Kendisi sanat tarihine yön veren önemli bir isimdir. 20. yüzyılın başlarında sanat tarihinde biçimsel analizin gelişmesinde nesnel sınıflandırma ilkeleri etkili olan bir sanat tarihçisi, estetisyen ve eğitimciydi. Alman sanat tarihini zirveye taşıyan nesilde Basel, Berlin ve Münih'te ders verdi.
Bir şeyin doğrudan anlatımı yerine, çağrışıma ve imgeye dayalı anlatımında kullanılan görsellere sembol denir. Bir felsefe ve sanat akımı olan sembolizm ise 18. yüzyılın ilk yarısında Avrupa'da ortaya çıkmıştır. Bu kelimenin sıfat hali sembolik, fiil hali ise ''sembolize etmek'' şeklinde yazılır.

Sembol, kimi sözlüklerde “daha soyut bir şeyi anlatmaya yarayan daha somut şey” ya da “evrensel yasa, ilke, bilgi ve fikirleri açıklayan işaretler” olarak tanımlanır. Bir sembol, anlatmak istediği şeyi en kesin, en belirli, en sade, en doğal şekilde ifade eden işarettir. Sembol sözcüğünün kökeni, eski Mısır dilindeki symbolon sözcüğünün Grekçe’ye geçmiş hali olan symballein fiilidir, “birlikte tartışmak, birlikte birleştirmek, bir arada toparlayıp bağlamak” anlamlarına gelir. Latince’ de symbolum biçimine dönüşür.
Heinrich Wölfflin’in vurguladığı üzere, sanat ve eser kavramının zenginliği veya bu eserin anlaşılabilirliği, onu nasıl gördüğümüz, yorumladığımız ve onun hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğumuz ile alakalıdır. Eserleri yorumlarken tamamını, geçmişini ve kullanılış alanlarını değerlendirmek gerekir.
POLİTİK SEMBOLİZM
Bana göre Wölfflin’in sanatın anlaşılırlığı ile ilgili değerlendirmesi, her alana adapte edilebilir. Sanat kendi iletişim yolunu gerek resimlere gizlenen imgelemelerle(sembollerle) gerekse heykellere kullanılan detaylarla yapar. Gelişmiş demokrasilerin dışında siyasette böyledir. Burada politik sembolizm politik amaçlar ve mefhumlar için kullanılan semboller sistemi, simgecilik, devreye girer.
Siyasal iktidarlar hitap ettiği kitleyi etkisi altında tutmak ve yönlendirebilmek için çeşitli araçlara başvurur. Bunlardan belki de en etkilisi sembolizmdir. Sembol ve sembolik eylemlerden yararlanmak hem iletişim kurmanın en kestirme yolu hem de grup birlikteliğini kurmada ve dayanışmada en güçlü araçlardan biridir.
Sembolizmin siyasetle ilişkisi de uzun yıllar göz ardı edilir. Sembolik olan, reel siyasetin taklidi ya da ondan arta kalan şey olarak değerlendirilir. Oysa siyasetle ilişkilendirildiğinde sembolik olanın reel politik olması siyasal gerçekliğin sembolik araçlarla yaratılmasına denk düşer. Bir siyasal sembol yaratıldığında eğer bu sembol insanlar üzerinde öngörüldüğü etkiyi bırakırsa, o zaman sembol sahibi güç kazanır ve yine bu sembolü kullanarak elindeki gücü devam ettirir.
Her şey -yaşam içindeki- sembollere indirgenir. Bu siyasetçinin kolayına gelir. Çünkü siyaseten bu yapılan/yapılmak istenenin; anlaşılabilirliği, onu nasıl gördüğümüz, yorumladığımız ve onun hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğumuzu hiç düşünmeyiz. Siyasetin yapmak istediğinin tamamını, geçmişini ve kullanılış alanlarını değerlendirmeyiz. Ama cehaletimiz bize hiç bilgimiz olmadığı o alanda bile bir şey söyletir. Savundurur, sorgulamadan, bilmeden körce savunuruz. Cehaletin körleştirmesi budur.

NELERİ SEMBOLLEŞTİRDİK?
Şöyle bir bakar mısınız, neleri sembolleştirdik?
Yıllardır büyüklerimizin kullandığı başörtüsü, türbana dönüşüp siyasi bir sembol oldu. Bıyık biçimi, bıyığın olup, olmaması, sakal biçimi, onun olup olmaması sembol oldu. Veren elin, alan eli görmediği yardımseverliğimiz, resmen bir gösteriye dönüştürüldü. (Kurulan iftar sofraları, tırların önünde fotoğraf çektirmeleriyle.). Cübbeler, sarıklar, asalar, v.d. Yüzüğün hangi parmağa takıldığı sembol oldu. Kadınlarla el sıkışmamak sembol oldu. Oy verdiği partinin baş harfleri araba plakası oldu. Yaka rozetini sola değil de, sağa takmak sembol oldu.
Onlarca yıl önce hocamız Prof.Dr.Kurthan Fişek (1942-2012), Spor Sosyolojisi kitabındaki Türk sporunun kurtuluşunun(!) yolunu IMF’ye bağlamıştı. Onun IMF’si , İnşallah, Maşaallah ve Fesüphanallah’tı.
SON SÖZ
Siyaset söz konusu olunca, reel siyasetin taklidi veya epifenomeni -birincil bir fenomenin yanında veya buna paralel olarak ortaya çıkan ikincil bir fenomen- olarak da görünür.
Sonuçta toplumu etkilemek, bilgiyi ve duyguyu manipüle ederek siyasal kontrolü elinde tutmak isteyen tüm siyasal örgütlenmeler şu yolu izler:
“Öncelikle kendi iktidar sembollerini oluşturur ve kitleleri bu semboller aracılığıyla politize eder.”
Sembolik politika ve politik psikoloji üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Amerikalı bir siyaset bilimci Murray Jacob Edelman(1919-2001) şöyle der:
“İktidarlar sembolleri manipüle ederek kitlelerin büyük sessizliğini de sağlar.”
Evet, yaşam seçimlerle doludur. Kaderci yaklaşımınız ne oranda dominant(baskın) olursa olsun, insanlar seçimlerini kendilerine verilen akılla yapar.
Sembollere takılı sorgulamadan, her söyleneni doğru kabul ederek yaşamakla; aklın göstericiliğinde sorgulayarak, bilime inanarak, yaşam arasında seçim sizindir.