Yazılarımda eskilerin güzel bir sözüne yer veririm. Çünkü binlerce yıllık deneyimin sonucunda bu tanım benzetmeler ortaya çıkıyor;
‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ yani ‘İnsan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır’ veya bir başka söyleyiş ile ‘Unutkanlık insanlık halidir’…
İşin açıkçası insan fıtratında unutmak var. Eğer unutmazsak hayatın doğal akışını kaybederiz.
Türkiye’nin coğrafyasının kaçınılmaz gerçeği olan depremi de her seferinde unutuyoruz. Belki de unutmak işimize geliyor ama o her seferinde bize kendisini hatırlanmasını biliyor.
Önceki gece Bolu Kartalkaya’daki ihmaller zinciri sonucu meydana gelen ve 76 canımızı yitirdiğimiz yangınla ilgili televizyonlardaki tartışma programlarını izlerken ekran yine bir deprem haberiyle kırmızıya büründü.
Merkez üssü de Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi açıklarıydı. Gece 23.38’de 5,2 büyüklüğündeki deprem 8,56 kilometre derinlikte yaşandı.
Tabi sarsıntı haberiyle geçmiş travmalarımız nedeniyle uykumuz kaçtı. Bunun sebebi sadece 1999’da yaşadığımız travma da değildi. Çünkü depreme neden olan fay, Kuzey Anadolu Fay (KAF) hattının güney koluydu. Geyve’den başlayıp, Gemlik, Mudanya’dan geçtikten sonra batı Ege’ye uzanan bu hat Bursa için de bir tehdit oluşturuyor.
Yani sadece deprem olasılığının yüksekliği nedeniyle KAF’ın kuzey kolu değil, güney kolu da tehlikeli. Bin yıldan uzun bir süre önce deprem üretmiş ve İznik’te birkaç yıl önce ortaya çıkarılan kilisenin sular altında kalmasına neden olmuştu.
Bu fay 1999 depremi önce mercek altındaydı. Hatta Japon uzmanlar İznik çevresine sismograflar yerleştirerek ölçüm bile yapıyordu. Ancak deprem kuzey kolunda meydana gelerek yanılttı. Korkum şimdi de kuzey kolunda beklenirken bu kez güneyden vurması.
Aslında nüfusumuzun yüzde 71’i, Türkiye topraklarının da yüzde 66’sı deprem riski altında. Türkiye’de yaklaşık 15 bin kilometresi ana aks üzerinde olmak üzere 24 bin 500 kilometre uzunluğunda canlı fay hattı bulunuyor.
Oysa Arap levhası aşağıdan itiyor, Anadolu bloğu dirense de çatır çatır kırılarak güneye doğru kaymaya devam ediyor.
Bu depremler, dünyanın soğumasından itibaren başladı ve dünya durduğu sürece de yaşanacak.
Bunu önlemek mümkün değil. Depremi önceden tahmin etmek ise bugünkü bilime göre neredeyse imkânsız. Geriye ‘kader kedere dönüşmeden’ önlem almak kalıyor. Bunun en iyi yöntemi ise binaları depreme güvenlik hale getirmek.
Bu gerçeği biz unutsak da o kimi zaman canımızı acıtacak biçimde hatırlatıyor. O yüzden özellikle bu konuda toplumsal hafızanın güçlü tutulması gerekiyor.
Yine önceki geceye dönersek, Bursa’da bir gece yarısı veya bir sabah depremle uyanırsak ne yaparız sorusu geldi. Çünkü Bursa üçlü tehdit altında. Birincisi Marmara denizinde kırılmak üzere olan fay, ikincisi İznik-Gemlik- Mudanya fayı. Son olarak da İnegöl’den başlayıp Bursa’yı boydan boya geçen hat.
AFAD geçen yıl risk haritalarını güncellemiş. Bursa birinci derece risk altındaki illerden biri. Peki, her deprem olduğunda gündeme gelen İstanbul’un ikinci derecede yer almasına ne dersiniz?
Riskli bir kentte yaşıyoruz ve önlem almakta gecikiyoruz.
AYNI SORU VEKİLİN DE AKLINA GELDİ VE BAKANA YÖNELTTİ; ULUDAĞ’DA DURUM NASIL?
