Hava Durumu

Binaenaleyh’ten ‘yetmez ama evet’e, ‘odak’tan butlana...

Yazının Giriş Tarihi: 01.07.2025 08:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.07.2025 08:06

Siyaset sadece oy ve sandıkla değil bazen kelimeler ve hukukla şekilleniyor.

Geçmişten bugüne her dönem kendi deyimini üretirken, mahkeme kararlarının da siyasetin rotasında yaptığı değişikliklere tanık oluyoruz.

Bugün tartışılan kararlardan ziyade siyasi liderin veya olayların topluma kendi sözlüğünü bırakmasına değineceğim.

Bu kelimeleri liderler tarafından kimi zaman miting meydanlarında, kimi zaman meclis kürsüsünde kimi zaman da mahkemelerde kullanıldı. Bazıları ise ilk kez duyulmasına rağmen siyasette kullanılmaya devam etti.

Mesela merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek ironi yapar, “Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz” derken ise değişen şartlara dikkat çekerdi.

Ama asıl dillerden düşmeyen kelimesi “binaenaleyh”ti. Hem ağdalı, hem tamamlayıcı… Adeta konuşmalarının noktalama işaretiydi.

Bir başka hatırlanan lider: Merhum Necmettin Erbakan.

O da kelimelerin ustasıydı. “Sizi gibi rantiyeciler” diyerek faizden nemalananlara yüklenir,

Kadayıfın altı kızardı” diyerek seçmenine mesaj verirdi.

Ve tabii unutulmaz: “Gulu gulu dansı”. Abartılı siyasi şovları tiye alan, halkın diline düşen bir metafor.

Unutmadan; bir de ‘yetmez ama evet vardı’

12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumu sürecinde ortaya çıkan ve özellikle sol-liberal çevreler tarafından kullanılan bir slogandı.

Tabii bir de gezi döneminin tarihe kazınan sözleri vardı; ‘Mesele ağaç değil’ ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘yüzde 50’yi evde zor tutuyoruz’ sözlerini de bu listeye eklemek mümkün.

2000’li yılların kelime hediyelerinden biri de Ahmet Davutoğlu’na ait: “İstikşafi görüşmeler”.

2015 seçimlerinden sonra, koalisyon arayışında kullanılan bu deyim, halk arasında “danışıklı mı, danışmalı mı?” tartışmalarını başlatmıştı.

KELİMELER DEĞİŞİYOR AMA TARTIŞMANIN ÖZÜ AYNI KALIYOR

Siyasetçiler bu tür mecazları üretirken, hukukçuların da kendine has kelimeleri var.

Bugünlerde siyaset kamuoyu yeni bir terimi tartışıyor: “mutlak butlan”.

CHP kurultayının iptali için açılan davada davacıların avukatı, kurultayda yapılan işlemlerin en başından itibaren geçersiz sayılması gerektiğini savundu.

Bu hukuki deyimin anlamı şu: Eğer mahkeme “mutlak butlan” kararı verirse, kurultay sanki hiç yapılmamış kabul edilecek. Özgür Özel’in genel başkanlığı düşebilir. Parti, yeniden kurultaya gitmek zorunda kalabilir.

Merakla beklenen dava dün 8 Eylül’e hem de CHP’nin kuruluş yıldönümünün bir gün öncesine ertelendi. Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı öncesi Türkiye soluklanmış oldu. Borsa yükseldi, piyasada normalleşme rüzgarı esti. .

Geçmişe dönersek; bu tartışmanın benzeri 2008’de AK Parti’nin kapatma davası sürecinde yaşanmıştı.

O günlerin popüler kelimesi de “odak” kavramıydı,

Başsavcı, partiyi “laikliğe aykırı fiillerin odak noktası haline gelmekle” suçladı.

Peki “odak” neydi?

Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre, bir parti kapatılacaksa, anayasa karşıtı eylemler ya “tekil” değil, “yoğunluklu” olmalıydı.

