1966 yılı. Eczacıbaşı Holding’in kurucuları Dr. Nejat Eczacıbaşı (5 Ocak 19013-6 Ekim 1993) bir gün kardeşi Şakir Eczacıbaşı (3 Aralık 1929-23 Ocak 2010) sohbet ediyorlar. Şakir Eczacıbaşı spor konusundaki düşüncelerini ağabeyi ile paylaşıyor. Gerisini Dr. Nejat Eczacıbaşı’nın Kuşaktan Kuşağa kitabından aktarıyorum:
"…. Oysa, Türkiye'de amatörce çabalar bir yana, profesyonel düzeyde spor yapan kuruluşlar bile uluslararası standartlara ulaşamıyor; sporcular, çağın istediği nitelikteki ölçülere çıkamıyorlardı. Şakir Eczacıbaşı, 1966 yılında sporla ilgili olarak bazı düşüncelerini dile getirdi. Bu görüşlerden Eczacıbaşı'nın bu alanda da öncülük etme olanağı bulunduğu seziliyordu. Kendisini, düşüncelerinde bütün içtenliğimle destekledim. Sorun Türk gençliğinin yeteneksizliğinden değil, ortamın yetersizlik ve olanaksızlıklarından doğmaktaydı. Bilgi ve disiplinli çalışmayı yeterli olanaklar ve tesislerle bir araya getirince, başarılı olacağımıza inanıyorduk. Eczacıbaşı Spor Kulübü 1966'da bu düşünce ve amaçların ışığı altında doğdu…"
Kulüp 1967 yılında Federasyona üye olur. Süreçte özellikle basketbol, voleybol ve masa tenisinde Türk spor tarihinin en değerli sporcularını yetiştirir. Kulüp bugüne kadar Türkiye Birinci Ligleri'nde masa tenisinde 13, erkek basketbolunda sekiz, satrançta üç, voleybolda 40 Türkiye Şampiyonluğu kazanır. Genç, yıldız ve minik voleybol takımlarıyla da kırkın üzerinde Türkiye Şampiyonluğu elde eder.
Sporu geniş kitlelere sevdirmek, yaygınlaştırmak, ülke için sporcular yetiştirme hedefiyle yola çıkan ve kurulduğu 1966 yılından bu yana basketbol, voleybol ve masa tenisinde Türk sporuna büyük katkılarda bulunan Kulüp, çalışmalarını günümüzde tümüyle kadın voleyboluna yönlendirmiş bulunuyor.
Eczacıbaşı Holding veya Eczacıbaşı Topluluğu, 1942 yılında Nejat Eczacıbaşı tarafından kurulan ilaç laboratuvarının ve 1952'de açılan ilk ilaç fabrikasının 1973'te tek çatı altında birleştirilmesiyle kurulan İstanbul merkezli holdingdir.
***
Evrende her şeyin oluşumu belirli koşullar gerektiren bir iklim içinde oluşur. Eczacıbaşı Spor Kulübü 1966’da kurulsa da 1950'lerde Eczacıbaşı bünyesinde gerçekleştirilen futbol, tenis turnuvaları ve diğer bazı spor etkinlikleri o iklimi oluşturan temellerdir.
Bir iklim yaratılırken de öncüler vardır. Bu öncüler o iklimin oluşmasına liderlik ederler. Eczacıbaşı Ailesi, ülkemiz sanat, kültür ve spor hayatına doğrudan dokunan ve birçok alanda öncülük eden bir ailedir. Dr. Nejat Eczacıbaşı ile başlayıp, kardeşi Şakir Eczacıbaşı ile devam eden misyon Bülent Eczacıbaşı ve Faruk Eczacıbaşı ve sonrasında da üçüncü kuşakla devam etmektedir.
***
Filenin Sultanları, 2023 yılı millî takım sezonunda; Milletler Ligi Şampiyonluğu kupası, Avrupa Şampiyonluğu kupası ve Dünya Kupası adıyla oynanan Olimpiyat Elemelerinde kazandığı kupa olmak üzere 3 Kupa birden kazandı. Türk spor tarihinde takım sporlarında Avrupa Şampiyonu olan ilk takım olarak tarihe geçti. Olimpiyatlar’da da dördüncü oldu.
Yorum…
Kimse kızmasın sadece sonuç odaklı olan toplumumuzda süreçlere kimse takılmaz. Halbuki bugün kız voleybolunda sağlanan başarılarının temellerinde 1966’da başlayan bir sürecin getirdiği ivme ve yarattığı iklim söz konusudur.
Eczacıbaşı Spor Kulübü ülkemizde kurulan ve ulusal, uluslararası başarılara imza atan ilk müessese kulübüdür. Ve bu kulüp sonrasında kurulan birçok kulübe model olmuştur.
Eczacıbaşı 1966 kurulduktan sonra ülkemizde ilk kez özel sektörde bir müessese kendi spor salonunu yapar. 1973 yılı galiba 10 Eylül’de sezon başlamadan bu salon açılır. Yine yanlış anımsamıyorsam açılışa o sezonun Yugoslavya şampiyonu Partizan basketbol takımı katılmış Eczacıbaşı ile maç yapmıştı. Ayrıca, basketbol tarihinin unutulmaz NBA yıldızı Kerem Abdülcabbar’da davetliydi ve gösteri yapmıştı.
1970’li yılların sonunda Eczacıbaşı Spor Salonu’ndaydım. Orada Egzersiz Fizyolojisi hocamız Dr. Çetin Gürses, bizlere Monarch ergobisiklette, indirek olarak Maksimal Oksijen Tüketimi’nin(Max VO2) nasıl ölçüleceğini Astrand Rhyming metodu ile anlatıyordu.
(Benim bilime olan merakımın temeli bir dönemler çocukluğumda İstanbul’dayken Sümerbank’ta yönetici olan babamın yılbaşlarında eve getirdiği Eczacıbaşı ajandalarındaki bilimle ilgili küçük anekdot ve fotoğraflardı).
SON SÖZ
Dr. Nejat Eczacıbaşı ile hiç karşılaşmadım. Şakir Eczacıbaşı’nı Tofaş-Eczacıbaşı basketbol maçlarında şeref tribününden tanıdım. Bülent Eczacıbaşı’nın birkaç konuşmasını izledim ve ayak üstü de olsa kendisi ile tanışma fırsatım oldu. Kitaplarını okudum. Faruk Eczacıbaşı’nı Kal Der’de dinledim.
Evet, Eczacıbaşı Ailesi’ne teşekkür etmeden önce şu anda ismini anımsamadığım Eczacıbaşı CEO’sunun bir KalDer kongresinde İstanbul’da yaptığı konuşmadan bir anekdot aktaracağım. Şöyle anlatmıştı:
“Bir gün Nejat Eczacıbaşı, Vehbi Koç ve eşini yemeğe çağırır. Nejat Bey mutfakta eşine yardım ederken bir ara salona gelir. Bir bakar ki Vehbi Bey sehpaya çıkmış, 3 ampullü avizesinin iki lambasını söndürüyor. Şaşırır ve ‘Ne yapıyorsunuz, Vehbi Bey?’ diye sorduğunda, Vehbi Koç ‘Elektriğe döviz ödüyoruz, bu ışıkta bize yeter’ der.”
Evet, Eczacıbaşı Ailesi’ne teşekkür ediyorum.
“Nejat Amca, Şakir Amca iyi ki vardınız!” diyorum.