Batı Trakya'ya karşı nefret söylemlerine Bursa'dan tepki

Balkanlar ve Batı Trakya hakkında konuşanların o coğrafyaları gezip, 100 yıllık yalnızlığı görmelerini isterim.

Osmanlı'nın 400 yıl hüküm sürdüğü ve her karışında Türk izlerini gördüğümüz bu toprakları bir asır önce terk ettiğimizde oradaki soydaşlarımız kültürlerini ve kimliklerini korumak için yalnız başlarına verdikleri mücadeleden dolayı 100 yıllık yalnızlık ifadesini kullandım.

Varlıklarını, Yunanistan gibi ülkeler için hala hazmedilemiyor, asimile ve göç için her türlü yol deneniyor.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in, Batı Trakya'daki Türk köyleri ve azınlık çocuklarının kimliğine ilişkin kullandığı 'Pomak köyleri' ve 'Yunan çocukları' ifadesi bunun en son örneği.

Ya içerdekilere ne demeli...

Ramazan Bayramı'nda akrabalarını ziyaret etmek için Sakarya Karasu'ya gelen, Düzce'nin Akçakoca Müftüsü Şaban Soytekinoğlu, camide verdiği vaazı ise tam bir nefret söylemi...

Görevden uzaklaştırılan ve hakkında soruşturma açılan Soytekinoğlu'nun sözleri, Miçotakis'in bile ötesinde; 'Yüzde 90'ı Selanik göçmeni ve sabetayist. Ne demek sabetayist? Müslümanlığa girmiş gözüken Yahudiler. Aslında Müslüman değil'

Dün hem Miçotakis hem de Soytekinoğlu'nun sözlerine Balkan ve Batı Trakya Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Bursa'dan tepki yükseldi.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ile birlikte Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Bursa Şubesi'ni ziyaret ederek, Başkan Dr. Ali Emin Latif ve yönetim kurulu üyeleriyle görüştü.

Burada açıklama yapan Çavuşoğlu, Türkiye'nin özellikle Doğu Akdeniz'deki başarılı hamleleri, savunma sanayindeki atılımları, büyüyen ekonomisi, Ege adaları ve Batı Trakya konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Batı Trakya'daki Müslüman Türk azınlığa yapılanlar karşısındaki sert ve kararlı tutumunun Miçotakis'in kendi kamuoyunda hızla irtifa kaybettirdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

'Her zaman olduğu gibi milliyetçi ırkı söylemlere ayrımcı söylemlere yaslanarak kendi içerdeki seçmenini tahkim etme çabasını görüyoruz. Miçotakis'in bu söylemleri şahsına münhasır değil, aynı zamanda 1923 ten bu yana bir asimilasyon ve göç ettirme politikasının devamı.

Geçmişte de azınlığı, Türk, Roman Pomak gibi bölmek suretiyle böl parçala yut politikaları ortaya konulmuştu. Ama Türk azınlık bunu hiçbir şekilde kabul etmedi. Azınlık kimliği geçmişten geleceğe Türk'tür ve Türk kalmaya devam edecektir'

Batı Trakya'daki Türk azınlığı Türkiye Cumhuriyeti ve burada yaşayan geçmenler olarak yalnız bırakmayacaklarını da ifade eden Çavuşoğlu, 'Miçotakis'in açıklamaları hadsizliktir, ırkçıdır, ayrımcı bir söylemdir. Nefrettir. Güneş balçıkla sıvanmaz burada Türk vardır' diye konuştu.

Osmangazi Belediye Başkanı Dündar da, 1923'ten bu yana Yunan hükümetlerinin Batı Trakya'daki soydaşlarımıza sıkıntılar yaşattığının altını çizerek, şu mesajı verdi:

'Yıllardır sistematik olarak uygulanan baskı ve asimilasyon politikaları ile soydaşlarımız ana vatan Türkiye'nin yanı sıra Avrupa'nın çeşitli ülkelerine göç etmeye zorlanıyor. Balkanlar'daki Türk nüfusu azaldı. Göç etmeyip kalanlar ekonomik olarak sıkıntıya sokuluyor. Son dönemde yapılan baskıların altında ise Türkiye'nin güçlenmesi yatmaktadır'

'MÜFTÜNÜN AÇIKLAMASI NEFRET SÖYLEMİ'

Akçakoca Müftüsünün açıklamalarını hadsiz ve cahilce diye niteleyen Çavuşoğlu, bu açıklamayı Balkanlar ve Batı Trakya'daki soydaşlarımızı Türk Milletinin bir unsuru olarak kabul eden hiç kimsenin tasvip etmeyeceğini söyledi.

