Hava Durumu

23 Nisan: Umudun adı, egemenliğin teminatı

Yazının Giriş Tarihi: 23.04.2025 08:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.04.2025 08:08

Bazen durup düşünürüm…

Bunca badireden nasıl çıktık?

Nasıl oldu da işgallerin gölgesinde, Atatürk’ün de dediği gibi ‘Uçurumun kenarında yıkık bir ülkeden umudu yeşerttik.

Yıl 1919.

Memleketin dört bir yanı düşman postallarıyla çiğneniyor.

İstanbul’un hür sesi susturulmuş, milletin kaderi için farklı senaryolar yazılmak isteniyor.

Ama bir adam var.

Mustafa Kemal Atatürk…

Umudu olan, cesareti olan, millete inancı olan…

Ülkenin kurtuluşunun Anadolu’dan geçtiğini bilir, önce Samsun’a çıkar. Herkes karamsar ama O, milletine olan inancını hiç yitirmez.

Meclis kurulur Ankara’da.

Sadece bir binanın kapılarının açılması değil bu…

Bu, milletin kendi kaderini eline aldığı gündür.

Egemenlik fikri, bir milletin sadece yönetim biçimini değil; onurunu, hafızasını ve geleceğini de inşa eder.

İşte 23 Nisan bu yüzden sadece bir tarih değil, bir milletin yeniden ayağa kalktığı gündür.

Top tüfek değil, kararlılık kazanmıştır.

Kırık dökük sandalyelerde alınan kararlar, emperyalizmin yaldızlı salonlarını alt etmiş, milletin iradesi sınırların ötesine taşmıştır.

23 Nisan bir umuttur.

Ama öyle günlük, geçici bir umut değil…

Tükenmeyen bir umut.

Savaşların, krizlerin, darbelerin, ekonomik darboğazların içinden geçerken, hep o güne, o meclise dönüp bakarız.

Orada cevabını ararız soruların.

Ve her seferinde yeniden doğar milletin sesi.

Bugün hâlâ o günkü gibi kırılganız belki.

Hâlâ türlü oyunlarla sınanıyoruz.

Ama geçmişi bilen, 23 Nisan’ı hisseden bir millet, ne kadar zorlansa da yoldan dönmez.

Çünkü bu yol, bir milletin “Ben varım!” deyişinin yoludur.

Bir çocuğun gülümsemesiyle güçlenen, bir annenin duasıyla büyüyen bir yoldur bu.

İşte bu yüzden…

Egemenlik, yalnızca bir anayasa maddesi değil; bu toprakların ruhudur.

Ve unutulmasın:

Ulusal egemenlik varsa, umut vardır.

Tükenmeyen, eskimeyen, dimdik duran bir umut...

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.

BURSA’NIN ESTETİK DOKUNUŞA İHTİYACI VAR…

Yazılarımda sürekli bu anekdota yer veririm;

“Şehrinizi boya ile geri alın”
Arnavutluk’un şimdilerde başbakanlığını yapan Edi Rama bu sloganla yola çıkarak, 2 yıl görev yaptığı Tiran Belediye Başkanlığı döneminde Avrupa Birliği fonlardan aldığı destekle kenti baştan başa rengarenk boyamıştı.
Çalışmaları yürüttüğü dönemde, canlı renklerle boyanan binalar nedeniyle Arnavut entelektüellerin yanı sıra finansı sağlayan Avrupa Birliği’nden bile eleştiri alan Rama, Tiranlıların verdiği destekle başbakanlığa kadar ilerledi.

Renklerle başlayan değişim yolsuzluğun önlenmesine kadar uzandı. Son derece kolay bir yol izleyerek kamudan başlayan renk değişimi sayesinde hem suç oranını düşürdü hem de insanların yaşadığı kenti sevmelerini sağladı.
Sadece binaların boyanmasıyla bu değişim olur mu? dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ayrıntılarını merak edenler için Edi Rama’nın belediye başkanlığı dönemini anlattığı Türkçe’ye de çevrilen Kurban adlı kitabını okumalarını ya da o kadar zaman yok diyenler için internette kısa bir araştırma sonucu ulaşabilecekleri Rama’nın 2012 yılında Selanik’te yaptığı konuşmanın 15 dakikalık videosunu izlemelerini öneririm.
Edi Rama’nın çalışması kentler için değişimin nereden başlaması gerektiğini çok güzel bir örnektir.
Tarım, sanayi, ulaşım ve turizm de belirli bir seviyeye ulaşan hatta üretimi, imkanları ve yetişmiş insan gücüyle Avrupa’nın birçok ülkesini geride bırakan Bursa’da sanki bu günlerde böylesine bir atılımı bekliyor.

Geçen hafta sonu uzun süreden beri gidemediğim tarihi bölgeleri dolaşma imkanı buldum. Bursa yıllardan uğraştığı turizmin nimetlerinden faydalanmaya başlamış. Sadece Bursa kebabı ve pideli köftecilerin değil, cantıkçıların bile önünde kuyruk vardı.

Hanlar bölgesinin önünün açılmasının yarattığı değişikliğin hepimiz farkındayız. Estetik bir dokunuş, UNESCO Dünya Mirasını gün yüzüne çıkardı. Yıllardan beri betonla gizlenen hazineye yeniden kavuştuk. Hem bu bölge hem de Cumhuriyet Caddesi’ndeki Burfaş’a ait kafelerde oturmak için insanlar uzun süre beklemek zorunda kalıyor.

Asıl dikkat çekmek istediğim konu, gözüme çarpan kent estetiği ile ilgili ayrıntılar. Hanlar bölgesinin hemen yanı başındaki binalar hala gri renkli ve çevresindeki 700 yıllık tarihi geçmişten uzak görünümde. Asıl olması gereken kentsel dönüşüm ama bu çok uzun bir süreç. Ancak Edi Rama’nın Tiran’da yaptığı gibi estetik bir dokunuş bile birçok şeyi değiştirebilir…

KENT MÜFETTİŞİNDEN DE KÜÇÜK DOKUNUŞLAR ÖNERİSİ

Bursa, Cemil Aydın’ı 2009-2014, 2014-2019 Osmangazi Belediye Meclis Üyesi olarak tanıyor. Meclis üyeliği sona erdikten sonra da Aydın kent sorunlarının çözümü için önerilerde bulunuyor.

Aydın’ın son uyarısı da tıpkı yazıma konu olan estetik dokunuşlarla ilgili.

O da ‘Hiç olmazsa küçük dokunuşlar olsun’ diyerek önerilerde bulunuyor. Peki ne bunlar? Hemen aktarayım:

*Atatürk ve İnönü caddelerinde yayaların yaralanma ve daha ciddi problemlerine meydan sağlayan karşıdan karşıya cadde üzerinden geçişleri caydırıcı cezalarla önlensin,

*Darmstadt Caddesi üzerindeki trafik akışını olumsuz etkileyen orta refüj kaldırılsın,

*İnönü Caddesi Eski Gemlik Yolu bölümünün tek yön olarak hizmet vermesi sağlanmalı,

*Dobruca-Odunluk-Dikkaldırım bağlantı kavşağı revize edilmeli,

*15 Temmuz Demokrasi Meydanı (Fomara-Sehreküstü ) ışıklandırma sistemi yeniden elden geçirilmeli,

*Şehir içi ana arterlerde özellikle de Uluyol üzerinde iki şeritli parklanmalara çözüm bulunmalıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.