Hava Durumu

‘Bir yerde yanlış yapıyoruz’ dedi, başkanlara çağrı yaptı

Yazının Giriş Tarihi: 15.08.2025 08:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.08.2025 10:30

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde şehrin yeşil kimliğine önemli katkılar sunan Erdem Saker’in adı, geçen yıl kasım ayında kente kazandırdığı Soğanlı Botanik Parkı’na verilerek ölümsüzleştirilmişti.

Saker; Büyükşehir Belediye Başkanı, DSİ Bölge Müdürü, mühendis, yazar, çevre dostu ve “tarım gönüllüsü” bir isim.

Geçtiğimiz gün Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ı, ismi kendisine ithafen verilen Erdem Saker Botanik Parkı’nda ağırladı. Aydın, bu buluşmayı şu sözlerle paylaştı:
“Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürütmüş, Bursa’mıza değer katmış Sayın Erdem Saker’i ziyaret ettim. Deneyimi ve şehir vizyonu üzerine yaptığımız samimi fikir alışverişi, kentimizin geleceğine dair planlarımızda yol gösterici oldu ve bize değerli katkılar sağladı.”

Görüşmenin içeriğini sormak için aradığımda Saker, söze şu cümleyle başladı:

“Bir yerde yanlış yapıyoruz…”

Saker’in “yanlış” dediği mesele, Türkiye’nin en büyük potansiyellerinden biri olan tarımda dünyayla aramızdaki uçurum. O uçurumun iki yakasında duran ülkelerden biri Türkiye; dört mevsimi, bereketli toprakları, iklim çeşitliliğiyle “tarım cenneti” diye anılan topraklar…
Diğeri ise Hollanda; Konya Ovası’ndan biraz büyük, deniz seviyesinde ve altında araziler üzerinde, 24 saat çalışan pompalı drenaj sistemiyle tarım yapan, ama geçen yıl 129 milyar dolarlık tarım ihracatı gerçekleştiren ülke.

Aradaki fark, sadece teknoloji değil. Saker’e göre mesele düzen meselesi.
Ve bu düzenin adı, köy bazında kooperatif sistemi.

Yıllardır tarımda verimlilik ve üretici refahı için yazılar kaleme alan, televizyon ve panellerde konuşan Saker, bu kez sadece yazmakla kalmamış; bizzat belediye başkanlarını ziyaret etmeye başlamış. Nilüfer, Mustafakemalpaşa, Kestel derken şimdi de Osmangazi…

Saker, bu görüşmede yıllardır dillendirdiği “örnek köy” modelini de Aydın’a aktarmış:
“Bir köy seçin. Tarım uzmanlarınızla birlikte gidin Hollanda’da görün sistemi. Dönüşte de köyünüzde uygulayın. Bizde de örnek var; Gürsu’daki Ağaköy Kooperatifi. Doğru kurgulanırsa çiftçi de kazanır, şehir de.”

Erkan Aydın’ın bu öneriye olumlu baktığını söylüyor Saker. Çünkü bu sadece tarım projesi değil; köyün ekonomik bağımsızlığını, üreticinin kazancını, kentin gıda güvenliğini sağlayacak bir strateji.

HOLLANDA’NIN SIRRI NE?

Hollanda modeli, Saker’in ifadesiyle iki “köşe taşına” dayanıyor:

Köy bazında kurulan ve çiftçinin üretimden pazarlamaya kadar her adımını üstlenen kooperatifler. Çiftçi çocuklarına yönelik uygulamalı tarım meslek okulları.

Bu sistemde çiftçi tek başına değil, kooperatifin parçası olarak üretim yapıyor. Tohumdan gübreye, traktörden pazarlamaya kadar her şey kooperatifin elinde. Çiftçi ürününü teslim ediyor, maliyet hesabı yapılıyor ve kâr, kooperatif içindeki payına göre dağıtılıyor. Arada “tüccar makası” yok; kazanç doğrudan üreticiye gidiyor.

Bizde neden olmuyor?

Aslında sorunun cevabını hepimiz biliyoruz ama dile getirmiyoruz. Saker, “Türkiye’de çay yetişiyor deyince yabancılar şaşırıyor. Çünkü çay çok yağış ister. Ama bizde çok yağış alan bölgeler var. Aynı ülkede narenciye de, çay da yetişiyor. Bu imkânlar doğru kullanılmıyor” diyor.

