Asabı bozuk bir yazı gündelikçisi olarak, yazı yazmak aynı zamanda uykusuzluk saatlerimdir.
Fakat ölümcül uykusuzluğuma sebep sadece yazı nöbetim olmuyor son zamanlarda. Ülkede, hemen her gün yeni ve belki de bir öncekine rahmet okutacak kadar öylesine kötü şeyler oluyor ki; uyusam bile diken oluyor yataklar, düşlerde dahi dövüşüyorum bu kötülerle.
Ne yapayım, yeni doğan çocukların bile canına hunharca kast edilecek kadar kadersiz bir zamanda imtihan olmak düştü bize de...
Ne yapayım, kahredici kinlerini musallat oldukları çocuklardan çıkarmaya çalışan kahpeler ve bu kibir kusmuğu kubur farelerinin önünde adaleti aç gözlerinde boğmuş ölü taklitçileriyle imtihan olmak düştü bize de...
Gücüm nispetinde mesuliyetim, kalben buğuz etmek kadar olsa da kesmiyor beni, kanım kesiliyor, ama kesilmiyor içimdeki öfke. Nihayet zaten bozuk olan asabım daha da bozuluyor.
Tamam, asabım bozuk olsa da ağzımı bozmak adetim değildir, ama yine de içimden asi bir ses, Kaf Dağı’ndaki, alt dudağı yerde, üst dudağı gökteki canavarın bile ağzını açık bırakacak kadar yalanı kendine yakıştıranların, "yüzüne yüzüne haykır küfrün külliyatını..." diye tutturuyor, ama tutuyorum kendimi. Ne var ki; sabrın da bir sınırı var...
***
Bu fakirin takipçileri iyi bilir, yeri geldiğinde sövmeyi dua beller, sevap sayarım. Bu konuda dilim açıktır, hak edenden hiç esirgemem evelallah. Ondan mütevellit, "Bu sefer kime?" dediğinizi duyar gibiyim.
Efendim, birkaç gün önce, ağzı olanın konuştuğunu sandığı ve bir bakıma çamur çukuruna dönüşen sosyal medyada rezil bir paylaşıma rastladım. Normalde ciddiye almaz ve bu kadar kelime israfında bulunmazdım, ama insanlıktan çıkmış bu ,"Kendi ipinde sallanan kuyu kazıcı"nın sırtını bir okula verip, daha 6 yaşındaki çocukların okuma bayramında giyecekleri kıyafet üzerinden cinsellik fışkırtarak ahlak bekçiliğine soyunduğunu, öğretmenlere ve okul idarecilerine karşı pervasız ifadeler kullanıp, bir de en başta İslam'ı lekelediğini görünce susmanın dilsiz şeytanlık olacağını düşündüm.
Bu insanlar nasıl bir ekosistemde yetişiyor ve bu hale geliyor, bilemiyorum, ama bundan sonraki satırlarımı, okurlarımın yüce vicdanıyla birlikte Sayın Valimiz Erol Ayyıldız'ın ve sayın cumhuriyet savcılarımızın da hassaten dikkatine sunuyorum.
İsmi lazım değil; bir, "Kendi ipinde sallanan kuyu kazıcı" ajan provokatör, lağım çukuru sosyal medya hesabından, "Bursa'ya geliyorum, okul müdürü bekle beni, o sınıf öğretmeni sen de bekle..." şeklinde tehdit savurup, Yıldırım'daki Mustafa Dörtçelik İlkokulu'nun önüne gelmiş. 6 yaşındaki çocukların okuma bayramında giyeceği şirin kıyafetleri eline alıp, video çekerek, o çocukların kıyafetleri üzerinden cinsellik fışkırtıp, ahlak bekçiliğine soyunarak öğretmenlere ve okul idarecilerine kirli, zehirli dilini uzatmış.
Bir de arlanmadan, "Bizim çocuklarımızın ne giyeceğine siz karar veremezsiniz, siz karar verince Balıkesir'de direk dansçısı oluyorlar..." demiş.
Görünce kanım çekildi. 6 yaşındaki çocukların okuma bayramı kıyafetinden "direk dansına" uzanan bir arsızlık nasıl bir ruh halidir diye düşünmeye başladım. Hoş, o kepaze paylaşımın altına yorum yapan onlarca insan, duruma, "Pedofili" olarak teşhis koymuş, ama ben yetinmeyip bir de uzmana danıştım. Bursa'daki en saygın psikoloji profesörlerinden birisini aradım ve bir açıklama istedim.
***
"Çocuk kıyafeti üzerinden cinsel tartışma açmak pedofili davranışların habercisidir..." diye söze başlayan psikoloji profesörü hocamız, durumun vahametini kısaca şöyle özetledi:
"Bu yaşlardaki çocukların cinsiyet ya da cinsellik algıları yoktur. Çocuklar, kendileri ve diğerlerini sadece çocuk olarak tanımlar. Cinsiyetler açısından oyunları ortaktır, birbirlerine bakışları temiz duygu dünyalarında kardeşlikten ibarettir. Bu yaşlardaki çocukları, cinsiyet açısından kategorize etmek, kıyafetlerine, saçlarına cinsellik yükleyerek yorum yapmak yetişkinlerin kendi duygu ve biliş dünyalarındaki sapmanın bir tezahürüdür. Eğer ki; bir yetişkin, bu yaşlardaki çocukların kıyafetleri ile ilgili cinsellik tartışması başlatmaya çalışıyorsa; o yetişkini eğitim öğretim ortamlarına sokmamak, çocuklara yapılacak en hayırlı iş olur. Biliş ve duygu dünyası kirlenmiş bu yetişkinler, içlerindeki sapkın düşüncelerini çocuklar üzerinden yansıtmaktadırlar ki; bu, çocuklar için korkunç bir tehlikenin habercisidir. Sapkınlıklarını zayıf varlıklar üzerinden yansıtan bu tarz kişilerin sosyal medya hesaplarına müdahale edilmelidir..."
SON SÖZ:
Uzman görüşünden de anlaşılacağı üzere ortada açık ve ağır bir klinik vaka söz konusu. İşin bu kısmını sağlıkçılara havale ederek ben son sözümü söylemek istiyorum. Meydanı boş sanan, "Kendi ipinde sallanan kuyu kazıcı" ajan provokatörler! Sosyal medya çukurunda üç, beş takipçi kasmak için içinizdeki irini okul önlerinde döküp, çocuklarımızın üzerinden öğretmenlerimizi ve okul idarecilerimizi hedef alamazsınız. Öksüren hakikatten bulaşan vicdan virüsünü aşırı doz duyarsızlıkla etkisiz hale getirerek ahlakın arsızca ısırılması karşısında dilimizi ısırıp susacak ve ahlaksızlığınızın ömrünü uzatacak değiliz. Haddinizi bilin, okullarımızdan, öğrencilerimizden ve öğretmenlerimizden uzak durun!