Bolu Kartalkaya’da meydana gelen yangın 76 canımıza mal oldu. Gazeteci deyimiyle 76 can gitti, 85 milyon yaralı.
Yangın bölgesinden gelen görüntüler ve insan öyküleri arttıkça yüreğimiz bir kez daha dağlanıyor.
Yangının nedeni ve neden bu kadar büyük kayıplara yolaçtığı konusu yürütülen soruşturma sonucu ortaya çıkacak ama ortada bir ihmaller zincirinin olduğu açıkça görülüyor.
Önceki gün yangın başladığında Bursa’daki bir çok kişi gibi aklımıza Uludağ gelmişti. Türkiye’nin en önemli kış turizm merkezinde 5 bin yatak kapasitesine sahip çok sayıda tesis bulunuyor. Yangın riskine karşı alınan önlemler nasıl diye merak ediyoruz.
Aynı soru İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun da aklına gelmiş olacak ki Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle hazırladığı soru önergesiyle konuyu TBMM’ye taşıdı.
Soru önergesini sosyal medya hesabından duyuran Türkoğlu, Kartalya’daki yangının turizm bölgelerinde yangın güvenliği ve yapı denetimi konusundaki eksiklikleri yeniden gündeme getirdiğini vurgulayarak, bu nedenle her sezon binlerce yerli ve yabancı turistin yoğun biçimde uğrak merkezi olan Uludağ’ın sorgulanır hale geldiğini söyledi.
Türkoğlu, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması adına Bakan Ersoy’a şu soruları yöneltti:
*Bursa Uludağ’da faaliyet gösteren otellerde yangın güvenliği için gerekli olan tedbirlerin alınıp alınmadığı nasıl denetlenmektedir?
* Uludağ’daki otellerin her birinde yangın merdiveni bulunup bulunmadığı kontrol edilmiş midir? Kontrol edilmişse, tespit edilen eksiklikler nelerdir?
*Uludağ’daki otellerin en son denetim tarihleri nedir? Bu denetimlerin sonucunda düzenlenen raporlarda hangi bulgulara ulaşılmıştır?
*Söz konusu otellerin, yangın güvenliği açısından gerekli ruhsatlara sahip olup olmadıkları incelenmiş midir? Ruhsatsız faaliyet gösteren otel bulunmakta mıdır?
*Bursa Uludağ’da herhangi bir yangın çıkması durumunda müdahale edebilecek yeterlilikte bir itfaiye teşkilatı bulunmakta mıdır? Eğer bulunuyorsa, personel ve donanım açısından yeterliliği nedir?
* Kültür ve Turizm Bakanlığı, özellikle yoğun turizm sezonlarında bu tür yangınların önlenmesine yönelik ekstra bir önlem almayı planlamakta mıdır? Bu konuda bakanlık tarafından yürütülen veya planlanan çalışmalar nelerdir?
* Benzer felaketlerin bir daha yaşanmaması adına turistik tesislerde yangın güvenliğini artıracak yasal düzenlemeler yapılması gündemde midir?
ARTVİN EVİ İÇİN GERİ SAYIM
Bursa'da yaşayan Artvinli sanayici ve iş insanlarını aynı çatı altında buluşturan ARSİYAD, derneğe katılan yeni üyelerini, Kutlucan Otel'de düzenlenen kahvaltı organizasonuyla kabul etti.
Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Başmüfettişi Mehmet Solak, ücret ve fazla mesai, çalışma koşullarının takibi, yıllık izin usulü, iş sözleşmeleri ve insan kaynakları biriminin neleri takip etmesi gerektiği konularında üyelere detaylı bir sunum gerçekleştirdi.
Toplantının açılışında konuşan ARSİYAD Başkanı Erdinç Acar, derneğin üyelerin nitelikli ve geniş bir çevreyle buluşturmak, bilgi ve tecrübeyi topluma fayda sağlayacak bir bütün haline getirmek olduğunu belirterek, ‘Bu çabanın en keyifli sonuçlarından biri uzun zamandır hayalini kurduğumuz ARSİYAD Artvin Evi'dir. Bu hayalimizi gerçekleştirmek için tüm hazırlıkları tamamladık. Aralık sonunda ARSİYAD Artvin Evi'nin ruhsatını aldık ve şubat ayında inşaata başlıyoruz. Bu konuda emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum.'' şeklinde konuştu.