Hava Durumu

Bozbey’den taahhüt, Tugay’dan uyarı: şehirler dönüşmeli

Yazının Giriş Tarihi: 18.06.2025 07:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.06.2025 08:00

Dün Bursa, çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı 2025 Yılı İş Toplantısı ve Teknik Konferansı, 20 yıl aradan sonra yeniden Bursa’da düzenlendi. Bir anlamda dünya yeniden “sağlıklı şehir” idealini Bursa’dan yüksek sesle dillendirmeye başladı.

Ama önce biraz geriye saralım.

Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği, 2004 yılında kuruldu. Bursa, bu birliğin 10 kurucu belediyesinden biriydi. O tarihten bu yana, “kent sağlığı” kavramını yaymak için çok sayıda etkinlik düzenlendi, kent planlamasında insan odaklı yaklaşımlar teşvik edildi. Bu yıl ise birliğin rolü daha da büyüdü. Artık DSÖ’nün Sağlıklı Şehirler Hareketi'nde, Türkiye’yi bu birlik temsil ediyor. Yani artık ülkemizin sesi, Avrupa'nın 27 ülkesinde ve 100’den fazla şehrinde duyuluyor.

Bursa, işte bu güçlü ağın kalbi olmayı bir kez daha başardı.

Konferans boyunca Merinos AKKM’de yalnızca kürsüler değil, düşünceler de ter döktü. Aralarında bilim insanları, uzmanlar ve 500’e yakın yerli-yabancı belediye temsilcisi vardı. Ana tema oldukça çarpıcıydı: “Dirençli Sağlıklı Şehirler: Herkes İçin Sürdürülebilir Kentsel Gelecekler.” Artık sadece ‘yeşil alan’ ya da ‘ulaşım kolaylığı’ konuşulmuyor. Dirençli kentler nasıl inşa edilir, kriz anında şehir nasıl yönetilir, iklim krizi ve demografik değişimlere karşı nasıl önlem alınır…

Asıl meseleler bunlar.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in ev sahipliğinde yapılan açılışta verilen mesajlar da, hedeflerin büyüklüğünü gösterdi. Bozbey’in "Dirençli kentler inşa etmek artık çağın zorunluluğudur" vurgusu Bursa’nın da bugün yaşadığı sorunun tespiti niteliğindeydi.

Konferans sonunda imzalanacak olan “Bursa Taahhüdü”, bu anlayışın somut bir belgesi olarak kayda geçecek.

Bursa Taahhüdü” ise sadece bir protokol değil, bu iradenin belgesi olma özelliği taşıyacak.

Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ise başka bir pencere açtı: “Türkiye artık yaşlanan bir toplum.” Verdiği rakamlar düşündürücü: Her dört haneden birinde yaşlı birey var. Doğum hızı Avrupa’nın bile gerisinde. Ve bu yeni demografik düzen, şehirlerin sağlık politikasını da kökten değiştirmek zorunda.

DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Direktörü Kira Fortune ise sözü Bursa’ya getirdi: “Geçmişle ilerlemenin kesişim noktası.” Bursa’nın ev sahipliğine övgüler yağdıran Fortune, “8. Faz burada başlıyor” diyerek bu toplantının tarihî niteliğini vurguladı.

Peki bizler bu konuşmalardan ne anlamalıyız?

Öncelikle şu gerçek kabul edilmeli: Sağlık artık yalnızca hastanelerle sınırlı bir kavram değil. Temiz hava, güvenli barınma, erişilebilir ulaşım, eşit eğitim hakkı, afetlere karşı hazırlıklı altyapı… Bunların hepsi birer sağlık göstergesi. Ve hepsi yerel yönetimlerin vizyonuyla şekilleniyor.

Bugün Bursa’da konuşulanlar, sadece DSÖ tutanaklarına girmeyecek. Aynı zamanda gelecekte çocuklarımızın yaşayacağı şehirlerin planlarını da belirleyecek. O yüzden bu toplantı yalnızca bir konferans değil, aynı zamanda bir yol ayrımıydı.

BURSA’NIN KALBİNDE SAKLI HAZİNE; GÖLYAZI

Sosyal medyadaki o güzel fotoğraf eminim ki hepinizin dikkatini çekmiştir. Büyük ihtimalle drone ile çekilen fotoğraf Bursa’nın hemen yanı başındaki Gölyazı’nın tüm güzelliğini en çarpıcı biçimde yansıtır. Hatta sosyal medya kullanıcıları, ‘Bu fotoğraf İtalya’dan desek herkes beğenir’ diye esprili biçimde paylaşım yapar.

Tarihi 2700 yıl öncesine dayanan Gölyazı’nın bu güzelliği geçtiğimiz yıllarda dünya turizmcileri tarafından da tescillendi. Görülmesi gereken 30 köy arasında 18’inci sırada yer alan Gölyazı, İngiltere Kraliçesi’nin de her gün masasına gelen The Daily Telegraph gazetesinde de yayınlanan bu tanıtım sayesinde yabancı turistlerin akınına uğradı.