'Bu kişisel bir nefret söylemidir' diyen Çavuşoğlu şöyle devam etti:

'Zaman zaman Balkan ve Batı Trakya'daki soydaşlarımız zaman zaman bunlara maruz kalıyor. Bu bilgisizlikten kaynaklanıyor. Balkanlar başta Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Sabahattin Ali gibi siyaset ve edebiyat alanında insanları çıkarmış bir coğrafyadır.

Evladı fatihanlar, tarihin emanetçisi olarak oralarda kalmışlar ve halen varlıklarını devam ettiriyorlar. Bu sözler sadece içimizdeki değil dışımızdaki insanları da rendice edici şeyler. Bir nefret suçu işlenmiştir. Zaten Diyanet İşleri Başkanlığı da gereğini yapmıştır. Hiç kimse de bunun altında başka şeyler aramasın. Bir kişinin cehaleti ve bühtanı'

Çavuşoğlu, daha sonra Bal-Göç'ü ziyaret ederek, Başkan Veli Öztürk ve yönetim kurulu üyeleriyle görüştü.

TARİHÇİ GÖRÜŞÜ: 7 MADDEDE SELANİK GÖÇMENLERİ

Selanik göçmenleriyle ilgili Akçakoca müftüsünün sözlerine Habertürk ekranlarından tanıdığımız Prof. Dr. Erhan Afyoncu'dan önemli bir açıklama geldi.

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü olan tarihçi-yazar Prof. Dr. Afyoncu, Akçakoca müftüsünün adını vermeden Selanik göçmenlerinin tarihsel geçmişini 7 maddede şöyle sıraladı:

'-Sadece Selanik şehrinden değil, Selanik Vilayeti'ne bağlı Drama, Serez gibi yerlerden mübadeleyle Türkiye'ye gelenlere de Selanikli denilir. Selanik göçmenleri Anadolu'dan gidip, Rumeli'yi vatan yapan Müslüman Türklerdir. Evlad-ı fatihandır.

-Selanik Vilayeti, sadece Selanik'ten değil Serez, Drama, Vodina, Lankaza, Kavala, Karaferye, Sarışaban, Yenice-i Vardar, Avrethisar ve Taşoz gibi birçok yerleşim yerinden ve yüzlerce köyden oluşuyordu.

-19. yüzyılın sonlarında Selanik Vilayeti'nin nüfusu 1 milyona ulaşmıştı. Vilayetteki nüfusun yaklaşık yarım milyonu Müslüman'dı. Yarım milyonluk Müslüman nüfus içinde Sabetayist de denilen avdetîlerin (dönme) sayısı ise sadece 5 bindi.

-Salnamelere, İngiliz konsolosu Charles Blunt'un raporlarına ve bu konuda yapılmış araştırmalar ile İslam Ansiklopedisi'ndeki şehir maddelerine bakıldığında nüfus yapısı açıkça görülür.

-19. yüzyılın sonlarında vilayetin yarısı Türk'ken Yunanlılar ise nüfusun yüzde 25'ini bile oluşturmuyorlardı. Bugün ise Batı Trakya'dan gidip oraya yerleşmiş çok az sayıda Türk'ün dışında Selanik ve civarında Türk kalmamıştır.

-Selanik'teki Müslüman Türkler, Balkan Savaşları sırasında ve Lozan Antlaşması'ndan sonra Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesiyle Trakya ve Anadolu'ya gelmişlerdir.

-Selanik muhacirlerine Sabetayist demek saçmalamaktır. Cehaletin sınırının olmadığını gösterir. Eskiler, "Cehâlet bir belâdır ki giriftâr olmayan bilmez" diye boşuna dememişler.'