Sadece söylem yetmezdi; süreklilik ve somut fiil gerekirdi.

Mahkemede 6 üye “kapatılsın” dedi ama karar için gereken 7 oya ulaşılamadı. Parti kapatılmadı, ancak hazine yardımı yarı yarıya kesildi.

Bugün CHP için tartışılan “mutlak butlan” da benzer şekilde teknik ama siyasi etkisi büyük bir kavram.

AK Parti’nin YSK temsilcisi geçtiğimiz günlerde “mutlak butlan siyasi partilerde geçerli olmaz, YSK kararını mahkeme bozamaz” diyerek itirazını kamuoyuna taşıdı.

Sözlükler değişir ama mesaj aynı: Mücadele sürüyor

“Binaenaleyh” deyip noktayı koyan Demirel’den, “kadayıfın altını” kontrol eden Erbakan’a;

Odak” mıydı, “butlan” mıydı derken aslında Türkiye siyasetinde hem söz, hem de karar önemlidir.

Bugün CHP kurultayı davasında hukukçular “geçersizliğin tarifini”, siyasetçiler ise “meşruiyetin hikayesini” yazıyor.

Yarın yeni bir kavram karşımıza çıkabilir: Siyaset bu... Kelimeler değişir ama tartışmanın özü hep aynı kalır.

8 Eylül’deki duruşmada, mutlak butlan kararı çıkarsa, süreç yalnızca siyaseti değil, siyasi hukuk literatürünü de şekillendirecek gibi görünüyor.

TARİHİ YAPILAR DEĞİL, KOLEKTİF HAFIZAMIZ ONARILIYOR

Yazılarımda sık sık akademik odaların kentin vicdanı olduğuna vurgu yaparım. İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nde düzenlenen “Tarihi Eserler Çalıştayı”, teknik bir etkinlikten çok bir vicdan çağrısı gibiydi.

Şube Başkanı Serdar Atilla Erdem'in sözleri, klasik bir açılış konuşmasından çok daha fazlasıydı: “Kültürel mirasını koruyamayan toplumlar, geleceğe güçlü bir iz bırakamaz.

Duru, doğrudan ve altı kalın çizilecek türden bir cümle.

Erdem’in vurguladığı gibi, mesele yalnızca yığma yapıların statik dengesi ya da taşıyıcı sistemlerin sağlamlığı değil. Mesele; geçmişle kurduğumuz bağın sağlamlığı. Mesele; taşın içindeki hatırayı, yapının içindeki hafızayı hissedebilmek. Çünkü Bursa’da her sokağın, her kemerin, her kubbenin bir hikâyesi var. Ve bu hikâyeler, yalnızca duvarla değil; anlayışla, özveriyle korunur.

Mudanya’dan, Gemlik’ten gelen başkanlar da kendi tarihleriyle geldiler. Kimi, zamanında yapılan hataları itiraf etti; kimi, geçmişe sırt çevirmenin bir toplumu ne hâle getirdiğini anlattı. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de, ‘Tarihi yapılarla ilgili bazı uygulamaların tekniğe de uygun olmadığını biliyoruz. Zaman zaman tartışma konusu oluyor. Bunların ortadan kaldırılması gerekiyor. Üniversitelerimizin desteği ile bu Çalıştayda önemli konular tartışılmış olacak. Bizlere de yol gösterecek’ mesajını verdi.

Ama en net sözü yine Serdar Atilla Erdem söyledi: “Koruma, sadece yapıyı değil; hikâyesiyle birlikte yapılmalı.”

Bugün Zindan Kapı’nın restorasyonu konuşuluyor, yarın başka bir eserin taşı düşer. Ama asıl tehlike, zihnimizin o taşlarla birlikte çökmesidir.

Tarihi sadece restore etmeyelim. Onu hissedelim, anlayalım, sevelim. Ve en önemlisi: Ona layık olalım.

Çünkü bu şehir, tarihiyle de güzel…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.