Yalnız bir sorun vardı. Turistlerin izlenimleri pek de iç açıcı nitelikte olmuyordu.

Gölyazı’nın turizmin nimetlerinden daha fazla yararlanması için belediyeler ve sivil toplum kuruluşları zaman zaman projeler üretir.

2018 yılında Skal Kulüp yani Bursa Turizm Profesyonelleri Derneği’nin öncülüğündeki toplantıyı çok iyi hatırlıyorum.

O günlerde Skal Kulüp’ün geçen dönem Başkanı ünlü işadamı Hüseyin Özdilek, anlatılanları dinledikten sonra hemen karar vererek, Gölyazı seferberliğini başlatmış, belediye, akademik odalar ve sivil toplum kuruluşları Gölyazı için köyde bir araya gelmişti.

Toplantıda en heyecanlı olanlardan biri Hüseyin Özdilek’ti. Her zaman ki heyecanıyla Gölyazılılara seslendi: Fikir bizim kazanç sizlerin olacak.

Sadece fikirle de sınırlı değildi Özdelik’in sözleri. Hemen mevcut tuvaletin yıktırılarak, parasını kendisi ödemek kaydıyla yenisinin yapılacağı sözünü verdi. Ardından Gölyazı’ya turizm eğitim verecek danışman tutacağını ekledi. Bununla da kalmayan Özdilek, Gölyazılyı 25 kişiyi parasının yarını kendisi vermek üzere Midilli Adası’na götüreceğini söyledi.

Bu toplantının üzerinden 7 yıl geçti. Bu arada Bursa Büyükşehir ve Nilüfer Belediyeleri alt yapı ve köyün ihtiyaçları için çok sayıda yatırım yaptı ama Gölyazı’da beklenen turizm patlaması maalesef yaşanmadı.

Bu arada Gölyazı köylülerinin Midilli gezisi de gerçekleşmedi ama Türkiye’den her yıl binlerce turist Midilli’ye gitmeye devam etti.

Gölyazı’nın geleceği geçtiğimiz günlerde yeniden masaya yatırıldı.

Nilüfer Belediyesi'nin öncülüğünde yapılan "Gölyazı Çalıştayı"nda Bursa’nın kalbindeki gizli hazine bir kez daha konuşuldu.

Konuşuldu diyorum ama aslında konuşulması gereken şey, bugünün ta kendisiydi.

Zira Gölyazı artık sadece bir kartpostallık güzellik değil. Ne bir balıkçı teknesinin göl yüzeyini yarması kadar sessiz, ne de bir turistin Instagram’a koyduğu manzara kadar yüzeysel. Gölyazı; plansız kentleşmenin, aşırı yapılaşmanın, tarım baskısının ve giderek azalan su seviyesinin ortasında kalmış bir tarih fragmanı.

Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, "günü kurtarmak değil, geleceği inşa etmek" hedefiyle yola çıkıldığını söylüyor. Sadece Gölyazı değil, çevresindeki Akçalar, Fadıllı ve Ayvaköy’le birlikte ele alınması gereken bir bölge olarak görüyor burayı. Beton baskısına karşı "tarım kalkanı" önerisi ise dikkat çekiciydi.

ÇEKÜL Vakfı Başkan Yardımcısı Mithat Kırayoğlu ise göl, tarım ve turizmi aynı masada buluşturma niyetindeydi. “Cephe hattı” oluşturmalıyız dedi; ama bu cephede silah değil, fikir taşıyanlar olmalıydı.

Şehir Plancıları Odası Bursa Şube Başkanı Murat İlkme, son 20 yılın plansızlığına işaret ederek “başımıza gelenlerin mimarı biziz” demeye getirdi. Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ise Gölyazı'nın özgün ekosisteminin artık bir fırsat değil, sorumluluk olduğuna dikkat çekti.

Gelin kabul edelim; Gölyazı sadece bir turizm meselesi değil. Aynı anda üç başlıkla düşünülmesi gereken karmaşık ama bereketli bir alan: Göl, tarım ve kültür.

Ama bir de gerçek var ki onu da Şadi Özdemir açık yüreklilikle söyledi: Gölyazı’da nüfus düşüyor. Gençler göç ediyor, konut sıkıntısı var. İşte bu noktada sürdürülebilir turizm ve kırsal kalkınma devreye giriyor. Betonun baskısına karşı bir savunma hattı kuracaksak bu hattın nöbetçileri halkın ta kendisi olmalı.

İkinci gün yapılan masa çalışmalarında ise en somut öneri geldi: Gölyazı için artık sadece konuşmayalım, başlayalım.

Belki de Gölyazı’nın en çok ihtiyacı olan şey, onu “anlatmak” değil; onu “yaşatmak”. Çünkü bir kentin geleceği, geçmişine ne kadar sadık kaldığıyla ölçülür.

Söz uçar, sazlık kalır mı bilinmez. Ama biz yazalım, konuşalım, çalışalım… Ki Gölyazı kalabilsin.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.