Fahrettin Hatipoğlu'nun ardından

Bursa kısa bir süre önce, sanayisine önemli katkılar koymuş bir değerini kaybetti. Uzun yıllar bir profesyonel, ardından da bir sanayici olarak Fahrettin Hatipoğlu, Bursa sanayisine büyük katkılar koymuştu.

Hatipoğlu, 29 Temmuz'da aramızdan ayrıldı ve 30 Temmuz'da toprağa verildi. Fahrettin amcanın cenazesine ne yazık ki Bursa dışında olduğum için katılamadım. Ayrıca onun için bir yazı da yazamamıştım. Biraz geç oldu, ama affedin.

Fahrettin Hatipoğlu, 1970 yılından beri tanıdığım bir büyüğümdü. Onu rahmetli Hasan Özer, rahmetli babam ve Mustafa Taşdelen ile birlikte Filament'i kurarlarken tanıdım. Şirketin genel müdürüydü. Hepsi de Sümerbank'lıydı. Her bayram konuşurduk. Ayrıca benim kitap çalışmalarımda konu sentetik iplikse başvuru kaynağım olurdu.

Fahrettin Hatipoğlu, 1931'de Malatya'da doğdu. Almanya'da Makine Mühendisliği ve İktisadi İşletme Mühendisliği (Endüstri Mühendisliği) eğitimi gördü.Sümerbank'ın Malatya Mensucat fabrikasına gönderildi.

Askerliğinden sonra Haziran 1960'da Merinos'ta çalışmaya başladı. Oradan Sait Ete Bey'in yardımcısı olarak Suni Elyaf'a transfer oldu. Şirket o zamanlar Heykel'deki valiliğin yanında olan Türk Ticaret Bankası İş Hanı'nın birinci katındaydı. Sonra Hayri Terzioğlu ve Sait Ete'nin girişimleri ile Sümerbank ile Sanayi Kalkınma Bankasıortaklığında SİFAŞ kuruldu. Onun Genel Müdür yardımcısı oldu ve fabrikanın kuruluşunu yaptı.

Daha sonra Abdurrahman Şenipek'in Polylen fabrikasını kurdu. Ardından BASF'in Türkiye Yatırımlar Şefi oldu. Sonra Bursa'ya geldi ve Ali Osman Sönmez'in Filamentşirketini kurdu.

Özetle Bursa sanayi dünyasında özellikle sentetik iplik ve suni elyaf konusunda kurulan ilk 3 büyük fabrikanın bir profesyonel olarak kurucusuydu. Daha sonra kendi fabrikası olan Hatibaş'ı kurdu. Ardından da fabrikasını satıp, işdünyasından çekildi.

Fahrettin Hatipoğlu, uzunca bir süredir evindeydi. Dışarı çıkmıyordu.

Başta Zerrin Teyze olmak üzere, tüm Hatipoğlu Ailesi'ne başsağlığı diliyorum.

​SELÇUK ŞİRİN NELER DEDİ?

​Halk TV'de Görkemli Hatıralar programında Mudanya Belediyesi'nce düzenlenen 3.Kitap Fuarı'ndan naklen yayın vardı. O yayında Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, Prof.Dr.Selçuk Şirin, Nebil Özgentürk, Serenad Bağcan gibi isimler vardı. Yayın sırasında eğitim konuşuldu.

​Geçtiğimiz yıl ÇEK Ödülü'ne de layık görülen New York Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr.Selçuk Şirin her zamanki gibi eğitim konusunda vurucu noktalara değindi.Onun anlattıklarından küçük bazı notlar aktarmak istiyorum:

"Ülkemizde kutuplaşma toplumsal bazın dışında, eğitimde de büyük oranda var. Ülkemizde 20 milyon öğrenci var. Bu öğrencilerimizin yüzde 20'si iyi bir eğitime ulaşıyor. Onların evlerinde çocukların kendi odaları var. Odada bilgisayarları var. Evde internetleri var. Ayrıca evde en az bir üniversite diplomalı ebeveyn var. Bu çocuklar kreş ve anaokulunda kitap, kağıt kalemle tanışırlar. Ve evlerinde çok sayıda kitap vardır.

Geriye kalan yüze 80'lik kesim yani 16 milyon öğrencinin evinde bu yukarıda sayılanların hiçbiri yok. İki grup arasında böyle büyük bir açıklık vardı. Pandemi ise bu açıklığı kapanamayacak duruma getirdi.

Ülkemizde insanların yüzde 66'sı okuduğunu anlayamıyor. Bu korkunç bir rakam. Kitap okumadığı için çok az sayıda kelime ile konuşuyor. Böylece derdini anlatamıyor. Doktora gittiğinde derdini, ağrısını anlatamıyor.

Derdini anlatamayan, az kelime haznesine sahip insanlar şiddete başvururlar. Kadın cinayetlerinin temeli budur. Toplumdaki şiddetin, trafikteki şiddetin nedeni budur.

Kitap okumak bu açıdan çok önemli ve değerlidir."

Bu tespitlerin üzerinde çok ciddi düşünmek gerekir.