Üniversite toplumda algılandığı kadarıyla, meslek eğitimi veren bir kurum olarak algılanır. Daha da ileri gittiğinizde birçok kişi üniversiteyi meslek eğitiminin ardından hemen bir iş bulma kapısı olarak görür.
Halbuki üniversite adından da anlaşılacağı gibi o kadar büyük bir etkiye sahiptir ki, yeter ki o etkinin farkındalığını yaşayan, misyonlarının sadece bir meslek eğitimi vermek olmadığının bilincindeki yönetim ve akademik kadrolara sahip olsunlar.
Çünkü, özünde üniversite verdiği meslek eğitiminin dışında çok önemli işler yapar.
İçinde bulunduğu, kenti, içinde bulunduğu bölgeyi, ülkeyi ve evrensel boyutta tüm dünyayı etkiler.
Bir yandan mesleki eğitimini verirken, bir yandan bilimsel bilgi üretir, öğrencilerine neyi, nasıl sorgulayacağının yöntemlerini aşılar, içinde bulunduğu kentin tüm dinamiklerini etkiler, sanat ve kültür alanında yön gösterir, ülke sorunlarına proje üretir ve daha birçok şey yapar.
Kuşkusuz bu sıraladıklarım olması gerekenler, ama pratikte bunu hayata geçiren parmakla gösterilen birkaç üniversite vardır.
Bunlardan biri de Koç Üniversitesi'dir. Şimdi Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) yeni projesi "Tefrika Dizisi" ile Türk edebiyatında bir döneme damgasını vuran tefrika romanları ve yazarları kitapseverlerle buluşturuyor.
Tefrika Dizisi, 1831-1928 yılları arasındaki dönemde süreli yayınlarda yayımlanan adları duyulmamış roman ve romancıları günümüz okurlarıyla buluşturmayı amaçlıyor. Dizinin ilk kitapları, Belkıs Sami Boyar'ın (Halide Edip Adıvar'ın kız kardeşi) Aşkımı Öldürdüm adlı romanıyla, edebiyatımızın Emile Zola'sı olarak tanımlanan Selahattin Enis'in Orta Malı adlı romanı olacak.
Koç Üniversitesi'ni edebiyat dünyamıza bu katkısından ötürü kutluyorum.
Üniversite çok önemlidir
Üniversite o kadar önemlidir ki, hangi konuda olursa olsun bir sorun yaşayan, bir çözümsüzlük yaşayan insanların başvuru yeridir.
Kaç üniversitemiz bunu hayata geçirir, o işin ayrı tarafıdır.
Size sadece içinde yaşadığımız kentten bir örnek vererek bu konuyu kapatmak istiyorum. Yıllar önce bu ülkeye bir kuş gribi salgını geldi. Hepimiz kafayı yedik. Yumurta yiyecek miyiz, tavuk yiyecek miyiz, onları nasıl pişireceğiz?
Bu ülkenin her evinde bu konuşuldu. Bursa'da da öyle. Ama bu kentteki üniversiteden çıt çıkmadı. Ne yapmamız gerektiği konusunda ağızlarını açmadılar. Bunun yerine onların senatosu Felluce katliamını kınamayı tercih etti.