Hollanda, doğal avantajlarını geliştirilmiş sistemle destekliyor. Biz ise doğal avantajlarımızı plansızlık ve dağınıklıkla tüketiyoruz. Tarımı hâlâ bireysel çabalarla, küçük hesaplarla yürütmeye çalışıyoruz. Oysa dünyada tarım, ölçek ekonomisiyle, ortak akılla, profesyonel yönetimle büyüyor.

AÇIK MEKTUPLA ÇAĞRI YAPTI

Saker, geçtiğimiz günlerde bu düşüncelerini bir adım öteye taşıdı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar’a hitaben bir açık mektup kaleme aldı. Mektupta, tarım ürünlerindeki tarladan pazara uzanan fahiş fiyat farklarını tek tek sıraladıktan sonra şu çağrıyı yaptı:

“Yanınıza yönetiminizden birkaç üyenizi, yeniliklere açık çiftçileri ve Tarım Bakanlığı’ndan bir sorumluyu alın; Hollanda’ya gidin. Orada tarımın nasıl işlediğini, insanları nasıl zengin ettiğini görün. Döndüğünüzde bunu ülkemizin iklim ve toprak yapısına uyarlayarak uygulayın. Hollanda’yı geçer miyiz diye sorun kendinize. Cevabınız evetse, vakit kaybetmeden başlayın.”

Saker’in ileri yaşına rağmen yine kendi kurduğu Bursa Hayvanat Bahçesi'nde danışmanlık yapması hem de Bursa ve Türkiye için fikirler üretmesi gerçekten çok değerli ve herkese örnek olması gereken bir davranış.

Bize düşen ise onun yılların bilgi birikimi ve deneyimlerinin süzgecinden geçen önerilerine kulak vermek…
Ve doğruyu bulmak.

NİHAYET ESTETİK DOKUNUŞ

Kent estetiği, turizmin en önemli bileşenlerinden biri.

Yıllardır bu köşede hatırlattığım “Şehrinizi boya ile geri alın” sözü, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın belediye başkanlığı döneminde başlattığı ve dünyada yankı uyandıran bir değişim hareketinin simgesi.

Yıllar önce Tiran’da, Avrupa Birliği fonlarını kullanarak gri binaları rengarenk boyayan Rama, bu cesur hamlesiyle kimi entelektüellerden ve hatta finansmanı sağlayan AB yetkililerinden eleştiri aldı. Ancak halkın desteği sayesinde suç oranını düşürdü, kentlilerin yaşadıkları şehre olan bağlılığını artırdı ve sonunda başbakanlığa kadar uzanan bir siyasi yolculuğa çıktı.

Rama’nın hikâyesi, kentlerin dönüşümünde nereden başlanması gerektiğini gösteren güçlü bir örnek. Aslında Bursa da bugün benzer bir estetik atılımın eşiğinde.

Geçtiğimiz nisan ayında, Hanlar Bölgesi ve çevresini dolaştığımda tarihi dokunun hemen yanı başında hâlâ gri, 700 yıllık geçmişten kopuk binaların varlığına dikkat çekerek, ‘Elbette asıl çözüm kentsel dönüşüm ama bu, zaman ve büyük kaynak gerektiren uzun bir süreç. Buna karşılık, Edi Rama’nın Tiran’da başardığı gibi küçük ama etkili estetik dokunuşlar, kısa vadede çok şey değiştirebilir’ vurgusunu yapmıştım.

Dün Bursa Büyükşehir Belediyesi başlattığı “Kentin turizm haritası duvarlarda canlanıyor” projesini görünce sevindim.

Burası Bursa” ve “Uludağ Endemik Bitkileri ve Hayvanları” temalı çalışmalarda şehrin simgeleri devasa duvarlara resmediliyor. Gölyazı, Irgandı Köprüsü, Ulu Cami, Yeşil Türbe ve Karagöz-Hacivat figürleri, kentin hafızasını adeta açık hava galerisine taşıyor. Uludağ’ın sadece burada yetişen endemik bitkileri ve yaşayan hayvan türleri ise ayrı bir doğa hikâyesi olarak kent sokaklarında yerini alıyor.

En önemlisi, bu eserlerin yanına yerleştirilen karekodlarla, hem yerli hem yabancı ziyaretçiler Türkçe ve İngilizce bilgiye ulaşabiliyor. Böylece duvar resimleri, sadece görsel bir güzellik değil, aynı zamanda yaşayan bir turizm rehberine dönüşüyor.

Bursa, üretimden turizme kadar birçok alanda güçlü bir şehir. Artık sıra, bu gücü kentin vitrininde gösterecek estetik hamlelerde. Çünkü bazen boya, fırça ve iyi bir fikir, bir şehrin kaderini değiştirmeye yetebilir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.