’i kaza ve bilerek, yüzde 33’ü kullanırken, yüzde 56’sı ise yiyeceklerle bulaşıyor.  Akut ve kronik etkileri olan pestisiti kullanırken çiftçiler bilinçsiz. Maske, eldiven, tulum, gözlük takma gibi konularda istenilen noktada değiliz. 216 pestisit yasaklandı. 31’i de yasaklanmak üzere.” dedi.

Prof. Dr. Mine Sibel Gürün de, “Pestisitler ve hastalıklar arasındaki yakın ilişki uzun bir süreden beri bilinmektedir. Çocuklar ve hamileler pestisitin etkilerine en fazla duyarlı olan popülasyonlardır. Başta kanser olmak üzere, nörodejeneratif hastalıklar, immün sistem hastalıkları, çocuklarda bilişsel gelişim bozukları, bazı endokrin hastalıkları ile pestisitler arasında yakın ilişki bulunmuştur” şeklinde konuştu.

Ali Sarıbal ise pestisitlerin şimdilik başka bir alternatifinin olmadığını ifade ederek “Verim kaybı, kaliteli ve pazarlanabilir standartlarda ürün yetiştirmek, ekonomik ürün yetiştirmek, yetiştirilen ürünlerin raf ömürlerini uzatmak amacıyla pestisitler kullanılmaktadır” dedi.

Ömer Doğan da, eğitim, bilgilendirme ve denetleme uygulamaları hakkında bilgi verdi.

Panelin sonunda soruları da yanıtlayan katılımcılara, “Kır Çiçekleri Okusun Diye” kampanyasına adlarına yapılan bağışın sertifikaları da sunuldu.


SON SÖZ

Evet, BUSİAD çok farkında olmadığımız (vatandaş olarak) bir konuyu gündeme taşıdı. Sahadakiler ve bilim insanları için bilinen bir konuydu ama bizler için farkındalığımız ve bilgimizin sınırlı olduğu bir konuydu. Değerli uzmanlar da konuyu açtı. Kuşkusuz bu noktada karar vericilere büyük iş düşüyor.

Vazgeçmememiz gereken bilim. Ama alanında 30 yılı aşkın bir süre önce doktora yapmış bir kişi olarak gerçek akademisyenlere, bilim insanlarına saygıyla diyorum. Akıl ve bilim yolundan ayrılmayın.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.