Bir kentin sahip olduğu potansiyel ve güç farklı şeylerdir. Potansiyel şu ana kadar gerçekleşmemiş bir yeteneği ifade eder. Güç ise bir zaman biriminde yapılan iştir. Ortaya çıkarılmamış potansiyel hiçbir değer ifade etmez. O potansiyelin sahip olduğu yetenek ve/veya yetenekler ne zaman hareketlendirilir ve hayata geçirilir ise o zaman potansiyel, yerini güce bırakır.
Fizikte potansiyel enerjinin kinetik enerjiye dönüşümü diye ifade edilen bu güç elde edinimi fizik dışında her alanda da geçerlidir. Sosyal bilimler de dahil olmak üzere.
Makinalar, insanlar, topluluklar gibi kentin de potansiyelleri ve güçleri vardır. Bursa kenti uzun bir süredir sahibi olduğu potansiyeli, sahip olduğu yetenekleri; güce dönüştürememektir. Bunun sorumlusu veya kaynağı nedir diye baktığınızda karşınıza şunlar çıkar:
“Burada birinci sırada yerel ve genel seçilmişler yer alır. Sonrasında sıklıkla değişen atanmışlara çok yüklenmemek gerekir. Bir de bu kentin STK’larının (gerek gönüllü, gerekse yarı resmi STK) da bu alanda sorumlulukları vardır.”
BURSA’NIN SAHİPSİZLİĞİ VE ESKİ DÖNEMLER
Bursa gerek merkezi yönetime ödediği vergiler, gerekse diğer açılardan hep verdiklerinden daha azını almaktadır. Bu uzun süredir böyledir. Bunun nedeni ise Bursa’nın sahibinin olmayışı; sesinin çıkmayışı; Bursa adına özellikle seçilmişlerin kentin temel sorunları ve çıkarları doğrultusundaki vurdum duymazlıklarıdır.
Bu hep böyledir ve böyleydi diyemeyeceğim. Çünkü bir dönemler Bursa’nın sahipleri vardı. Bursa’nın sahipleri derken Bursa’ya ve sorunlarını sahiplenenler, onları takip edenler ve bulundukları pozisyonları bu sorunları çözmek için kullananlar vardı.
Şöyle biraz geçmişe bakalım:
ANAP’ın ilk döneminde Bursa Milletvekili Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, (24 Kasım 1983 - 1 Eylül 1991) ve 26 Ekim 1984 - 30 Mart 1989 arası Maliye ve Gümrük Bakanı ayrıca 1990-1991 Dış İşleri Bakanı.
Yine aynı dönemde Hüsamettin Örüç Bursa Milletvekili (1987-1995), 1987-1991 Devlet Bakanı ve 1991 Bayındırlık ve İskan Bakanı.
DYP dönemi Cavit Çağlar, Bursa Milletvekili (14 Aralık 1987 - 25 Mart 1999), Devlet Bakanı 1991-1993 ve 1995-1996.
Yine DYP döneminde Mehmet Gazioğlu (14 Aralık 1987 - 4 Aralık 1995) Bursa Milletvekili. 25 Haziran 1993 - 24 Ekim 1993 İçişleri Bakanı ve 24 Ekim 1993 - 28 Kasım 1993 Gümrük Bakanı.
Ayrıca DYP döneminde Turhan Tayan. Bursa Milletvekili (1991-2002), 1995-1996 Milli Eğitim Bakanı ve 1996-1997 Milli Savunma Bakanı.
DSP iktidarı döneminde de Recep Önal, Bursa Milletvekili ve 22 Temmuz 1999 - 13 Mart 2001 Devlet Bakanı(Ekonomi)
AK Parti, dönemi ise Faruk Çelik (1999-2011) Bursa Milletvekili. (2011-2018 Şanlıurfa Milletvekili/2023 halen Artvin Milletvekili) 24 Kasım 2015 - 19 Temmuz 2017 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı. 29 Ağustos 2007 - 1 Mayıs 2009 ve de 6 Temmuz 2011 - 28 Ağustos 2015 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı. 1 Mayıs 2009 - 6 Temmuz 2011 Din İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı.
Ayrıca AK Parti döneminde Hakan Çavuşoğlu (28 Haziran 2011 - 14 Mayıs 2023) Bursa Milletvekili ve 19 Temmuz 2017 - 10 Temmuz 2018 Başbakan yardımcısı.
Evet, yukarıda adını andığımız dönemin bakanları ve milletvekilleri dönemlerinde bir biçimde Bursa’nın sahibi/Bursa’nın sesi, Bursa sorunlarını sahiplenen ve sorunların çözümü noktasında gerek bulundukları bakanlıklarda, gerek ilgili komisyonlarda ve hükümetlerde Bursa için kavga veren isimlerdi.
Özetle bu değerli politikacı ve bakanlarımız Bursa’nın sesi olmuşlardı. Onlara buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
Bunların dışında Bursa’nın elbetteki bazı bakanları oldu. Ama onlar Bursa dışından gelen bakanlardı ve onların pozisyonları gereği Bursa’nın sorunları ile ilgili dertleri yoktu.
SON SÖZ
Şimdi Bursa’nın bir deyişle sahibi; bir başka deyişle sesi ve de genel deyişle ağabeyi yok. Gerek parti içlerinde, gerek yerel yönetimlerde, gerekse Bursa özelinde herkes bildiği telden sayıyor.
Dolayısıyla Bursa merkezi yönetime karşı Nazım’ın (1931) yazdığı Sesini Kaybeden Şehir şiirinde dediği gibi:
“Adedi devir sıfır, şehir sustu
Kenetlendi nokta nokta şehrinin, asfalt beton çenesi
Bindokuzyüz nokta nokta senesi nokta nokta ayında
Cadde boş, bir uçtan bir uca koş
Cadde boş bomboş cebim gibi
Kesildi akmıyor su
Ne bir motor uğultusu
Ne dönen bir tekerlek var
Rüzgar sürüklüyor asfaltta mister Ford'un adını:
duvardan kopan renkli bir ilan kaadını
kaldırımda savuruyor…”
Bursa bir zamanlar Şevket Süreyya Aydemir’in otobiyografik çalışması Suyu Arayan Adam gibi Sahibini Arayan Şehir: Bursa veya Nazım Hikmet’in şiirindeki Sesini Kaybeden Şehir: Bursa konumunda.
Bu kentte doğan, bu kentte okuyan ve bu kentte doyan herkes Bursalı’dır. Bursa’nın çevresine bakıp, bizim düşmanımız kimdir? diye aramasına gerek yoktur. Bursa’nın en büyük düşmanı kendisidir. Kendi içinden çıkan kent ve kentin çıkarları dışında; egoları ve şahsi çıkarları peşinde koşan siyasetçisi, gazetecisi, bürokratı, sanayicisi, işadamı, akademisyeni ve benzerleridir.
Artık kendi içimizden çıkan değerleri, markaları, kurumları sahiplenmenin zamanı geldi de geçiyor. Bursa için sesini kaybetme değil; Sesini yükseltme ve Biz Burdayız! deme zamanıdır.