Uzak umutlarımızın üzerine, ömrümüzden uzun hikayeler yazmayı düşlediğimiz günlerdi. Şarkılar söyleyecektik çamurda oynayan tertemiz çocukların yüzlerine. Gözyaşı damlalarımızı tespih edip sabır çekecek ve devirmeden devrim yapacaktık.
O zamanlar, 28 Şubat'la vücuda gelmiş zulmün kılıcı o kadar ensemizdeydi ki; hiçbirimizin dik yürüme imkanı yoktu. Fakat umutluyduk yine de. Bir gün, biz gelecektik. İşte o gün, bize zulmedenlere bile adaletle hükmedecektik.
En iyisini yapamasak bile en kötüsünden kurtulacak ve kurtaracaktık memleketi. Bir çiçekle bahar olmaz ama her baharın bir çiçekle başlayacağını öğretmişti ulu erenlerimiz bize. Buna sebep, her yere çiçek ekecektik. Ahdimiz buydu...
Bundan mütevellit, Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği zaman, davaya inanan ve inandığı gibi yaşamaya çalışan Milli Görüşçüler, İstanbul'un sokaklarında çöp topladılar. Erdoğan, haklı bir gururla, "çöp dağlarını biz kaldırdık" derken, o "biz" sadece belediyenin temizlik personelinden ibaret değildi. O "biz"in içinde bizler de vardık. Yani, her baharın bir çiçekle başlayacağına inanan yediden yetmişe Milli Görüşçüler.
27 Mart 1994'teki yerel seçimler Refah Partisi ve adayı Recep Tayyip Erdoğan için elbette ki; gurur verici büyük bir başarıydı. Fakat asıl olan bu tarihten sonra ortaya konulan efsane "Milli Görüş Belediyeciliği"ydi. 1994'de İstanbul'da başlayan efsane, zamanla yurt sathına yayıldı. Sonraki süreçte Fazilet Partisi'nde başlayan "Yenilikçi-Gelenekçi" ayrışmasından Ak Parti doğdu.
İlk günlerde, O çöp toplayanlar da Ak Parti'deydi. Bu sefer sadece İstanbul'un değil Türkiye'yi çöpten kurtarmak için kollar sıvandı. Hem bu sefer sadece atık olan çöpler değil, köylerden şehirlere; eğitimden adalete; sağlıktan, ekonomiden tarıma; turizmden üretime kadar her sahada, her türlü çöp toplanacak ve ülkemiz hak ettiği yere kavuşacaktı.
Açıkçası bu yolda hayli mesafe de kat edildi. Öyle ki; bu yolculukta Erdoğan'ın çöpçülerinin oluşturduğu sinerjiyle ilk zamanlar Ak Partili olmayanlar bile sandıkta gizliden Ak Parti'ye oy verir oldular.
Gelin görün ki; saatler gece yarısı 12'yi vurdu ve büyü bozuldu. Artık, Ak Parti'nin o eski halinden eser yok şimdi. En başta çöp toplayanları yok. Erdoğan konuşuyor, herkes alkışlıyor. O kadar çok alkışlıyorlar ki; alkıştan çöp toplamaya zamanları kalmıyor. Hoş, çöp toplamaya niyeti olan da yok zaten. Çepeçevre sarılmış ve her dakika alkışlanan Erdoğan, kulakları sağır eden alkış sesinden suskun itirazları da işitemiyor artık.
Bu, tıpkı şuna benziyor; bir zamanlar insanları gülmekten kırıp geçiren Cem Yılmaz, bu kadar ünlü değilken halkın içinde gezebiliyor, otobüse, minibüse, dolmuşa binebiliyor ve halkın doğal halini gözlemleyebildiği için iyi espriler üretebiliyordu.
Şimdi artık çok ünlü, bırakın halkın içinde özgürce dolaşmayı, kendi mahallesinde bile etten duvar bir koruma kalkanıyla ancak gezebiliyor. Haliyle espri üretmek adına yeni/doğal şeyler göremiyor. Görmeyince de üretemiyor.
Aynı, Cem Yılmaz gibi, Recep Tayyip Erdoğan da artık içinden çıktığı mahallede özgürce gezemiyor. Hadi, kendisi gezemiyor diyelim, O konuşurken etrafında çöp toplayanlar; yani, sözlerinin gereğini yapanlar da yok artık. Erdoğan konuşuyor, etrafı alkışlıyor. Vaatler havada çöpler yerlerde kalıyor. Ve vatandaş, Ak Parti'deki bu hiç alışık olmadığı hal karşısında şaşkın ve şikayetçi. Dün Ak Partili olmayanlar sandık başında gizliden Ak Parti'ye oy verir olmuşlardı ya hani; bugün ise Ak Partili olanlar sandık başında gizliden başka partilere oy verecek hale geldiler.
SON SÖZ:
Bu faninin, 1 Nisan 2021'de söylediği sözlerin günü geçmiş olsa da güncelliği tazeliğini aynen koruyor. Bunun yegane sağlaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, kısa süre önce, "Bilin ki, bu genel başkan, bu cumhurbaşkanı çok şikayetler alıyor. Bu şikayetleri benim burada haykırmam lazım..." diyerek çıkışmasıdır. Açıkçası, Erdoğan'ın "çok şikayet" alması, artık çöpçülerin olmamasıdır. Bugün, üyesine tuzak kurmak için yalanla nikah kıymış, iri kıyım sendikacısından, ceketinin içinde saklanan "Tatlısu Siyasetçisi"ne kadar, Ak Parti'nin çöpçülerinin helal mirası üzerinde kibirli kabile reisi gibi oturan, kibirlerinin büyüsüne kapılmış şark kurnazları, insanların öfkesinin acısını görmezden geliyorlar. Elbette ki; bu acı/acıklı tablo hayra alamet değil. Fakat, başlarkenki uzak umutlarımız çok daha uzaklaşmış olsa da henüz her şey bitmiş sayılmaz. Düzeltmek ve yeniden başlamak için zaman ve imkan her zaman vardır.